20 Ağustos 2011 Cumartesi

Pamuk Eller Ceplere Doğru

Zenginin halini her gün görüyoruz, olanca görgüsüzlüklerini her fırsatta üzerimize üzerimize kusuyorlar. Fakirin hali her geçen gün biraz daha içler acısı. Ülkemizden bahsetmiyorum sadece, tüm dünyada bu böyle. Orta halli ise zengin ile fakir arasında bir yere hapis edilmiş vaziyette. Başka yöne kıpırdayamıyor. Onları da hayallerini unutsunlar diye yalan bir dünyayı gösteren televizyonlarını izlemeye mahkum etmişler. Televizyondan verilen abuk subuk, düzmece haberleri izlesinler ki gerçek gündemi umursamasınlar. Televizyondaki reklamlarda gösterilenleri kendi hayalleri sansınlar ki, hayallerinde ibaret sandığı şeyleri taksit taksit ödemeye mahkum etsinler kendilerini. İşte ortahallinin görevi bu: Daha kazanmadığımız parayı harcayıp hiç ihtiyacımız olmayan parfüm, elektronik eşya, elbise, gömlek, spor ayakkabısı, beş yıldızlı tatilleri taksit taksit ödemeye mahkum olmak.

Alışveriş merkezlerinin içinde zombilere dönmüş insanlar şuursuzca o dükkandan o dükkana dolaşıp yoruldukları zaman bilimum biçimdeki kahve cinslerini höpürdetiyorlar. Yüzlerinde mutlu bir gülümseme gözlerinde yakın mesafelerin verdiği yorgunluklar var. Anlatıyorlar da anlatıyorlar. Ama bir şey var ki, kimse kimseyi dinlemiyor. Herkesin başka bir hayali var. Zihinleri hayalleri ile nasıl gösteriş yapabileceklerinin saadet dolu anına kilitlenmiş. Hedefleri belli. Atış yapacakları anı beklerken kimse onlardan, başkasını dinlemesini beklemesin.

Çocuklar bu merkezlerdeki oyuncak satan dükkanların camlarına yapışmış, içeriye girmezlerse şuradan şuraya adım attıramıyorsunuz. İllaki içeriye girecekler. Sonrası malum. Kendilerine biçilen mahkumiyeti daha minik yaşlarında anladı bile onlar. Direnmiyorlar, ne istediklerini biliyorlar. Erkek çocuklar için ışılar saçan silahlar, rambolar, action manlar, yarış otomobilleri, futbol topları. Kız çocuklar için barbieler, bebekler, oyuncak ev eşyalarıi evcilik setleri.

Seneler önce havaalanından servise bindim şehir merkezine doğru gidiyordum. Arkamdaki sırada bir anne, bir baba, bir de beş yaşlarında sevimli bir oğlan çocuğu var. Gaziemir'den geçerken o sıralarda yeni açılmış bir alış veriş merkezinin önüne varmamızla birlikte arkamdaki koltuktan canhıraş bir çığlık yükseldi. Ağlayan küçük çocuktu. "Kipaaaa, Kipaaaa" diye sesler çıkarıyordu. Alışveriş merkezinin büyüsüne o da kapılmıştı. Anne ve baba ne yapacaklarını bilemediler. Ciğerlerinin son gücüne kadar yırtınan çocuk laf dinlemiyordu. Şoför babacan biriydi halden anladı. Durak olmamasına rağmen durmayı teklif etti. Durmak kelimesi bile çocuğu susturmak için yeterliydi. Otobüsten koşarak indi minik aile. Alışveriş merkezine koşarlarken çocuğun yüzünde minik bir tebessüm vardı.

Artık şaşırmayın nolur, dönüp dolaşıp gideceğimiz yer çoktan belli: Alış veriş merkezi.

Biz böyle miydik? "Biz ne zaman böyle olduk?" diye sormak için çok geç, biliyorum soruyu sormakta çok geç kaldım.

Pamuk eller ceplere doğru lütfen. Parası olmayanlar kartlarında boş kalan limitleri derhal hesaplasınlar. Çok nefis indirim günleri başlıyor.

Biraz acele edelim!


AVM Kolaj - D.M.

22 yorum:

  1. 1.-Bir emekli bir çalışan maaşı toplam 1600 ytl 600 kira 200 elektrik su 100 tüp internet 60 telefon geri kalan 3 insan + 3 canlının boğazı

    2.-bir öğretmen maaşı 2000 ytl 500 kira kalaan 1500 ytl tek kişiye yetmeyip 3 kişinin yemek masrafından yardım bekleniyor.
    İki nesil arasındaki fark

    suçlu kim= biz
    neden= bir tarafını da yırtsa o otobüsten inmemeliydik...

    YanıtlaSil
  2. Hayatın bedava hazlarını tekrar tekrar hatırlamak önemli.. Metin Üstündağ kendi için yazmıştır bazılarını söz gelimi..
    1- Bebek koklamak
    2- Yazı yazmak
    3- Beyoğlu'nda yürümek
    4- Arkadaşınla sohbet etmek
    vs...

