Sertab Erener bir singıl çıkardı. Bu singıl çıkarma sözünü duyunca; ses tınısı itibariyle eskiden, çocuklukta çıkardığımız su çiçeklerini ve yediğimiz bazlamaların tırmalamaya andıran nahoş hissini anımsar gibi oluyorum. Ama neresinden baksanız mazi olduğu için anımsa aktivitem tamam ermeden unutuyorum. Sertab bir singıl çıkardı, hoş singıl omuş aynı şarkının beş ayrı ünlü tarafından cilalanmış versiyonu mevcut. Şarkının ismi, "Bu Böyle" hakikaten iyi şarkı. Kadıncağız 2005 yılında hayatının en iyi albümünü yapıp çıkış parçası olarak albümün en kötü ikinci şarkısını seçince pek kimselere ulaşamadan unutulup gitmişti, tüketip tükürüveren tüketim çarklarının arasında. Bir Sony şirketinden ulaşmış şarkılar geçidi ile bir de Club kılıflı best of girişimden sonra sanatçı D.R.U.M. projesi kapsamında "I Remember" isimli gubidik bir esere renk katmaya çalışmış ama o da bir şeye benzememişti. Geçen yaz Demir Demirkan'ın "Yolun Yarısı" isimli albümünde vokal koçluğu yaptığını da albümün kartonetine bakmadan anlamıştım, çünkü ne kadar hoşgörü ile yaklaşmaya çalışırsam çalışayım bir türlü vokal anlamda bir türlü sönüklüğü aşamayan bir sese sahip Demir Bey aynı Sertab Erener gibi okuyordu şarkılarını, onun duracağı yerlerde soluklanıyor, onun böleceği yerlerden bölüyordu heceleri. Bay Demirkan'ın yerinde olsam "İmdat" çığlıkları eşliğinde stüdyodan kim varsa bir çırpıda atar kurtarırdım kendimi bu aşırı dozajdaki etkilenmeden. Demir Demirkan aranjör ve besteci kimliği ile Türk Pop Müziğine farklı tınılar getirmiş özellikle Sertab ile yaptığı ilk albümde mükemmel bir klasiğe imza atmıştı. Sertab Erener geçtiğimiz yıl bir konser DVDsi yayınladı, iyi bir DVD olduğu söylenebilir ama son derce zevksiz bir konser olduğu da söylenmeli. Orijinal fikir taşımayan ve birtakım semboller üzerinden şarkıcının hayat hikayesini anlatan ancak düet olarak söylenen "Zaferlerim" şarkısına kadar parlayan anları olmayan bir konserdi. Gelelim singıla. Beş versyionu olan şarkıyı beş kez dinliyoruz. Hepsi de ciddi iyi. Şarkı güzel. Sanırım iyi bir albümün müjdecisi olarak kabul edebiliriz.
Ajda Pekkan'ın "Resim" singılını dinledim. Kötü bir şarkı üzerine yılların şarkıcısı vokal çeşitlemeleri yapmış. Sözü ve bestesinden Serdar Ortaç'ın mesul olduğu zorlama bir çalışma olmuş. Şarkının ikinci versiyonu ise son derce yetersiz bir alt yapıya sahip. Bu şarkı kolay unutulur ve umarım bir daha da hatırlanmaz.
Uyanış isimli albümü ile döndü Işın Karaca. Onu yıllarca Sezen Aksu'nun arkasında izledik, vokalist olarak hayli renkli bir kişiliğe sahip. Onu İlk albümü öncesinde Sezen sahneyi 5 şarkılığına ona emanet edip kulise çekildiğinde izlemiştim. Güçlü sesi ile ilk şarkıda seyirciyi avucunun içine alıp sonra yavaş yavaş iğneyle kuyu kazar gibi oymuştu seyircinin içini. Çok güçlü ses, sürekli ses oyunları yapıp ne kadar yüce bir ses olduğunu seyircinin kafasına mühürler gibi söylüyor ve sıkıcılığa düşüyor. İlk albümü çok iyiydi. Ama başından sonuna kadar dinlemek yüce bir sabrı gerektiriyordu. Sonradan yaptığı albümler asla ilki kadar iyi olamadı. Şarkılarını üstüste dinlediğinizde büyük bir sıkıntıya düşmemek mümkün değil. Yeni albümde, şarkılar, sözler, müzik, müziğin icra edilişi güzel. Ne var ki birbirinden bağımsız olarak güzel olan tüm bu öğeler bir araya gelip de sıkıcı bir albüm oluşturuyorlar sadece. Final her ne kadar tanıdık bir şarkı ile yapılsa da, "Bambaşka Biri" de kurtaramıyor albümü.
Karinne Hannah'ın Sezen Aksu şarkılarından yaptığı albümü nihayet dinledim: I'll Be Allright. Bildiğimiz güzelim şarkılar bambaşkalaşmış olsa da hem aynı lezzetleri hem de güçlü bir vokali barındıran şarkılar haline gelmiş. Güzel albüm, beğendim.
Ayça Şen'in "Hırs ve Ceza" romanını bir çırpıda okudum. Çiğdem yer gibi adeta, tam bir eğlencelik. İçinde özü/baş karakteri ile ilgili mantık hataları barındırmakla birlikte hoş bir mizah kitabı olmuş. Roman olarak yazılmayıp bir blogda karşıma çıksaydı daha çok eğlenirdim sanırım.
