28 Ağustos 2011 Pazar

Ölü Gözü İle İzlenimler

Selin Hanım bir perşembe günü, akşam saatlerinde öldü. 75 yaşındaydı üç erkek çocuk annesiydi. İlk doğumunda bir erkek doğurunca hayli böbürlenmiş, ikinci doğomunda ikiz erkek annesi olunca eni konu kasılarak gezer olmuştu. Kendi zamanının güzel kadınlarındandı. Neriman Köksal'ı andıran bir duruşu vardı. Oğullarının adı Taner, Emir ve Demir idi. Eşini kaybedeli on yıl olmuştu. İzmir'de demir yolu kenarında tek katlı bir evi, Kuşadası Davutlar'da bir yazlık evi vardı. Kocası öldükten sonraki sekiz yılı pekala da idare etmişti. Kocasından kalan emekli maaşı ile gül gibi geçiniyordu. Herşey eskisi gibiydi. Bir tek Sadık Bey yoktu oratlıkta. Evin içi çok sessizdi. Kışları sesszilikten bunaldığında, birer kez oğullarına İstanbul'a gidiyor hepsinde birer ikişer gece kalıp bir haftayı devirmeden İzmir'e geri dönüyordu. Mayıs dedi mi ber elini yazlık ev. Okullar açılıp komuşlar evlerine geri dönünceye kadar yazlığın tadını çıkarıyordu.

Selin Hanım perşembe günü öldü. Oğlu işten yeni dönmüştü. Zor bir kış ve arkasından çok zor bir yaz geçirmişti. "Zihni bulanmıştı biraz", gelini öyle diyordu. Zihni bulanmamıştı korkmuştu Selin Hanım. O kış kimseye anlatmak istemediği, hatırlamak bile istemediği günler yaşamıştı Selin Hanım. İşten eve gelen oğlu annesinin saçma sapan konuştuğunu duyunca koridorda ayakta duran annesinin yüzünün tam ortasına patlatmıştı bir tane tokadı. Kadın hem şaşkınlıktan hem de evladından aldığı darbedeb sendeledi. İnanmayan gözlerle yüzüne baktı oğlunun. "Hadi yürü odana, gözüm görmesin seni" Bundan daha ağır bir laf olabilir miydi. İşte o anda ölmeye karar verdi Selin hanım. Sustu, eğer susmak, konuşmamak bir tür ölmekse, o gün orada öldü ve bir daha da konuşmadı. Öldüpünden bir kaç dakika sonra torunu Ayhan geldi yanına. Çocuk korkmuştu ağlıyordu. "Babam beni de dövüyor üzülme babaanne" diyerek sarıldı yaşlı kadına.

Herşey iki sene önce yazın evlatları yazlıkta toplandığında olmuştu. Çocukları demiryolu kenarındaki tek katlı evi müteahhite vermeye ve herbirine birer daire yapılmasına karar vermişti. Artık inşaatlar çabuk bitiyordu anneleri topu topu bir hadi bilemedin iki kışı yazlıkta geçirirse İzmir'e kaloriferli apartman dairesine yerleşebilirdi. "Evladım siz ekim ayında bile görmediniz buraları ıpıssız oluyor, ben ne yaparım burada tek, kadın başıma, kapıyı ittirsen açılıyor, korkarım" dese de onu dinleyen olmadın. İri yarı kadındı ne korkacaktı ki, onu gören korkardı diye espri yapmıştı bir de Taner. Karar böyle alınmış ve babayadigarı ev nüteahhite teslim edilmişti. Bir kış iki yaz sürecekti inşaat.

Ekim ayında yazlıklar boşalmış Selin Hanım tek başına kalmıştı. Kasın ayında evin karşısında bir otel inşaatı başladı.. İşçilerin canı sıkılıyordu. Döküntü yazlık evde yaşlı bir kadının yaşadığını farketmeleri ve kadının korkusunun kokusunu almaları uzun sürmedi.

Büyük oğluna telefon açıp, "evladım çok korkuyorum gelin alın beni buradan" diye telefon açtığı gece kapısını çaldı inşaattaki işçilerden yaralı yüzlü olanı. "Geleyim mi Hanım Teyze" diye sordu, kapıyı çalarken. Sustu kadın uyuyor rolü yaptı. Artık geceleri ışıkları bile açmıyordu. Sokak kapısının arkasına divanı çekiyor sabaha kadar gözünü kırpmıyordu. Başına bir şey geleceğinden korkuyordu. Korkusu ıssız yerde yaşayan erkeklere cazip geliyordu. Bir gece işçilerden bir pencereden girdi içeriye. Şöyle bir ittirdiği gibi açılmıştı. Yaşlı kadın kaç gece istemediği işeyler yaşadı. İlgileri kolay söndü işçilerin. yazgeldiğinde yüzünün ortasına bir deli bakışı oturmuştu kadının. Etrafa ilgisizdi, durduk yerde alaturka şarkılar söyleyip kendi kendine oynamaya başlamıştı. İnşaat teslimi aralık ayında gerçekleşecekti. Yaz biterken annelerini yalnız bırakmamak istedi çocuklar her ay birinde kalacaktı. Emir'de bir ay kalmış, şiödi sıra Taner'deydi.

