Oturma odasında, sırtı pencereye dönük vaziyette, yanındaki abajurdan gelen ışığa doğru uzattığı kitabını okuyordu. Hava çoktan kararmıştı. O ise zamanın farkında olmaksızın, kendisini elindeki kitabına kaptırmıştı. Müzik setinden kısık sesle dinlediği, klasik müzik yalnızlığına eşlik ediyordu: Bruch’un 1 Numaralı Keman Konçertosu’ydu çalan. En sevdiği parçalardan birisiydi, ama kendisini okumaya o denli kaptırmıştı ki, odasındaki müziği bile duymuyordu.
Çocukluğunda, bir yaz gününde, aniden bir sağanak yağmur bastırmıştı. Temmuz ortasıydı, sanki sonbaharın gölgesi düşüvermişti bunaltan sıcağın orta yerine. Evdeydi ve şimdi olduğu gibi eline bir kitap almış, okumaya koyulmuştu. Yağmur damlalarının sesini dinlerken uykuya yenik düşmüştü. Bir saat kadar sonra uyandığında, kitabının uzandığı divandan yere düştüğünü ve yağmurun dindiğini görmüştü. Üzerinden yaklaşık yirmi yıl kadar geçmiş olmasına rağmen o yaz yağmurundaki minik şekerlemesini unutamamıştı. Yıllar boyunca hep çocukken, yağmurun sesine kulak vererek uyuyakaldığı zamanki keyfin bir benzerini yaşamayı hayal etmişti.
Okumaya kendini kaptırdığı zaman, dünyaları duymuyordu. Bu akşamüstü de öyle olmuştu. Duymadığı sadece odadaki müzik değildi. Dışarıda sağanak yağmur vardı. Kentin sokaklarını, kiremitlerini, camlarını haşin bir yağmur dövüyordu. Çift camlı ve plastik türevinden üretilmiş pencereler dışarıdaki en büyük gürültüyü bile cılız bir inleme gibi geçiriyordu. Hep sesini dinleyerek uyumak istediği yağmur hemen birkaç santim gerisindeki pencerelerden süzülüyordu. Ama o duymuyordu. Birden dışarıdan iki ağır cismin çarpışmasından oluşan bir gürültü geldi. Sonunda pencerelerin koyduğu ses engelini aşabilecek bir ses çıkmıştı. Okuması bölündü. Oturduğu yerden kalkıp, yüzünü pencereden yana çevirdiğinde, yağmuru gördü. İçini çocukça bir sevinç, heyecan kapladı. Dışarıda, kaldırıma park etmeye çalışan bir araç çöp kovasına çarpmıştı. Karşı apartmandaki pencerelerden bir adam başını dışarıya uzatmış, çarpan kişiyi dikkatsizlikle suçluyordu.
Pencereyi açmasıyla; rüzgar, yağmur damlalarını içeriye taşıdı. Dışarıda; trafiğin uğultusu, korna sesleri birbirne karışmıştı. Toprağın kokusu geldi aniden burnuna. Derin bir nefes çekti içine.
Birden perdeler dalgalandı ve işte tam o sırada, sihirli bir şey oldu: önce odaki müzik sesi kesildi, arkasından trafiğin yankılanan gürültüsü ve onun ardından bağıran komşusunun sesi duyulmaz oldu. Geriye sadece yağmur damlalarının sesi kaldı. Yağmurun sesi olmasa bir anlığına sağır olduğunu zannedecekti. Büyük bir dikkatle damlaların sesini dinledi. Tekdüze bir ses değildi bu. Her bir damla düştüğü yüzeye uygun bir ses çıkartıyordu. Balkon demirlerineden başka, camlardan başka, pencere kenarlarından, duvarlardan, ağaç yağraklarından farklı sesler çıkıyordu. Ve damlarlın hızları birbirinden farklı olmalıydı ki her bir yüzeye aynı anda düşmüyordu damlalar. Yağmur damlalarının düşme anları arasındaki saliselik farklar ortaya daha önce hiç dikkat etmediği bir harmoni çıkarmıştı. Tıpkı az önce içeride çalan müzik gibi, aralarında tuhaf bir uyum vardı. Pencerelerdeki damlalar tıpırdıyor, bir an sonra ağaçların olduğu taraftan yapraklara vuran sesler geliyordu. Arada rüzgar önüne gelen her şeyi sarsarak ilerliyor bu da tıpırtıların arasına farklı bir ses katıyordu. Doğanın ahenkli melodisini ilk kez farkediyordu. Çocukluğundaki uyku keyfi gibi, bu anı ölünceye kadar anımsamak istiyordu.
Gözlerini yumdu, yüzünü yağmura uzatarak, çok derin bir nefes çekti içine genç kadın.
Nefesini tuttu, tuttu…
doğa bize hiçbir yerde bulamayacağımız eşsiz melodiler ve anlar yaşatır.Ve bazen her şeyi, herkesi susturup doğanın çağrısına kulak vermek gerekir. Çok güzel bir yazı olmuş kalemine sağlık...
YanıtlaSilAradia;
YanıtlaSilKulak vermek, anı yaşarken çevremizde olan bitene de kulak vermek, göz gezdirmek çok önemli. Doğayı sevmek çok önemli.
Çok teşekkür ederim. :)
okurken hisettim, canlandırdım içimde...
YanıtlaSilbu hayalini kurduğum yağmur damlaları eşliğindeki şekerlememin gerçek olmasını istiyorum en yakın vakitte
yağmuru hep sevmiş bu genç kadın.
YanıtlaSil:)
Nini;
YanıtlaSilÇok teşekür ederim.
Ve umarım bu dilej en kısa zamanda gerçekleşir.
Deeptoneİ
YanıtlaSilSevilmeyecek gibi de değil yapmur :)
Her zamanki gibi çok güzel yazıyorsun.
YanıtlaSilVladimir biliyorum pek huyun değildir ama mileyesim geldi seni.. :)
http://1iyokmu.blogspot.com/2012/03/gurhandan-mim-var.html
Bir yere yetişme kaygın olmayacak, elinde bir şey de olmayacak, öyle çıkıp yürüyeceksin.
YanıtlaSilYağmurdan sonraki ıslak toprak kokusunu almayalı uzun zaman oldu. Her taraf beton, ondan mı acaba.
O kokuyu hatırladım şimdi.