Aralık ayının ilk haftasında, bir gün, Kölemez'e yunan jandarması eşliğinde Mübadele Karma Komisyonu'nun yetkili üç temsilcisi geldi. bu üç kişiden biri türk, biri yunan, biri de tarfsız bir millettendi. Yeniden muhtar olan İbrahim Hoca ve ihtiyar heyeti ile uzun uzadıya görüştüler ve muhtara bir tomar basılı kağıt bırakıp gittiler. Muhtar da onların ardından onar kişilik gruplar halinde köydeki hane reislerini toplayarak durumu anlattı. Dedi ki; "Biliyorsunuz, az önce Mübadele Komisyonu yetkili memurları geldi. Onlarla görüştük. Yakında buraya rum göçmenlerin getirilip bizim evlerimize iskan edileceğini söylediler. Olur mu öyle şey dediysek dei buna mecburuz dediler. Onun için şimdi herkes evinin bir odasını ya da evine göre iki odasını hemen boşaltacak. Selanik'ten getirilecek rumlar, bu odalara yerleştirilecek. Onlarla birlikte oturacağız. Zaten bizleri de kısa sürede buradan alıp götüreceklermiş. İnşallah, gelen rumlarla iyi geçiniriz, iyi komşular oluruz."
"Bir de, hane başına kağıtla bıraktılar. Bu kağıtlardan birer tane veriyorum. Buruşturmayın, kırıştırmayın, üzerlerine hiçbir şey yazmayın. Sadece örnek olsun, ona göre bu kağıtlara yazılacakları ayrı bir kağıda yazın. bana getirin hepsini birlikte yazarız. Okur yazar gençler de bana yardımcı olur herhalde. Bu kağıtlara hane halkınızi malınız, mülkünüz, her şeyiniz yazılacak. Hadi şimdi bu kağıtları alın, evinize gidin, dediğim gibi hazırlanın. Bilesiniz bir hafta on güne kalmaz bizim göçmenler gelir."
Bugüne kadar sadece bir söylentiden ibaret olan mübadele böylece gerçek oluyordu. Akıl alacak şey değildi. Abe insan beşyüzelli yıllık yurdundan yuvasından nasıl ayrılırmış? Hiç et tırnaktan ayrılır mı? Nasıl olur da onlar bu topraklardan sökülüp atılırdı? Hayıflanmak, nafileydi çünkü onlar bu toprakları koruyamamıştı, Sadece tek tesellileri vardı, o da, Mustafa Kemal Paşa onları, esir yaşamaktan kurtaracaktı.
On güne kalmadan rum göçmenleri geldi.
Bir hafta süreyle göl gemileri, binbeşyüzden fazla rum göçmeni,Soraviç'ten Kölemez'e taşıdı Gelenler yorgun argın, çoluk çocuk, bir süre, Kölemez iskelesi çevresinde oturup dinlendikten sonra kiralanmış olan at arabaları ile, kafileler halinde diğer köylere dağıtıldılar. Ellerinde bir iki bavul, torbadan başka hiçbir eşyaları yoktu. O günlerde havalar çok soğuktu ve zaman zaman da yağmur yağıyordu. Son yüzelli kişilik kafile, Kölemez'de bırakıldı. Herkes iskele başında toplandı. Muhtar da komisyon memurunun yanındaydı. Kafile başkanı olan komisyon memuru, elindeki listeden önce hane reisinin adını, sonra da evine yerleşecek olan rum ailesinin adını okudu. Adı okunan türk aile kendilerine düşen rum aileyi alıp götürdü.
Hüseyin Ağa da kulak kesilmiş, kendi adının okunmasını bekliyordu. Adı okununca hemen koştu.
- "Buyurun beyim. Murtaza oğlu Hüseyin benim" dedi.