Oğlu kadına tahammül edemiyordu onun aniden şarkı söylemesine, kalkıp oynamasına bozuluyordu. Tokadı basmıştı sonunda. Selin Hanım'da ölmeye karar vermişti. Bir daha hiç kimse ile doğru dürüst konuşmadı. Tokattan sonra iki yıl yaşadı. Ev teslim edilir edilmez oğullarının yanından ayrıldı. Arada İzmir'deki uzak akraba, eş, dost evlerine gidip bir iki gece kalıyordu. Konuşuyordu ama söylediği şeyler bir kaç ay önce ona sorula soruların cevabı oluyordu. Bu zamana ait değildi sanki geçmişten gelen bir gölgeydi Selin Hanım. Mantıklı konuşmuyordu ama hep izliyordu. Konuşulanları yüzünde tuhaf bir gülümseme ile Takip ediyordu. Anlatılanlar ona ne ifade ediyordu, izlenimleri neydi hiç kimse bilmiyordu. Gülümsemesi silindiğinde kalkıp şarkı söyleyip göbek atıyordu. Çok sıkıldığında çantasını alıp, kimsenin yüzüne bakmadan çekip gidiyordu.

Uzak akrabalardan bir tanesi anladı kadının başına gelenleri. Akraba evinde bir gece kalkıp "Oğlum, oğullarım nerdesiniz, gelin yardım edin annenize, bu adamlar içeriye giriyor nerdesiniz" diye çığlık atıp ağlamıştı sarsıla sarsıla. Dinleyen herkesin içi parçalanmıştı. Onların üzüldüpünü gören Selin Hanım kalkmış "Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz, aşk bahçesinin bülbülüyüz" şarkısını söyleyerek hızla salonun bir ucundan öbür ucuna gidip gidip gelmişti.

Selin Hanım ölmeye larar verdilten sonra onun egzantrikliklerini gülerek birbirine anlatanlar başına gelenleri anlayınca kadıncağızın hallerini gördükçe üzülür oldular.


9 yorum:

  1. Gercekden iç parcalayici, daha dogrusu korkunc,

    YanıtlaSil
  2. Allah belasını versin öyle evladın, Allah onun belasını aynı kendi yaptığı gibi evladından versin derim ben bu tiplere. Kendi çevremizde de çok var bunlardan, ben görüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Tam bir roman konusu bu hikaye.Senin kaleminden pek de güzel anlatılırdı Selin hanım. Üzüldüm yaşadıklarına bugün herkes bunalımda doğrusu. sevgilerimle tontini.

    YanıtlaSil
  4. Eşim anlatmıştı böyle bir hikaye de inanmamıştım.Askerdeyken devriyeye çıktıklarında yaşlıca bir kadına tecavüz etmiş sarhoşlar..Yazık..Siz de güzel anlatmışsınız elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Kimbilir bilmediğimiz ne Selin Hanımlar var yaşamda. İnsanlar duyarsızlaştıkça, ben merkezci olarak yaşadıkça kurbanlar da olacaktır Selin Hanım gibi. Evlatlara ne demeli... Yazık, çok yazık!!!!

    YanıtlaSil
  6. gozlerimi huzun durdaklarimi ofke yokladi ..

    guzel yazmissin sevgili vladimir .. akici ve surukleyice yazmissin ..

    YanıtlaSil
  7. Bahsettiğin hikayelerden biri mi bu? Başarılı olmuş. Çocuğun babaanneye gidip "Beni de dövüyor" dediği yer çok çarpıcı bence. Ama sanki betimden yoksun gibi. (Yazar burda yapıcı eleştiri yapmaya çalışıyor)

    YanıtlaSil
  8. Ne diyeyim bilemiyorum. Ellerine sağlık çok etkileyici olmuş. Keşke sadece yazanın hayalgücü olsaydı ama değil değil mi :(

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Arkadaşlar;

    Malesef gerçekte yaşanmış bir öyküydü bu Üzücü, duyarsız insanlar, annesine bile sahip çıkmayı beceremeyen insanlara kapılarımız, gönüllerimizi açıyoruz. Annesine hayrı olmayan bir insanın kime nasıl bir yararı olabilir, sizin için art niyeti olmadanne yapabilir.

    YanıtlaSil

Yorumlar