4 Haziran 2009 Perşembe

Bugün Neyi Yasaklasak?

Lütfen çimenlere basmayın!!
Yerlere tükürmeyin!!
Sigara içilmez!!
Şöförle konuşmayın!!
Burası tuvalet değil!!
Bulmak istediğiniz gibi bırakın!!
Buraya çöp döken eşşoğlueşşek!!

Yirmibirinci yüzyılın içinden geçen ülkemizden bazı komutlar bunlar. Demek ki bazı temel ortak alanların verimli ve insanca kullanılabilmesi için ikazların yapılması gerekli. Sadece tabela ile öğretilemeyeceği için, Lütfen çimenlere basmayın yazısının yanında üstünden fil ordusu geçmişçesine izler, türkürtmemeye çalışan yazının yanında kurumuş balgam izleri, "sigara içilmez"in yanında izmarit birikintileri, "şoförle konuşmayın" yazısının altında muhabbeti koyultmuş bir şoför ve arkadaşları, "burası tuvalet değil" ikazının kenarında def-i hacet öbekleri, bulmak istediğiniz gibi bırakın yazısının yanında ne bulmak ne de bırakmak istemeyeceğiniz koku ve bilimum pislik görebileceğiniz gibi, çöp dökene küfretmiş yazıyı ise önündeki çöp yığınlarından zor okursunuz.

Anlaşılan o ki nüfus dediğimiz insan yığınlarını sürekli bir yazı ile ikaz bombardımana tutup hizaya sokma ihtiyacı duyuluyor. Faraza koskoca parklar ve bahçeler müdürü makamında otururken içeriye giren baş bahçıvan dertleniyor "müdürüm zaptedemiyoruz bunları, çimenleri biz dikiyoruz bunlar eziyorlar, napacağımızı şaşırdık". Müdür sinirleniyor kendisine sorun getirildiği için "yazın" diyor "bir tabela koyun oraya". "Tabelaya ne yazalım müdürüm?" sualine iki misli kızıyor müdür, "çimenlere basmayın yazarsınız" diyor "cıkcık diye cıkcıklıyor ardından.

Parklar bahçeler müdürü ne yapsın ona parklar, bahçeler verilmiş oralara müdürlük etsin istenmiş bunca insana çimenlerin üzerine basmamayı, çimenlikte mangal yapılmayacağı, piknik bitince çöplerin orada bırakılıp da defolunup gidilmeyeceğini öğretmek onun işi değil ya.

Ortak alanları kullanabilmek ile ilgili bir sorunumuz var, paylaşamıyoruz, sahipleniyoruz. Sahiplenip pisletip bırakıyoruz. İçerisi bal dök yala kıvamında olmayan türk evi yok denecek kadar azken sokaklarımızı neden (afedrsiniz) bok götürüyor anlamak mümkün değil.

Bu basit değil de derin bir mesele olmalı.

Neden illaki fikirlerimizi birileri kabul etsin istiyoruz, aynı fikirde olmayanları bir güzel mat etmeyi hedefleyen, karşısındakini rütbeleri ile ezmeye, yaşı ile mahfetmeye, farklı olanı her bir farklılığı için ayrı ayrı lime lime etmeye adeta yeminler etmiş nesiller yetişiyor bu ülkenin yağmalaya yağmalaya yoketmeyi hala başaramadığımız verimli topraklarının üzerinde?

Ortak alanlar adam gibi kullanılsın diye sağa sola direktifler yapıştırıp yine de bu konuda başarısızlığa seyirci kalmaktansa birinin de akıl edip bu konularda insanları bilgilendiremeyi akıl edemeyişi artık garip bile değil: fecaat.

Ortalık pis, insanlar gerilim içinde, kimsenin kimseye tahammülü yok, bir takım yalanlar dolanıyor, insanların yalan söylemeye hakkı var yalanının ortaya çıkmasına katlanamıyorlar. Üçüncü sayfa haberleri artık bir, iki, dört ve beşinci sayfalara kadar taştı. Tahammülsüzlüğün artmasının yanısıra insanların kendi kendilerine başkalarının her işine burunları sokma özgürlüğünü hediye etmiş olması, hatta özgürlük sanılan şeyin başkalarının özgürlüklerini engellememesi gerektiğini idrak edememiş olmalarının da payı büyük şu koskocaman kaosumuzun içinde.