Mübadele memuru, bir muhtara bir de Hüseyin Ağa'ya baktı. Sonra da rum ailenin adını bir bir okudu: "Yorgo, Mariya, kızları Despina ve oğullar Dimitri, sizler Hüseyin Ağa'nın evinde kalacaksınız." Hüseyin Ağa'ya dönerek, "Şimdi onları alıp götürebilirsin." dedi.
Kitap: Elveda Rumeli
Yazar: Murtaza Kölemezli
(1924 Rumeli Mübadel Muhacirlerinden)
Yayınevi: Ege Üniversitesi
Ege Meslek Yüksekokulu Basımevi - 2002
Bu kitabı mutlaka okumak istiyorum.
YanıtlaSilGeçen yıl Kayaköy'ü görmüş, mübadele öyküleri dinlemiştim. Rumlardan kalan evlerin o hüzünlü hali gözümün önünden gitmiyor. Elbette bizimkiler de ne acılar yaşayıp evlerini, bahçelerini, kurulu düzenlerini bırakıp geldiler..
bu sadece bir kitap tanıtımı ama ben nedense o köyün, köydekilerin seninle bir ilgisi varmış gibi hissettim...
YanıtlaSilDedemler de taa balkan savaşında Elveda demişler Rumeli'ne
YanıtlaSilMÜBADELE ŞART MIYDI O ZAMANKİ KOŞULLARDA? MERAK EDERİM AMA BİRŞEY DE OKUMADIM BU KONUDA:)
YanıtlaSilMübadele maalesef şarttı. Egede Türklere yardım eden pek çok Rum vardı, onlara yazık oldu. Ama yılanın dediği gibi -bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken- bu iş olmazdı.
YanıtlaSilYaşanan o olaylardan sonra başka türlü devam edemezdi. Acı, ama böyle.
Şeytanın ''Yaz'' Dedikleri;
YanıtlaSilBu kitabın yazarı ile işim nedeni ile seneler önce tanışmıştım. Sohbetimiz bizi mübadele yıllarına kadar getirince çantasında bu kitabı çıkarıp imzalayarak bana vermişti. Çok şaşırmıştım. Eve gidince bir göz gezdirdim ve kenara kaldırmışım bir kaç ay önce okudum ve hayli ilginç geldi bana.
Lozan mübadillerinin yazdığı, o yılları anlatan bir çok kitap var bir de lozan mübadillerinin internet sitesinden ilginç bilgilere ulaşmak mümkün.
Mayıs ayında louis Bernieres
"birds without wings" kitabında okumlara yaomak üzere Kayaköy'e geldi. Katılanlar ilginç bir deneyim olduğunu söylüyorlar.
Koskoca bir yaşamı geride bırakmak yürek parçalayıcı olmalı. Ve nedense o anları yaşayanlar çoğunlukla suskun kalmışlar.
Beenmaya;
YanıtlaSilBu kitapta son derece etkileyici bazı anları yakalamak mümkün bu bölüm beni en fazla etkileyen yeri oldu. İlgsis dolaylı olarak var elbette çünkü bizim büyüklerimizde yurtlarını bırakarak eski Osmanlıya ait olan balkanlardan kopup gelmişler. Ve bize asla ogünlerden bahsetmediler. Gözleri dolu dolu olurdu bazen eskiden yaşadıkları yerin isimlerini duyduklarında.
Bana anlatılmayanları bu kitapta okudum ben sanki :(
Tutsak;
YanıtlaSilEgeli'nin geçmişi benziyor birbirininkine
N. Narda;
YanıtlaSilBenim için de meçhul ancak son derece hızlı gelişp sonuçlandırılmış anlaşma koşulları.
Şule;
YanıtlaSilO yıllarda yaşananları anlamaya çalışarak değerlendirmek en doğrusu sanırım. ne yazıkki bu konuda suskun kalınmış. Kaleme alanlar hep ikinci ya da üçüncü kuşaklar. Artık solmuş sararmış anıların içöinden belirsizleşmiş olanı çekip çıkarmak saygı duyulacak bir iş ancak geö kalınmış.