Müziğe 24 saat takık olup da aynı parçayı çok defada dinleyemeyen bendenizin defalarca dinleyebildiği cdler de var. Bir dönem new age denilen farklı tınılarla yüklü müziklerin peşine düşüp bıkasıya kadar bu türün her bir örneğini dinlemişliğim oldu. Konuya ucundan ilgi göstermiş olanlar new age denen müzik türünün genelde can sıkıntısı veren, insanı önce melankoliye ardından baygınlıklara sevkeden kolaylığa kaçma kapılarına ardına kadar açık bir tür olduğunu düşünebilirler. Kolaylıklara kaçmış her müzik çalışması aynı tuzağa düşer, detaysız, ruhsuz hatta daha önce yapılmış binlerce benzerinin kötü taklidi olmakla kalır.
New Age de en beğendiğim beş albüm şunlar;
1 - The Songs of Distant Earth: Mike Oldfield'in Tubular Bells tekrarlamalarına ve plak şirketinin dayatmasıyla sürdürdüğü sözlü müziklere dur dediği dönemde yaptığı ilaç gibi bir albümdür. 1994 yılında Arthur C. Clarke'ın "Songs of Distant Earth" isimli bilimkurgu romanından esinlenerek bestelenmiş albümün ilk parçası Apollo 8 astronotu Bill Anders'in 1968 yılbaşı gecesi ay etrafında dönerken yapılmış ses kaydı ile açılır. Farklı müzikal türleri, farklı koro kayıtları, otantik müzikleri, ünlü şarkıcıları vokal örneklemelerini ve sanatçının imzası niteliğindeki gitarının sesini taşır. Güçlü besteler ve özenli ses oyunları ile defalarca dinlenilebilen bir albümdür. Gözlerini kapatıp dinleyen bir kişinin bile romanda anlatılan dünyayı zihninde canlandırması mümkündür. Üzerine bir de romanı okursanız dinlerken aklınızdan geçenlerden ötürü hayal kırıklığına uğramazsınız.
2 - White Winds: New age denen türün varlığından 1986 yılında yaptığı Down to the Moon albümü sayesinde haberdar olduğum bir harp virtüzü var, ismi Andreas Vollenweider. O albümden sonra adamın izini sürdüm ve her bir albümünde kendisini yenileyen bir müzisyen olmasına ve farklı müzisyenlerle işbirliği içinde olmasına rağmen benim için en iyi albümü 1984 yılında yaptığı White Winds'tir. Kendi içinde bir öyküsü olan film gibi bir albümdür. Harp ile, insan sesi, rüzgar sesleri ve diğer enstrümanlar dinleyeni asla baymayacak biçimde bir araya getirilmiştir. Gözlerinizi kapatarak dinlediğinizde duyduğunuz seslerin verdiği ilhamla sayısız öykü yazabilirsiniz. İlham verici bir albümdür. Rahmetli Uzay Heparı bile Sezen Aksu'nun "Deli Kızın Türküsü" albümünde yer alan "Tenna" şarkısının introsunda bu albümün giriş şarkısından ağır biçimde tesir almıştır.
3 - Big Blue Ball: Real World'un 1991, 1992, 1995 yılı yaz aylarında bir hafta boyunca dünyanın farklı yörelerinden sanatçılarla yaptığı kayıtlar 2008 yılında albüm olarak ortaya çıktı. Her dinleyişte farklı bir lezzetin tadılacağı bir ses yolculuğu aylardır dinliyorum daha bir müddet dinlerim diye düşünüyorum. Peter Gabriel'e bu projeyi hayata kavuşturduğu için teşekkür etmek lazım.
4 - Asian Fusion; Ancient Future grubunun 1993 tarihli albümü uzakdoğu esintileri taşıyan bir albüm. Batılı seslerle uzak doğu sesleri heyecan verici biçimde harmanlanmış kesinlikle dinlenilmesi gereken bir albüm.
5 - Eldorado; Patrick O'Hearn'ün 1989 tarihli albümü, güney amerikanın sesi diye özetlenebilecek bir albüm. Alışılandan farklı seslerle güney yarım küre seslerini deneyimlemek için ideal, defalarca dinlenebilecek bir albüm.
hiçbirini de bilmiyorum. kendimi çok cahil hissettim :( çok da merak ettim hepsini. bu aralar Türkçe ağırlıklı dinliyorum. Yasemin Mori ağırlıklı hatta. yazdıklarının hepsini de not aldım. en kısa zamanda dinleyeceğim. teşekkürler Vladimir :)
YanıtlaSil1. ve 2.yi kesinlikle tavsiye ederim :)
YanıtlaSil