Kadın kitap okumayı çok
seviyordu, okumak onun için artık hobiden daha ileriye geçmiş bir alışkanlıktı.
Gelirinin büyük bölümü cilt cilt kitaplara gidiyordu. Herşeyi bir kenara bırakıp,
evdeki büyük okuma koltuğunda saatlerce kitaplarının sayfaları içinde kaybolurdu.
Ama bir gün, durduk yerde kitaplar eskisi kadar ilginç gelmemeye başladı. Dahası
bir kitabı açtığında cümleler gözünde büyüyordu. Nereden çıktığı belli olmayan
bu dikkat toplayamama, okuduğuna odaklanamama hali onu sinirlendiriyordu. Çünkü
okumak istiyordu, ancak kendisini ne kadar zorlarsa zorlasın, bir iki sayfadan
fazlasını okuyamıyordu. Daha önceleri okumaktan keyif aldığı kitapları
koltuğunun kenarına üst üste yığdı. Büyücü, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı, Kürk
Mantolu Madonna, İnce Memed, Suç ve Ceza, Madam Bovary, Leviathan, Şans Müziği,
Geniş Geniş Bir Deniz, Kesişen Yazgılar Şatosu, Justine, Gülün Adı gibi
kitapların değil bir satırını okumak, yanında durmalarına bile artık tahammül
edemiyordu. Acaip bir sıkıntı büyüyordu içinde, kitaplara her dokunduğunda.
Dışarıda okumayı
denedi, çantasına birkaç kitap koyup sokaklara çıktı. Parklarda,
kafeteryalarda, trende, otobüste, vapurda okumaya çalıştı. Yok, işe
yaramıyordu, can sıkıntısı bir türlü yenemiyordu.
Bir arkadaşı,
profesyonel destek alması gerektiğini söyledi. Kadın, itirazsız kabul etti.
Doktor kadının anlattıklarını sessiz dinledi. Seans sona erdiğinde kargacık
burgacık yazısı ile kağıda kısacık bir not düştü, “Bu size iyi gelecek” dedi. Kadın
notta yazılanı hemen satın satın aldı, Roberto Bolaño’nun 2666’sıydı önerilen çare. “Bunu kesintisiz okursanız eskisi gibi olacaksınız”
demişti doktor.
Kadın, kitapçıda bütün
kitap kurtlarının yaptığı gibi kitabı koklarken, eski heyecanın geriye döndüğünü
hissetti.
Resim: Okuyan Kadın - Alexander Deineka
Kütüphanemde okunmayı bekleyen o kadar çok kitap var ki... :((
YanıtlaSilgi bir Bolano'yu mutlaka öneririm. Ayrı bir okuma serüvenidir. Herhanf
Sil