Blog arkadaşlarımdan gelen mimleri yazmayı seviyorum. Dönem dönem tabi bazen biriktirip biriktirip unutuverdiğim de oluyor ama bu ara yazma dönemimdeyim fazla bekletmeden oturup aklım ailk geleni yazıyorum.
" Bugüne kadar merak ettiğiniz bir kişi, nesne, olay, vs. için ilginç, çılgın veya sizden beklenmedik bir şey yaptınız mı ? Yaptıysanız açıklar mısınız ? "
Bu mim "1'i yok mu?" dan geld. İlginç bir konu laf lafı açar misali bir başladım mı başı sonu belli olmayacak gibi adeta.Oturup düşünmeye başlayınca aklıma hemen orta okul ve lise yıllarım geldi. O dönemlerde en fazla kendimle ilgiliydim, Kendi sınırlarımı merak ederdim. Neyi yapamayacağımı daha çok merak eder, gider onu yapardım. Sonraki yıllarda çevremde olan bitene fazla kulak kabartır oldum. Oturduğum yerde birileri ile harıl harıl sohbet ederken yan masada konuşulanları bile kaçırmayabilecek anten
Normalde sakin, saygılı, arkadaşları ile iyi geçinen, örnek gösterilen paşa dedikleri cinsten bir çocuktum. Ama böyle birden inadım tutar ve kafama koyduğumu yapardım. Olaylar karşısında koyduğum tepkilerim insanların benden beklemeyecekleri ya da tahmin edemeyecekleri cinsten ses getirici tepkiler oluyordu, O yüzden de etkisi çok kuvvetli iz bırakıyordu.
Moda terimiyle yarış atı gibi kolej sonavlarına girip başarılı oldum. Evimiz uzak olduğu için yatılı okuyordum. Hazırlık sınıfındaydık. Gündüzleri ders, akşamları etüd, yemek yine tüd ve arkasından erkenden uykuya postalandığımız bir öğrencilik hayatı yaşıyorduk. Ben ilk başlarda o kadar eşekler gibi çalışıp bu esir hayatını mı yaşıyoruz diye çok kederleniyordum. Sonra kafamı bunlara takmamaya başladım. Etüd dedikleri yer gündüz ders gördüğümüz sınıflara serbest kıyafetlerimizle saat 6 gibi tıkıldığımı ve zorla ders çalışmamız gereken yerdi. Gırgır şamata olmasın diye de başımızda lise son sınıf öğrencisi bir yatıl öürenci, etüd abisi duruyordu. İlk haftalar geçince bu etüd abilerinin canlarının sıkıldığı biz henüz saf öğrencilere eziyet yapmaktan zevk aldıkları ortaya çıktı. Yok yere kafayı birsine takıp onunla uğraşıyorlar, gürütü edene şaplak atıyorlar,gülme krizine girenleri tahtaya çıkartıp birbirlerine seri biçimde tokat attırıyorlardı. Yatılı okul öğrencilerinin arasında geçerlliği olan başına ne gelirse gelsin bir başkasını gammazlamayacaksın kuralını sonuna kadar sömürüyorlardı. Ben arada sessiz sakin kaynayıp gidiyor ama biri bana tokat atarsa ne yapacağımı da merak ediyordum. Ne olacağını görmem için fazla merak etmeme gerek kalmadı. Etüd abisi sınıfın en sessiz çocuğunun yanındaki ile konuşmasına gıcık olup onu yanına çağırdı. Tıpış tıpış gittim. Bir anda suratımın ortasına tokadıı yapıştırdı. "Sen" dedim "bana vuramazsın" Bunun üzerine bir de öbür yandan patlattı. "Bu işi büyütürüm ben" dedim kapıyı çarpıp çıktım. Nöbetçi öğretmenin odasına gidip "Benimle gelirmisiniz bir olay var" diyerek hocayı yanıma alıp sınıfa döndüm. Kapı açılıp bizi görünce etüd abisi şok olmuştu. Resmen korkuyordu. Gayet sakin "bu benim suratıma yanımdaki arkadaşa ders anlatırken sesim yükselmiş diye bir sağdan bir soldan tokat patlattı, kendisinden şikayetçiyim, bunun olduğu sınıfta etüd yapmam ben" diye derdimi anlattım. Bu gidesiye kadar etüde girmem dedim. Son sınıf öğrencisini yaşıtlarının olduğu sınıfa gönderdiler. Hoca o akşam bize gözetmenlik yaptı.Ertesi sabah "etüd sınıfında dayağa son" yzadığım bir kartonu elime alıp okul girişindeki Atatürk heykelinin önüne oturdum. Beni gören bir kaç öğrenci bana destek olmak için benimle oturmaya başladı, sayımız giderek arttı hazırlık sınıflarının gündüzlüler dahil neredeyse hepsi etrafıma toplandı. Mesaj alınmıştı benim olduğum etüd sınıfında bir kaç sene boyunca hiç kimse eziyet yapamadı. Yıllardır herkesin suskun kaldığı bir konuyu ortaya çıkarmıştım.
