"F for Fake" Orson Welles'in tamamlanmış son
filmi. 1973 yapımı bu filmin benzeri yok, kolay kolay bir türe sokamazsınız, ne
belgesel, ne belgeselimsi, ne de kurgu denilebilir. Bazı filmler vardır
izlediğiniz vakit edebiyat tadı bırakır. Sinemanın edebiyata en yaklaştığı
anları içinde barındırmaktadır bu yüzden "roman gibilik" yakıştırılır
o filmlere. F for Fake roman gibi değil ancak usta bir deneme yazarının
kitabından alacağınız zevki vaad eden bir film. Orson Welles bu filmde sahte
olanı, taklit olanı, başkalarını aldatmayı, profesyonel dolandırıcıları ve
sahte ile ilişkilendirebilecek olayları görünürdeki altı öykü üzerinden
izleyicisine sunuyor. Film sahtelikle ilgili olup, yönetmeni de Welles olunca
en gözü açık, en kül yutmaz izleyicinin bile tongaya basmaması imkansız.
Sinemayla kıyısından kenarından ilgilenen seyirci gün gelir
ödül almış bir filmi izler ve yönetmenin daha önceki filmlerinin peşine düşer.
Aynı yönetmenin filmlerini izledikçe hayal kırklığına benzer bir duyguyu tadar.
Zira yönetmen aynıdır aynı olmasına da, o ödüllü filminden aldığı keyfi
vermemiştir diğer filmleri. Eski filmleri yönetmenlerin geçtikleri yollardır;
ustalıklarını o eski filmlerini yaparken kazanmışlardır ve kendilerine ait bir
dil varsa eğer, o dili de eski filmlerini çevirirken, kendileri öğrenmişlerdir.
Bunun bir tek istisnası Orson Welles'dir. 24 yaşındayken çektiği Citizen Kane
ile yalnızca Amerikan film tarihinin değil dünyanın en iyi filmlerinden bir
tanesine imzasını atmıştır. Gerçi o filmin başarısı ile yönetmen/sanatçı olarak
özgürlüklerinin büyük bölümünü de kaybetmiştir. Başyapıtlarını sanat hayatının
ilk yıllarında kotarmıştır kotrmasına da son filmi nedense en az bilinen ve
üzerinde az konuşulmuş filmi olarak kalmıştır.
Bir
çok filmi hakkında bir bilginiz olmadan izlediğinde görüntü kalitesine bakarak
hangi yıl çevrildiğini anlayabilirsiniz. F for Fake in ilk görüntüleri akmaya
başladığında yılını kestirmeniz mümkün olamaz, sadece açılış sahnesindeki
görüntülere bakarak iki binli yıllarda çevrilmiş bir film olduğuna yemin bile
edebilirsiniz. Sadece görüntü olarak değil, kurgusu, konunu ele alınışı,
izleyicisi ile iletişimini film boyunca koruması ile zamanının hayli ilerisinde
bir eser bu.
Film
bir tren istasyonunda başlıyor, Welles istasyondaki bir küçük çocuğa anahtarlar
ile bozuk paraların yer değiştirdiği sihirbazlık oyunları yaparken izleyicisi
ile konuşuyor ve birden ilk oyununu yapıyor seyircisine, aslında tren
istasyonunda değiliz! Hemen ardından "yaklaşık bir saat boyunca sizlere
yalan söylemeyeceğim" diye kartlarını açıyor masaya. Dünyanın gelmiş
geçmiş en büyük sahte tablo üreticisinin evine, doğru yola çıkıyoruz.