    Durun madem blog yazıyorsunuz yazı ile ilgili olanı aktarayıverem hemencecik buraya:)

    "hiçbir maddi karşılık beklemeden, tüm insanlara, yeryüzüne ve tüm evrene latin harfli işaretler, fiskeler fırlatmak... beyninden, yüreğinden akan o garip billûr şeyi beyaz kâğıda damıtmak.. ama daktilo, bilgisayar gibi soğuk aletler kullanmadan.. illa ki kurşun kalemle.. ya da teksir ya da beyaz dosya kağıdına.. tıpkı okuldaki gibi.. ve ürkmeden ve çekinmeden ve çırılçıplak.. sonra.. sonrası kendiliğinden geliyor zaten.. sen yeter ki alabildiğince beyaz ve kendin olarak ak, o beyaz kağıda.. ve harflerin ve sözcüklerin bedelli kaçak askeri ol.. yaz, yaz, yaz.. sonrası.. sonrası geliyor zaten.. mektup olarak, faks olarak, telefon olarak, alkış olarak, öpücük olarak.. sen yeter ki yaz.. hayatın eski ve numunelik bir kardeşi olarak.. boyuna, hayata oyalanma, dayanma metinleri sun.. sen yeter ki yaz.. ne güzelsin bak yazarken, okurken de güzellerdir değil mi.. güzeliz, güzeliz"

    Böyle işte:)

    YanıtlaSil
  3. "kipaaaa!" "kipaaaa!" :))
    fena valla huxley'in yeni dünyasına doğru gidiyoruz hızla."cilalı ömür turizmi" diyorum ben buna

    bkz. çevrimdışı
    http://ocerencan.blogspot.com/2009/03/sakil-androidler-ve-morpheus-eczanesi.html

    YanıtlaSil
  4. Vladimir,yazdın yine yazını, bastın yine yaraya tuzunu

    Tutsak, yazdın yine yorumu,ekledin sona çözümü: Bi tarafını da yırtsa inmeyecektik o otobüsten!

    İkinize de birer adet teşekkür:)

    YanıtlaSil
  5. şimdi buna uygun küfürlü bir laf var da siz anlayın. bunun artık davası olmaz ne yazık ki. neden bölümüyle tutsak'a katılıyorum gerçekten.

    YanıtlaSil
  6. yazdıgın herseye tek tek katılmamak ımkansız

    ve ozellıkle şu

    Alışveriş merkezlerinin içinde zombilere dönmüş insanlar şuursuzca o dükkandan o dükkana dolaşıp yoruldukları zaman bilimum biçimdeki kahve cinslerini höpürdetiyorlar. Yüzlerinde mutlu bir gülümseme gözlerinde yakın mesafelerin verdiği yorgunluklar var. Anlatıyorlar da anlatıyorlar. Ama bir şey var ki


    , kimse kimseyi dinlemiyor

    boyle o kadar cok o kadar cok o kadar cok
    ınsan var kı artık.........

    YanıtlaSil
  7. yakınlarda bir yerde BİM var mı?

    YanıtlaSil
  8. ıyk miğdem bulandı, gerçekler de bu kadar yüze vurulmaz ki. Zombilere dönüşmek doğru bir tanımlama olmuş. Şimdi kendimi düşünüyorum da ben farklı mıyım diye sonra evet farklıyım diyorum biraz da olsa. Aynı mekanlara ben de gidiyorum ama zombiye dönüşmeden dönüyoruz evimize neyseki:)

    YanıtlaSil
  9. insanin yuzune gercekleri vurarak depresiyona sokmak oyle mi ..

    bunun iki yolu var - ya alis verise gidip aile butcesine agir bir darbe vurarak - ya da mutfaga dalip yiyerek .. obizite bence bu yuzden gunumuzun hastaligini ..

    vladimir, bunun uzerinede yazsana : )

    ben mutfaga gidiyorum ..

    YanıtlaSil
  10. Tutsak;

    Evet o otobüsten inmekle biraz erken teslim oldular. Çocukken bir kitapçı dükkanının önğnde tuutrmuş anneanem ve diğer akrabaların mevcudiyeti ile şımarıp yere atmıştım kendimi istediğim kitabı almazsanız şuradan şuraya gitmem diye ter ter tepinmiştim. Annem "evde konuşacağız seninle" demiş kaşını kaldırmıştı.

    Korkup evde sağlam bir sopa beklerken konuşmuştu benimle. Evladım benim gelirim belli alışverişe ayıracak paramız bitti bu ay başkalarının yanında tutturursan paramızolmadığını anlarlar, üzülürüm sonra. Lütfen sokakta tutturma demişti. Utancımdan nasıl yerin dibine geçmiştim. Ama dışarıya çıkarjen "paramız var mı" diye sormasını öğrenmiştim. İlla ki harcanacak o son kuruş işte süpermarketlerde yetişmedik ama tüketim toplumunu alt basamaklarında gezdik böyle böyle :)

    YanıtlaSil
  11. Hayal Kahvem;

    Çok güzel bir alıntı, ellerine sağlık bunu okumamıştım. Çok gaza getirici aynı zamanda. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  12. Özgür Ceren Can;

    İzlenimlerini süper bi ryazıda bir araya toğlamışsın.. Hak verilmeyecek bir tarafı yok.