Lise ikideyken saçlarım çok uzundu, okul kurallarına uygun değildi. Bir pazartesi sabahı okula yeni tayin olup gelmiş bir hoca sınıfların olduğu yere açılan giriş kapısında elinde makasla gelenin gidenin saçına makas atıyor, saçlarında iğrenç bir oyuk açıyordu. Saçı kesilen çocuk da koşarak geri dönüyor berberde saçlarını üç numaraya vurdurup geri geliyordu. Ben de yakalandım. İstifimi bozmadan sınıfa girdim. Kafamın ortasındaki oyukla bir kaç hafta oturdum. Evdekiler evladım rezizl ettin kendini yeter artık berbere git dedikçe inada vurp saçımı kestirmiyordum. Hocanın başına buyruk yaptığı bu saçma eylem göz ardı edilirken benim bu protestom sebebiyle rahatsız edici bir hal almıştı. Sınıfımıza giren her öğretmen kafamdaki oyulmuş bölgeyi görüp meslekdaşlarının saçmalığına sinir oluyordu.
Sınırlarımı merak ede ede haksızlığa gelemediğimi, herkes bilsin istediğimi, bunu en göze batıcı yöntemle yapabildiğimi, yutup sineye atamadıüımı çğrendim.
Bu mimi ben de eğer yazmak isterlerse takip ettiğim blog yazarlarına gönderiyorum.
Bunları o yaşta yapabildiğine göre, kim bilir şimdi neleri başarıyorsun.. hepimiz keşke öyle olaydık.. ben o kadar cesur değildim o yaşlarda.. büyüyüp yetişkin olduğumda bu bana ani patlamalar ve gereksiz tepkiler vermeler olarak geri döndü..çok güzel bir yazıydı Vladimir..
YanıtlaSilevet bir yandan gülerek bir yandan da valla helal olsun diyerek okudum ama bunları yapmış olduğuna da -ne kadar sakin mizaçlı biri olduğunu bizzat şahit olduğum halde- hiç şaşırmadım nedense :))
YanıtlaSildevrim yapmışsın resmen hehe :) ben de yazıcam en kısa zaman da.
YanıtlaSilYazarim elbette :)) Ama genel anlamda cok sakin biri olmama karsin benimde olmustur sanirim boyle inatlarim, dik kafaliliklarim ve genel halet-i ruhiyemden beklenmeyen davranislarim, ustelik kendimi bile sasirtacak derecede :)) Biraz dusuneyim uzerine :)
YanıtlaSilSevgimle...
Sana tokat atan o öğrencinin sonunu merak ettim. Gerçi ona idari bir ceza veremezlerdi, çünkü öğretmenlerin lise son öğrencisinin görevlendirerek etütlere sokmaları kanunen yasak. ekdersi öğretmen cebine indiriyor, etüte de öğrenciler giriyor. olcak iş değil.
YanıtlaSilSaç olayında ise öğretmen haklı ama yöntemi yanlış.
Karōshi,
YanıtlaSilHaksızlığa gelemiyorum, durup durup zıvandana çıkıyorum. Çok keskin tepkiler verip bazen de geri dönüşü olmayan adımlar atıyorum. İyi bir şey değil. Ama her dakika tepki verip de ortada bir huzursuzluk yumağı gibi dolanmayı sevmiyorum. Hayat ritmim şöyle galiba: sakin, sakin, sakin, sakin, huzurlu, huzurlu sakin, eğlenceli, neşeli, sakin... ATOM BOMBASI... sonra yine sakinle başlayan döngü.
Beenmaya;
YanıtlaSilSakinliği seviyorum, insanların birbirinin alanına zorla girmemesi gerektiğine inanıyorum. Haksızlık benim dengemi bozuyor, normal ile çözemediğim bir şey için mutlaka akılda kalıcı dikkat çekici bir tepki veriyorum. :)
Мистер J;
YanıtlaSilYatılı okul hayatı bir tuhaftır benim gibi değişik tipler vardı o zamanlar orada :)
Yazdığında keyifle okuyacağım.
Moonish;
YanıtlaSilİnsan en çok da kendi kendini şaşırtıyor sanırım. Yazdığın zaman her zamanki gibi keyifle okuyacağım.
1i yok mu?
YanıtlaSilO abimiz bir daha etüd abiliği yapmadı. Ve nöbetçi öğretmenler etüd sınıflarını hiç ziyaret etmezken sürekli kulakları sınıf kapılarında koridor turladılar.
Yazdim bile :))
YanıtlaSilSevgiler