Elmyr
de Hory gözümüzün önünde Matisse tabloları yapmaya başlıyor. Yaptıklarına
reprodüksiyon denilemez çünkü ünlü ressamların tekniklerini özümsemiş ve
onların yapabileceği tabloları çok kısa sürede üretiyor. Hâlâ müzelerde
sergilenen onun ürettiği, ama altında ünlü isimlerin imzası olan tablolar
mevcut. Tabloların orjinalliğini test eden uzmanların yararsızlığı ve nasıl
kolay kandırılabildiklerini anlatıyor. Sahte üzerine konuşulurken birden
"sanat nedir?", "sanat eseri nedir?" sorularına yanıt
ararken buluyoruz kendimizi. Elmyr'i bırakıp onun da biyografisini yazmış olan
bir başka sahtekâra dönüyor kamera: Clifford Irving. Yazdığı en meşhur - sahte
- biyografiden söz ediyor, Howard Hughes'unkinden. Sırada Welles'ın kendi
çevirdiği numaralar var. İlk işini alabilmek için nasıl bir numara çevirdiğini,
o meşhur sahte radyo haberi ile insanları nasıl sokaklara döktüğünü anlatıyor.
Sahnede görünenin o olup olmadığı bile belirsizken (müthiş bir ilüzyon)
konuşmasının arasına yalnızca sinema tarihini iyi bildiğini zannedenlerin
yakalayacağı önemli bir başka yalan söylüyor. (Hani bir saat boyunca yalan
söylemeyecekti?) Belki de onlara göz kırpıp kaptırıp gitmeyin, bu film
sahtekârlık üzerine diyor. Bütün bu belgesel görüntüleri, radyo kayıtları da mı
sahte yoksa? Evet görüntüler bilinen görüntülere çok benziyor ancak film için
hepsi oyuncular ile yeniden üretilmiş, radyo kayıtları yeniden seslendirilmiş.
Dahası bazı görüntüler fransız yönetmen François Reichenbach 'ın
tamamlayamadığı "Elmyr" isimli filmden alınmış.
Son
yıllarda moda olmuş kurgu tekniklerinin hepsi bu filmde mevcut ama şimdilerdeki
gibi göze batmıyor, gerektiği yerlerde kullanılmış.
Zamanın
nasıl geçtiğini anlamadan filmin en önemli kısmına geliyoruz. Picasso'nun nasıl
dolandırıldığına. Yaşı ilerleyen Picasso, Tuscany'de inzivaya çekilmiştir. Bir
macar güzeli komşu evi kiralar. Günün faklı saatlerinde ressamın kapısının
önünden farklı kıyafetler içinde geçer güzel kadın. Günler, haftalar geçer.
Artık kadının geçişini araladığı jaluzilerin ardından gizlice izilemenin
tiryakisi olan Picasso ilham perisini bulmuştur. Tekrar resim yapmanın
şehvetine kapılarak evinin kapılarını açar güzel kadına. Kadın poz verir, Usta
eller çalışır. Yaptığı 22 yeni tabloyu kadına hediye eder. Tabloları alan kadın
ertesi gün kayıplara karışır. Picasso bir daha haber alamaz ondan, ta ki bir ay
sonra gazetenin birinde "Picasso'nun yeni sergisi" başlıklı haberi
görene kadar. O sinirle New York'a uçar. Sanat galerisinin kapısına dayanır bir
hışım. Buraya kadar anlatılan/gösterilen ne varsa bizi bir patlama anına
hazırlamak için kurgulanmış bir manipülasyondan ibarettir. Picasso sanat
galerisinden içeri adımını attığı anda seyircisinin ayakları altındaki bütün
destekleri çekip alır Orson Welles. Umduğumuzdan tamamen farklı bir öykünün
içine hazırlıksız düşürmek için oynadığı bir oyundur o ana kadar izlediğimiz
Picasso ile kadının ilişkisi.
Filmi
söylediği yalanlar için özür dileyerek bitirir yönetmen. Yazılar akarken eşlik
eden görüntüler filmin anahtarı olacaktır artık.
Bir
yönetmenin denemeleri de böyle olur işte. Kitapların altını çizdiğiniz gibi bu
filmden bazı anlar da zihninize çizili kalır bir daha çıkmamak üzere.
F for Fake - 1973
Yönetmen:
Orson Welles
Oyuncular:
Orson Welles,
Oja Kodar,
Joseph Cotten,
François Reichenbach,
Peter
Bogdanovich
Meraklısına Linkler:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar