26 Mart 2012 Pazartesi

Esin

Rus Yazar Vladimir Paskov’u keşfettiğim seneydi; “Hazar Denizi İnsanları” üçlemesinin ilk kitabı olan “Hüzünlü Rivayetler” isimli kitabının İngilizce baskısını eski kitaplar satan bir yerde bulmuştum. Hakkında o güne kadar hiçbir şey duymamıştım. İnternetin henüz adının bile geçmediği yıllardı. Ankara’da ilk yılımdı..Üçlemenin diğer iki kitabını okumak için yılların geçmesi gerekiyordu.


Kışın ofiste sıkıntıdan patlıyordum Ama havalar ısınınca yakındaki Kuğulu Park’a gider olmuştum. Oturduğum yerde,  takmaya bir türlü alışamadığım kravatımı gevşetir, gömleğimin yakaların açar, kendimce boğulmama önlemleri alarak, Hüzünlü Rivayetler’in altını çizdidiğim satılarlarını okur, bazen de insanları izler, etrafa kulak kabartırdım. Etraftaki seslerin insanın içindeki bir öyküyü nasıl tetikleyeceğini yeni yeni öğreniyor, bol bol gözlem yapıyordum. Park baharla birlikte uyanıyordu ve giderek daha kalabalık hale geliyordu. Birkaç öğlen tatilimi orada geçirince, siyah takım elbiseli bir adamın da benim gibi hep suyun kenarındaki banklara oturmakta olduğunu fark ettim: etrafı izliyordu. Siması o kadar tanıdıktı ki. Kuğulara ekmek atan insanlara büyük bir ilgi ile bakıyor ve ardından elindeki deftere notlar alıyordu.


Bir gün, elimdeki kitabın arka sayfasını çevirdim, yazarının fotoürafına  baktım. Evet hiç şüphe yoktu, parktaki siyahlı adam, kitabını aylardır hayranlıkla okuduğum yazarın ta kendisiydi.  


İkimiz de parkın müdavimi olmuştuk. Bir öğlen, kuğuların ekmekleri yemesiyle heyecanlanmış çığlıklar atan bir erkek çocuğunu gülümseyerek izlediğini fark ettim. Çocuk yarı beline kadar suyun içindeydi, annesi telaş içinde suya girmiş, kuğu ise istifini bile bozmamıştı. Meraklı kalabalık dağılınca Vladimir Paskov not defterine izlediği anı hızla kaydetmeye başlamıştı. Ondan özenerek elimdeki kitabın en son sayfasına ben de notlar aldım. Başımı kaldırdığımda beni ilgi ile süzmekte olduğunu gördüm.  Cesaretimi itoplayıp kendisi ile konuşabilir, kitabını imzalamasını rica edebilirdim. Ama yapamadım. Yazın ilk günlerinde Bay Paskov gitti. Onu bir daha hiç görmedim.  

Birkaç sene sonra internetten son çıkan kitabı “Gerekçesiz Özürler” isimli kitabını sipariş ettim. Kuğulu bir parkın etrafında geçen olaylar zincirini anlatıyordu. Parkın müdavimleri arasında takım elbisesinden nefret eden,  sürekli kravatını çözmeye çalışan, oturduğu yerden insanları gözleyen sarışın delikanlıyı anlattığı bölüm benim için büyük sürpiz oldu. O satırları defalarca okudum. Karater değildi, kısacık bir tiplemeydi, ama kimden esinlenildiğini çok iyi biliyordum.   

Kitapları hala çok satan, birçok dile çevrilen, ülkemizi gizlice ziyaret edip uzun süre kalan  bu yazarın dilimize hala çevrilmemiş olmasına hep hayret etmişimdir. 



Resim: Danielle Stolle

9 yorum:

  1. senden bahsetmemiş olmasını esefle kınıyorum:D

    YanıtlaSil
  2. tabi senin cesaretsizliğini de:D ama beni sevmeye devam edeceksin di mi?

    YanıtlaSil
  3. Guguk kuşu;

    ben de onu kınıyorum bu vesile ile :D

    Seni hep seveceğim Guguk Kuşu, benzer frekanslardan arkadaşları gerçek hayatta bulmak zayıf ihtimal, buradan ancak..

    Cesaretsizliğimi ben de bazen kınıyorum.

    Geçenlerde bir arkadaşımla birlikte, ünlü bir yazarla karşılaştık. Arkadaşımın beni bir dürtüşü var, "git konuş deli misin bir daha nereden bulacaksın bu fırsatı" dişerek, resmen itti beni. İlk böyle iteklenmeye ihtiyacım var sanırım. Sonra bülbül gibi açılıyor çenem. Yazarla muahbbeti koyulttuk sonradan :)

    YanıtlaSil
  4. eee teraziler biraz dürtüklenmek ister bizim evde de bitane var ki biliyorum: ortanca kızım ama diğre yandan inanılmaz kocaman bir yürek, farklı bir bakış açısı da vardır. sevgiyle bakar herdaim hoşgörü ile...insanları kırmaktan ölesiye korkar ama sanıyorum ki ve anlıyorum ki kırılmaktan da bir o kadar kokuyor bu teraziler:D.
    neyse bana küsebilirsin diye korkmuştum ama ama ben de koca dilli bir boğayım işte idare et beni.

    YanıtlaSil
  5. Yok canım sana niye küseyim ki.. :)

    Teraziler deNişiktir. (değişik in izmirlice söylenişi) Adil olmak uğruna bir çok fedakarlıkta bulunur teraziler sonra hayatın adil olmadığını anlayınca hayal kırıklığı çekerler. Sakindirler ama bir anda öbür uca geçebilirler, birileri dengelerini bozarsa, o zaman dünya allak bullak olur. O dengeyi tekrar kurmak için herşeyi alır yıkarlar aniden. Aşırılıkların bir ucundan bir ucuna saf değiştirebilirler. Ama hepsi de çok sosyaldirler, iyi arkadaştırlar, dostluklara önem verirler, tüm saflıklarına iyi niyetlerine rağmen onlara bir kez kazık atılabilir, ikincisine müsaade etmezler. Yani başlarına gelenden ders alabilen insanlardır diyelim. Gevezedirler bir de. İşte burcum söylnenince koptum gene... yazdım durdum.

    YanıtlaSil
  6. Hey, ben sadece Valdimir'in yazılarını okuduğumu farkettim.
    Vladimir Paskov'un adını ise ne duydum ne işittim:)
    Madem böyleyken böyle..
    Tanımıyorum işte Vladimir Paskov'u:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vladimir Paskov geçrçek bir yazar ise amatörce blog yazılar karalayan bir adam ;)

      Sil
  7. Konuşmama huyu bende de var, ama artık kendimi zorluyorum.
    O an rahatsız edeceğini falan düşünüyorsun, ama öyle değil aslında. Genelde memnun oluyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuşmanın bir amacı, manası varsa tamam da konuşmış olmak için konuşmak gerekli değil bence de. Buradaki öykümsünün kahramanı da konuşmayangillerden. :)) O da bizden Şule :D

      Sil

Yorumlar