Yasaklıyoruz, çimenlerimizi, kaldırımlarımızı, şoför ve helalarımızı güvence altına alıyoruz. Çok konuşulsun istemiyoruz yasaklıyoruz, telefonla bile konuşulsun istemiyoruz onu yasaklamıyoruz gizlice dinliyoruz, düşünülmesini hele hiç istemiyoruz. Yirmibirinci yüzyıl itibariyle şu anda buradayız.

İnsanların birbirlerininkinden farklı; düşüncelerinin, fikirlerinin olması, koskocaman hayallere, hayaletlere, gerçekliğinin isptalanması mümkün olamayan şeylere inanabilmeleri güzel bir şey olmalı. Ama kendi inandıkları uğruna başkalarına yasaklar getirmeye insanoğlunun ne hakkı var?

7 yorum:

  1. Temel sorun neyin ne için nasıl yapılacağının mantığını öğretmek yerine tabelalar üzerine iki kelimelik yasaklar koyarak düzen getirmeye çalışna sistemden kaynaklanıyor. İnsanlar ortak alanları sahiplenmiyorlar, tam aksine "bana ne benim yaptığımı kim bilecek benim mi sanki burası?" fikriyle hareket ediyorlar. Sahiplenseler bunu yaparlar mı? Sen halısının üzerinde sigara söndüren birini gördün mü? Ya da mutfağın zeminine tüküren birini... Tam aksine sahiplenseler ortak alanları "bizim hepimizin" demeyi başarsalar bu kadar pislik içinde yaşıyor olmayız bence.

    YanıtlaSil
  2. sürekli engelleme yasaklama, ayıplama vb durumlar söz konusu. ve aynı süreklilikle de "yasaklar çiğnenmek içindir" mantığıyla bu söylenilenlerin hepsini fazlasıyla yapma durumu...

    YanıtlaSil
  3. çok haklısın Vladimir. Ama biliyor musun, Avustralya'ya gittiğimizde farkettiğimiz bir şey var. Buradakinden farklı olarak bütün parkların içinde, halılaşmış çimlerin üzerine diktikleri tabelaların hepsinde "Lütfen çimlere basınız" diye yazıyordu :) Orada insanlar o kadar kanıksamış ki zarar vermeme işini, adamlar ısrarla bastırıyorlar. Hani çıplak ayak çimene basmanın insana verdiği bir rahatlama duygusu var ya, onu yaşasınlar diye. Oradaki çimenler de bizimkiler gibi basılmaktan cılızlaşmış tek tük çimenler değil. cidden halı gibi kalın ve tok çimenler var basmaya doyamayacağınız.
    Ama biz yapınca çok afedersin bokunu çıkarıyoruz. bizde basınız diye bir tabela olsa heralde o tek tük çimen de kalmaz. bas demişler abicim mantığıyla toprak tamamen kelleşene kadar rahat vermeyiz heralde. Çocuklar desen aileden ne görseler onu yapıyorlar. Öğretmenleri farklı demiş, konu komşu farklı yapmış hiç dert değil. Çocuk önce ailesini örnek alıyor bilmeden de olsa.

    YanıtlaSil
  4. Kedim söylenmesi gerekenleri söylemis zaten, onun icin ben agzimi yormuyayim en iyisi:))

    YanıtlaSil
  5. foto çok güzel be abim...:) ben bi'de tabelanın üstündekileri mermi deliği filan zannettim ama sonradan civata olduğunu anladım.. hani buraya konan kuşun ağzına sıkarım gibisinden.:)))

    YanıtlaSil
  6. ilahi Abi :) sen söyleyince dikkatimi çekti biliyor musun? :))

    YanıtlaSil
  7. Sahiplensin inlarlar orayı da, evinde de aynısını yapan birisi için bir şey değişmeyecektir. Hani eğitmek işin içine girince, o konuyu öyle bir anlamışız ki eğitim hayatın içine inemiyor. Düşünmeye, çare aramaya devam.

    YanıtlaSil

Yorumlar