31 Temmuz 2011 Pazar
Endişe
30 Temmuz 2011 Cumartesi
An İtibariyle
Soya Fasülyeli Pilav
29 Temmuz 2011 Cuma
όταν οι τουρίστες αφήνουν Yani "Turistler Gittiğinde"
Gölgelerdeki Bıyıklar
28 Temmuz 2011 Perşembe
Tedbirli Kedi
27 Temmuz 2011 Çarşamba
Son Günlerde Beni Güldürenler
26 Temmuz 2011 Salı
Dudaklarımı Oku !
25 Temmuz 2011 Pazartesi
Telefon Kazası
24 Temmuz 2011 Pazar
Terazi Burcu
Sevgili Terazi Burcu;
Seni severim bilirsin. Bu dünyada teraziyi ya seversin ya nefret edersin, yok başka yolu. Ben seni sevenlerdenim. O hallerden hal beğenmeyen tabiatın bana ilginç gelir. En kederli anda bir neşe patlaması yaşamanı seni iyi tanıyanlar anlayabilir. Derdini neşesi ile senden iyi gizleyen insan yoktur.
Güzellikleri seversin, her şeyi kendince güzelleştirmek istersin. Hatırlarsın; ilkokula yeni başlamıştın, minik aile toplanmış dışarıya yemeğe gitmiştiniz. O zamanlar dışarıda yemek denince akla kebaplar, lahmacunlar gelmezdi. Onlar ortalığı henüz işgal etmemişti. İskender kebap yapan tek tük yerlerden birisindeydiniz. İskender yemenin hevesi günler öncesinden başlardı. Masaya gelince de lokmalar iştahla ama usul usul çiğnenirdi. Yemeğin üzerine tatlı olarak da kadayıf mutlaka sçylenirdi. Sen dönerini bitirirken aklında üzerine cevizler serpiştirilmiş kadayıfı hayal etmeye başlamıştın bile. O sırada garsonlardan birisi, yüzü dikkat çekecek kadar sivilceli olanı öasanızdaki boş tabakları toplamay başladı. Sen gözlerini çocuğun yüzlerine dikmiş bakıyordun. Birden konuştun:
“ “Sen çok çirkinsin, yüzün çok sivilceli”
Bu sözü duyan garsonun yüzü kıpkırmızı oldu. Annen sinirlendi, ancak sana dersini vermek için garsonun gitmesini bekledi: “İnsanların kusurlarını yüzlerine söylemek çok ayıp. En büyük kusur tanımadığımız insanları durduk yerde eleştirmektir. Sen o adamı çok üzdün. O yüzden bugün tatlı yok sana. Şimdi git o garsondan özür dile”
İnsanların kusurlarını yüzüne söylemek, tanımadığınız insanların yüzüne gözlerini dikerek konuşmalarını meraklı biçimde dinlemenin ayıp olduğu devirlerde büyüdün sen.
HA-TIR-LA-DIN--MI?
Çocukluk öyle çabuk geçiyor ki bir çok insanın içinde en derin özlem olarak kalıyor o dönem. Ben büyüdüğümde böyle yapmayacağım dediğin eylemin her birini kendin yapıyorsun sonra. İnsanların erdemleri sana öpretilenlerle aynı değilmiş değil mi? Bir ahababın ya da dostunun başı derde girdiğinde, en yakın arkadaşları bile çil yavrusu gibi dağılırmış dört ayrı yöne. En en en yakınlarından ummadıkların da hala senden menfaat tahvil etmeye sana önerdiği yardımları paraya çevirmeye çalışırmış hatta. ÖĞ-REN-DİN--Mİ?
Yalanlar o kadar büyükmüş ki, senin aklının ermeyeceği kadar büyükmüş hatta. Oysa sen dürüst olmaya, kalp kırmamak için özenle kelime seçmeye programlanmıştın değil mi? En büyük yalanları en yakınlarından duydun. En inanılmaz gelen söylentiler gerçek oldu. Sen yakınlarının dürüstlüğüne inanıp, onlar aleyhine konuşanlara rest bile çekmiştin değil mi zamanında. Ama öyle değilmiş işte. En yakınındaki en yalancısıymış. AN-LA-DIN--MI?
İnsanlar küçük dünyalarını senin hafsalanın almadığı koca koca hayallerlerle doldurmuş. Ellerinde koca koca etiketlerle birbirlerine caka satmak en büyük hayalleriymiş. Senin dünyanın hayalleri çocukça bir dünyanın hayalleriymiş, masumiyete bu düzende yer yokmuş. Kurallara uyarsan, kabahatli olan sen olurmuşsun. FAR-KET-TİN--Mİ?
Şimdi bu satırları yazarken fark ettim. İşte dışarıda yepyeni bi ray var. Hilal, incecik bir hilal. Ayı gördüm dilek tuttum.Sen de GÖR-DÜN--MÜ?
23 Temmuz 2011 Cumartesi
Bebelere Bıyık
22 Temmuz 2011 Cuma
Köprüden Düşenler
Akrep Burcu
Sevgili Akrep Burcu;
Sizi ilk tanıdığımda sizi tanımıyordum bile. Sonradan tanıdım. Görünüşte adama benziyordunuz ama kahpeliğin kitabını siz yazmışsınız meğer. Sonradan öürendim. Tecrübeyle sabitledim. Kimse aksini iddia edemez.
