Sevgili Balık Burcu;
Uzun zaman oldu değil mi görüşmeyeli. Telefondaki görüşmelerimizden bahsetmiyorum yüz yüze görüşmeyeli. Kış yeni başlıyordu. İzmir’in en eski lokantalarından bir tanesinde ve üstelik en kalabalık olduğu öğlen saatlerinde beraber yemek yemiştik. Yemek sohbetle uzamış saatlerin nasıl geçtiğini unutmuştuk.
İlgi alanına uzak ya da yakın bir kimseyi kattığı zaman ona tutku ile bağlanan birisiydin sen. Konuştuğumuz sırada bir yazara tutkuyla bağlanmıştın. O yazarın katıldığı bütün kitap fuarlarını, imza günlerini, söyleşileri takip ediyordun. Genelde suskun ve çekingen kalmayı tercih ettiğin için o yazar ile aynı havayı solumanın bile sana yettiğini, heyecanını arttırdığını anlatıyordun. İsmini her andığında gözlerin büyüyor, gözbebeklerin ışıl ışıl oluyordu. Son konuşmamızda o güne kadar hiç okumadığım bir yazarı tanıtmış oldun bana.
Sonra birkaç kez telefonda konuştuk seninle. Başkaları senden bahsederken seninle ilgili sarf edilmiş her bir kelimeyi, daha konuşma anında zihninin içinde tartmaya başlar uzaklara dalıp giderdin. Konuşma bittikten sonra da seninle ilgili söylenmiş her bir kelimeyi günlerce bir o yana bir bu yana koyarak defalarca tartardın. Her bir sözcüğün altında gizlenme ihtimali olan her bir anlamı defalarca ziyaret eder, kapkaranlık gelecek senaryoları çizer ve kendinle ilgili evhamlara kapılırdın. Yağmurdan nem kapmaktı bu yaptığın. Genç bedeninde mütemadiyen vehim içinde gezen bir anneanne ruhu barındırdığını düşünürdü arkadaşların. Hiç biri bunu yüzüne söylemeye cesaret edememişti. Ben söylediğimde ise birkaç sene küs kalmıştın bana.
İşyerinde bana karşı tavırlı bir amirim vardı, onunla sürekli problem yaşıyordum. Altan alıp çenemi kapatamadığım için sorun ne unutulup bir kenara kaldırılabilirdi, ne de adamcağızın bana en ufak bir sempati beslemesine olanak tanınırdı. Bana benim muhtemelen o adamla ilgili kuruntulara kapıldığımı, aslında böyle bir zıtlaşmanın olmasının mümkün olmadığını, o adamı tanıdığını aslında çok iyi bir adam olduğunu söylemiş ve beni ahmaklık etmekle suçlamış telefonu yüzüme kapatmıştın. Bu davranışın beni çok sinirlendirdiği için mesai saati olmasına aldırmadan merdivenleri üçer beşer inip bir taksiye atladığım gibi hemen yanına gelmiş ve herkesin içinde, kuruntuları olan kişinin aslında sen olduğunu, düpedüz bir hayal dünyasında yaşadığını, gerçeklere gözlerini ve kulaklarını tıkayıp sürekli vesvese edip kurduğun saçmalıklarını herkesle paylaşarak çevrendekileri de kendi içinde yaşadığın zindana çektiğini, görmeyen, duymayan, görmeyip duymadığı için bildiklerini iç dünyasından edinen bu hali ile üç maymunun anti tezi bir yaratık gibi ortalığa sürekli keder saçtığını bir çırpıda bağırıp arkamı dönüp çıkmıştım oradan.
Küslüğümüz uzun sürdü. Çocukça davranmıştım kabul ediyordum. Sonradan hatırladıkça o tavrımdan utanç duyduğum da olmuştu. Ama sen de benim suratıma telefon kapatılmasına tepkisiz kalmayacağımı biliyordun zaten. Sonra bir şeyler oldu ve bana azap çektiren o adam ile beraber çalışmaya başladın. O zaman barışmıştık. Anlattıklarımın bir kelimesine bile inanmadığını ama yaşadıkça ne kadar haklı olduğumu gördüğünü söylemiştin bana. Ben en azında haksızlığa karşı çıkıyordum adamı bu tavrımla zor durumda da bırakıyordum ama sen çekingen davranıp uğradığın haksızlıkları içinde biriktiriyordun. Sorununla yüzleşemediğin için problem sürekli büyüyordu. Çok bunaldığın bir gün arkana bile bakmadan yürüyüp gitmiştin. Çok cesurane bir hareketti. Sıkıntılarını geride bırakıp kendine yeni bir kapı aralamıştın.
O kapıyı açmandan sonra yine kırgınlık anlarımızdan bir vardı yeni kariyerinin seni mutlu ettiğinin haberlerini alıyor, yazdığın makaleleri gazetelerde okuyordum. Mutlu olduğunu görmek tüm eski arkadaşlarının hoşuna gidiyordu.
Uzun süre görüşmedik ama en sıkıntılı günümde aniden beni arayıp benimle uzun uzun konuşman o gün bana çok iyi gelmişti. Uzaktık belki ama demek ki haberlerimi almaya devam ediyordun. Hüzün, keder, kaderin izleri konusunda ihtisas yapmış birinden olan biteni kabul etmenin incelikli yollarına dair ilk dersimi o telefon konulmasında almıştım sanki.
Bir dönem yakın arkadaştık, sonra yollarımız ayrıldı. Zaman arkadaşlıkların ömrünü belirliyor. Kimsi uzun kimisi kısa. Bizim arkadaşlığımız balık burcuna denk geldi. Uzun yıllar sürdü, balığın dalgalı denizde yüzeyden dibe inip kendini koruması gibi. Araya giren mesafelere rağmen bir gün kaldığımız yerden devam edeceğimiz eminim.
Oradasın ve okuyorsun, biliyorum. Kendine iyi bak balık.
Yengec 'hani bana hani bana' der.. Malum onun donemi ha geldi gelecek, heves ediyor garibim ..
YanıtlaSildaha var ama terazi'de istiyormuş öyle söyledi :))
YanıtlaSilyayda istiyormuşş:))
YanıtlaSil