    YanıtlaSil
  13. N.Narda;

    Teşekkürler, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  14. Jano;

    Bu dava baştan kaybedildi. Geriden gelenlere daha iyi bir dünya bırakabildik mi? Yooo. Umutsuzluk feci boyutlardaç Görmezden geliyoruz, geziyoruz, iyi geliyor. Şu TV nin düğmesini kapatmakla ve AVMlerde boşa vakit harcamamak iyi çözüm aslında. Biraz hayal kurmak için zaman kazanıp sonra o hayalleri uygulayabiliriz. Valla. :)

    YanıtlaSil
  15. öykü;

    G Romero zombie filmlerinin ikincisinde alışveriş merkezine hapsolmuş etrafı zombilerle çevrilmiş bir toplumu anlatmıştı. Zombiye dönen insanlar hayattayken alışık oldukları yerde toplanıyorlardı. Şuursuzca turluyorlardı. Ayakları kurulmuş gibi tüm bi rşehir dolusu ölüyü o merkezlere toluyordu. Oysa yağmurlu da olsa karlı da olsa açık hava gibisi var mı? Yağnmur altında ıslanarak gezmeyi yeğleyen ya da en azından özleyen insanlara selam olsun. :)

    YanıtlaSil
  16. FKH;

    Sen benim yazılarımda anlattığım standartların dışındasın. Hayallerin var, peşinden gidiyorsun. Uçurumun tam kenarında durup resim çekiyorsun. Ayağa kalkmıyorsun ama bu dikkatimden kaçmadı :)

    Yakınlarda BİM vardır elbette o yoksa DİA da olabilir. TESCO versem hazır İrlanda dan gelmişken :)

    YanıtlaSil
  17. FADİŞ;

    Zombi tanımı söz konusu filmden araklayıp kullandım aslında itiraf edeyim :)

    İşin korkunç yanı tüketmek için buıradayız, tüketmemizi istiyorlar, ğaramız yetmediğinde borçlanacağız yeter ki tüketelim. Çarklar tatlı tatlı dönsün büyük keseler damlasın damlasın göl dolsun. Ya tutarsa demiyorlar. Tuttu bile :)

    YanıtlaSil
  18. Lô - Lâ;

    Daldan dala hoplarcasına koundan konuya atladığım belli oluyor di mi? :)

    Konu sıkıntısı çekiyordum zaten bu iyi fikir. Teşekkür ederim :)

    İşin komik yanı ben bu yazıarı bir kaç ay önce yazdım arada taze bir şey olsun diye tarihlerle oynayıp yenisini koyuyorum araya. Ne yazdığımı unutuyorum bazen bugün ne varmış diye bloga gelip bakıyorum iyi mi? :)

    17 Ekim'e kadar doluyum ama bu konu güzel araya sıkıştırım bunu ben :)

    YanıtlaSil
  19. * obezite ..

    Bilakis, degisik konularda yazman cok hos. Insanlar merak ediyor acaba bugun menude ne var diye : )

    Konu babinda endiselenme ben sana liste cikartirim keza. Benim senin gibi duz yazi yazma yetenegim yok ama konu cok : ))

    YanıtlaSil
  20. Lô - Lâ;

    Konu bulma konusunda desteğe kesinlikle açığım, çykü yazarken resimlere bakar yazardım yine bir ara öyküye dönem gerekiyor o zaman resim desteğinde de bulunursan çok sevinirim. Bir de aslında şu yazdığın yorum aklıma çok hoş bir fikir getirdi. Onu bir blog yazısı olarak yarın yayınlamalıyım galiba. Bir ayı geçen bir süredir öykülerimin üzerinde çalışıyordum ve bitti. Ama öykü dosyama isim bulma kosunda zorlanıyorum aklıma gelen bazı isim alternatifleri var. İsim konusuna takıldım. Bir isim buluyorum çok hoş geliyor on gün sonraq o isim itici geliyr. Öykülerin ortak temasını belirtip bulduğum isimleri sıralayıp, bir de sizlerden fikir istesem ayıp olmaz sanırım di mi?

    YanıtlaSil
  21. ama ricaa ederim .. bilakis sevinirim/z

    ben genelde bir kelimeye takiliyorum, ordan cikiyor ne cikacaksa ..
    fotograf konusunda, no problem .. yardimci olabilirsem/olabilirsek ne mutlu bize ..

    evet, uzun zaman oldu degil mi senin oykulerini okumayali .. hmm

    : )

    YanıtlaSil
  22. Kesinlikle katılıyorum herşeyi hızlı tüketen bir toplum olduk.O alışveriş merkezlerine çocukla ne zaman gitsek oyuncak almadan çıkamıyoruz.
    "daha yeni aldık" "hayır ondan evde var annecim" sözleri yeterli olmuyor.
    Konuyla ilgili annemden yardım istedim o da "para var,yok" kavramının çocuğa öğretilmesi gerektiğini söyledi.Kendimizi bir şekilde frenliyoruz ama çocuklar için aynı şey sözkonusu değil.

    YanıtlaSil

Yorumlar