Ülkemizde edebi çeviri işleri çemberini yarıp da içine girebilmek için eş, ahbap, dost, yeğen, enişte, baldız kontenjanlarından torpil bulmak gerektiğini kısa bir müddet çaba sarfederek idrak etmiş bulunmaktayım. Sırf bu yüzden kitap çevirileri kapanın elinde kalıp sayısı iki elin parmağını geçmeyecek çevirmen dışındakilerin hepsi kelimenin tam anlamı ile tastamam saçmalıyorlar. Çevirme değil aklına ilk gelen kelimeyi uydurmak sureti ile kıçlarını yerinden bir nebze olsun kaldırmadan metni kendi sığ ufukları ve dar referans dağarcıkları elverdiğince dilimize uyrudurulagelmiş adaptasyonunu tam gaz tamamlıyorlar. Hal böyle olunca çeviri oluyor size "çevir kazı yanmasın." Çeviri ciğerse ben de ulaşamdığım bu ciğere mundar diyorum işte var mı ötesi?
Edebi çeviriler şöyle dursun. Çeviri hatası dendi mi ilk akla gelenler zaten şunlar;
İçli köfte: Sensitive meatballs
Piliç çevirme: Chicken translate
Dil balığı: Language fluke
Kendin pişir kendin ye: Cook yourself, eat yourself
Filmlerin altına yazılan abukluklar ayrı bir alem, hele korsan ürünlerin filmde bahsi geçen olayla yakından uzaktan alakası yok.
Benim en çok güldüğüm serbest stil çeviri, geçen yıllarda bir temizlik firmasının Karşıyaka'daki apartmanlara bıraktığı buroşürde yer alıyordu. Broşürün üstünde türkçe olarak şöyle yazılıydı.
"Evinizi tepeden tırnağa temizliyoruz. Halılarınızı, camlarınızı, yerleriniz, koltuklarızı ve koltuk altlarınızı mükemmel biçimde temizliyoruz. Hemen arayın gelelim."
Yazının ingilizcesi hayli türkilizceydi;
"We clean your house from top to nail. We clean your carpets, glasses, floors, armchairs and your armpits. Call us now, Let us come"
Beni burada güldüren motamot attırılmış "top to nail"olmakla birlikte, öldüren koltuk altına karşılık olarak ingilizce insan vücudundaki koltukaltı kelimesini karşılayan "armpit" kelimesini kullanmaları oldu. Kahkahalarım dinmeden son cümle ile bir vurucu darbe daha yaptı buroşür. "Hemen arayın gelelim" bölümü ise tam anlamıyla pornografik çağrışımlarla dolu uydurulmuştu, mübarek mahalleye rus naşalalar masaj salonu açmışlar da komşulara servise çıkarcasına, "let us come" ile finali yapıyorlardı bir güzel.
Bir resmini çekmeden ya da scan etmeden attığıma yanarım şimdi. Amatör çeviriler bu cihette işte, ama sanmayınız ki edebi çeviriler emin ellerde. Onlar torpili olanın elinde kaldığı için, kelimeler de bir güzel çevirenlerin ellerinde patlayıveriyorlar: Pat, pat, pattadanak!!
içli köfteyi ilk defa gördüm, şahaneymiş :) yazı da güzel, dediğin gibi bu konu devam etsin
YanıtlaSilİngilizce öğretmenimizin her zaman bize dediği birşey vardı: "Çeviri yaparken Türkçe düşünmeyin..." Çok doğru diyormuş. Sonrasında olabilecekler çok fenaymış gerçekten.. :)
YanıtlaSil