Mizahi yanı ağır basan bir kitabı bitirince Patrick Dennis'in yıllar önce severek okuduğum Mame Hala, kitabını yine çıkardım rafında ve bir kez daha okudum. Babası ölünce yarı çatlak halasının velayetine verilen bir erkek çocuğunun büyüme öyküsüne Ajda Pekkan misali her bahar görüntüsünü yenilemekle kalmayıp en moda hayat felsefelerini hayatına uygulayan halasının çılgınlıkları eşlik ediyor. Kitabı okuyunca, filmini de raftan indirip bir kez daha izledim. Baş roldeki, Rosalind Russel kitabı okurken kafamda canlanan çılgın halanın tıpkısının aynısı. Müthiş matrak bir komedi filmi.
Hafta sonunda İstanbul'dan arkadaşlarım geldi. Bir grup arkadaş Miko'da bir Cuma akşamı geeçirdik. Eski klasiklerimizdendir orası. Servis kalitesine bozulup bir gecede tüm kabile terketmişti orayı. Hemen yandaki mesken yeni mekan olmuştu. Alman usulü hesap ödeyen grupta diğer masaların aksine her cuma gecesi anormal miktarda para fazlası çıkardı. Artan paraları bahşişe vermekle de bitiremez çıkışta gider Eko'da bir cilalanır eve dönerdik. Yad ediverdim eskileri işte böyle. Bizim İstanbulluları götüdük, asma çardakları, çiçekler, sazlar altındaki dar sokağa. Miko değişmiş. Değişikli iyi yönde. Servisin önemini anlamışlar. Siparişiniz hemen alıp hemen masanıza getiriyorlar. Uzun bir yaz ve sohbet akşamında başka ne beklersiniz. Serinlik değil mi? O da vardı ara yollara kadar vuran imbat ve buz gibi ev yapımı Miko şarapları herkesi serinletti. Sanırım İzmir'e iki transfer daha kaptık, kapacağız.
Cumartesi bir rüzgar çıktı balkondaki çiçekler tokat yemişe döndü, kudretli esintiler bana baş ağrısı veriyor, evde kapı cam açamıyorum. Böyle geçti bir hafta sonu.
Sertab Erener'in tek versiyonunu dinleyebildim henüz. O da çok hoşuma gitti, diğerlerini de dinlemek istiyorum. Işın Karaca'nın albümünü dinledim ve ben de beğenmedim. Aslında çok ciddi güçlü bir sesi var. Ama sesin albüm güzelliği için yetmediğini açık ve net görebiliyoruz burada. Demir Demirkan'ı severim ama bak :) Eski albümlerinden sevdiğim şarkılar da var epey. Ama son albümünü de beğendim ben.
YanıtlaSilBaşka ne vardı? Ha kitaplar :) İkisini de okumadım. İkisini de merak ettim, filmi de seyretmeliyim :)
Haftasonunu arkadaşlarla keyif içinde geçirmek ne güzel ya. Hem de İzmir'de, hem de İzmir'in serin sokaklarında, hem de İzmir'in mis gibi yosun (deniz) kokan maviliklerine karşı dostlarla yemek yemek, demlenmek.. Aaaah ah :))
yazı değilde ben başlığa takıldım. yazmışın yazmışın bir ondan bir bundan şeklinde en son bir rüzgar demişin koymuşun virgülü sanki hala devam edecekmiş gibi bekliyorum ben de :)))
YanıtlaSilÇınar,
YanıtlaSilHoş şarkı, tüm versiyonlarını beğendim. kendi sitesine de koymuş şarkıyı ve siteyi ilginç biçimde yenilemişler. Bir izyareti hakediyor. Demir Demirkan'ın son albümü dinledim. Şarkılar güzel, hoş bir albüm, kesinlikle sıkıcı değil... Ama beni rahatsız eden bir şey vardı. İkinci dinleyişte vokalist olarak yorumunun kesinlikle Sertab Erener etkisinde olduğunu farkettmiştim.
Kitapların ikisi de komedi, bu ara gülesim var galiba.
Sıcaklar henüz bastırmadığı için kentimiz keyifli bir yer henüz :))
Beenmaya, aklıma gelen ne varsa yazdım. daha da yazacaktım çok oldu dedim kalanı öbür haftaya artık :))) Hızımı alamadım...
oh be ne güzel dalmış gidiyordum küt diye kesiliverdi,devam etseydin keşke!yazıların gerçekten insanı sürüklüyor ellerine sağlık devamını bekliyorum!:)
YanıtlaSilBir ondan, bir bundan.. Uzaklardan, bazı erteleme meraklısı insanlarca (bkz.Ben) imrene imrene okunan bir yazı olmus bence (:
YanıtlaSilOyle elde saraplar, serinliklerin kucaklayısı derken, tatlı sohbetlerle gevreyen yuzler.. Hasetlere salmaya ramak kalmıstı bunyeyi kiiii yazınız bitti Sayın Vladimir. Bir daha olmasın! :D
evet dinledim hepsini de sonunda. şarkı çok güzel gerçekten de. ama alper dinç'in akustik versiyonunda sertab erener'in sesi daha ön planda olduğu için daha da çok hoşuma gitti sanki :)
YanıtlaSil