Seneler seneler evveldi, ülkemizin dışı güzide, içi alicengiz misali dışı ile tepeden tırnağa tezat bir kurumunda işe başlamıştım. İçerisinin içler acısı halinden bihaber, orayı normal sanıyordum. Kurstaydık. İşe yeni giren kırk kişi üç ay sürecek bir oryantasyon kursuna alınmıştık. İki ayrı sınıfta, iki ayrı grup halinde ders görüyorduk. Sonra sizin grup geldi. Üst düzey yetitirme eğitimleriden birsiymiş. Ankara’nın o zaman için iyi otellerinden birinde kalıyorduk. Birkaç gece sonra bizim gruptam kızların odasına girer çıkar oldunuz. Kızınız yaşındakilerşe alenen haşır neşir olmanız tuhaf gelmişti. “Kazık kadar herifler ne giriyorlar kızların odasına” diye sordum bir sanah lahvaltısında Böcek Kadın’a. Lafı size yetiştirmiş. Seneler sonra sizin yardımcısınız olarak çalışıyordum. Aylar geçtikten sonra bir gün bana “ Sen seneler önce bu adam kızların odasında ne arıyor diye hakkımda konuşmuşsun” diyebildin. “Sahidenne aramıştınız?” diye sorunca gülüşmüştük. Ama çok iğrenç gelmişti böyle basit bir sualin beni takip etmesi.
Blge müdürüydünüz, Müdürleri akşam yemeği vesilesi ile toplar sonra “Oyna” derdiniz hepsi koskoca kadınlar, adamlar gerdan titrete, göğüs löpürdete karşınızda maharetlerini sergilerdi. Çok şişinir çok böbürlenirdiniz. Seneler önceki merakınız bırakmadı yakanızı. Sekreterinizle düşüp kalktığınız, kısa sürede kurum içinde yayıldı. Eh otel odalarının dili olmasa da fatıraların dili var, onlar konuşurlar. Masraf olmasın diye aynı odada kalınca aşkınız ayyuka yükseldi. Biraz fazla patırtı çıkmış üst düzeyde benim duyduğum.
Tası tarağı toğlamanızdan birkaç ay önceydi. Kadın yönetcilerden biri sizin avamlığa direnmekte zorlanan lümoenin teki olduğunuza iyice kanaat getirdiği için bir toplantı sonrasında akşam yemeği esnasında, o gece için özel dikilmiş ışıltılı, hışırtılı sahne kıyafeti ile sahnede yerini aldı. Saz arkadaşlarını da yanında getirmiş. Kadın resmen türk sanat müziği programı yaptı. Haftasına kalmadan istediği birime terfi ettirniştiniz. “Bir demet yasemen” şarkısını ekolar arasında müstakbel eşinizin hatrına söylemişti, tam kahakalıktı sunumu. Çok komikti, aleniliğin bu denlisi.
Eh kızın yaşında sekreteri de almışsın. “Arada model yenilemek lazım” derdin Yapmışsın aferim. Bir dahakine daha uçuk şeyler dene. Benden sonraki yardımcın hani karısını boşayıp, kayınbiraderinin karısı ile dünyaevine girmişti. Rezillik yaptın mı tam yapmalısın, el ne karışır di mi?
21 Temmuz 2011 Perşembe
Kaldırım Martısı
20 Temmuz 2011 Çarşamba
Merdivenler: Film Gibi 3
Aslan Burcu
Sevgili Aslan Burcu;
Gösterişi seven aslan burcu. İçi dolu insanların gösterişi iyi duruyor da kof insanların ki sakil kalıyor. Sen de maalesef olanca ihtişam hırsına rağmen kofti kaldın gülüm. Sarıya dönmüş kumral kıvırcık saçlar ve kıpkırmızı gürbüz bir surat, ağzını açtığında dökülen koskocaman bir şive. Yıllar boyunca, çalıştığın müessesenin yaz kampında, vakıf başkanı tavla oynarken gazoz istediğinde gazoz, çay istediğinde çay, sigara içtiğinde de kül tablasını tutarak ve birlikte poker masasına oturunca kasten yenilerek gösterdiğin sadakatin meyvelerini hayal bile edemediğin koskoca ünvanlar olarak geri alınca şaşırmışlığın doğaldı elbette. Ama o unvan için az çalışmamıştın hani, karın da yönetim kurulu üyelerinin hanımların evlerinde gün yaparken börek çörek pişirmeye az gitmemişti elbette. Çalıştığın kurumun yükselme kuralları işte atılan usta adımları değil de “sosyalleşmekten” geçiyordu değil mi?
Hırsından zıp zıp zıplayıp, kimselere sözünü geçiremeyen mendebur cüceleri andırıyordun öfkelendiğin vakit. Buna herkes gülüyordu. Yanlış anlama dış görüntüdeki boyun hayli uzun ama karakterin güdük olduğu için nereye gitsen içinde bir cüce seninle birlikte geliyordu. Hem de ne cüce; hırslı, hınzır ve kötücül.
Herkesle uğraştın, seni işgal ettiğin makamı senden daha iyi idare edebileceği fikrine kapıldığın herkesi elimine etmek için kendi kendine bir savaş başlattın. Kibar, şyş tahsilli, konuşmasını, düşünmesini, giyinmesini bilen herkesi tek tek karaladın. Bana da kötülük etmeye uğraştın. Eline ne geçecekti biliyorsun. Bir rakibini silip atacaktın. Hesap öyleydi değil mi? Oysa ben sana çok gülüyordum. Herkes gülüyordu o ayrı.
İlk göreve geldiğin aylarda birlikte birkaç müşteri ziyareti yapmak istemiştin. Diğer birimdeki arkadaşlar gibi iki üç tane olsun, suya sabuna erişmeyen hoş sohbetler sürsün gitsin arayışındaydın. Ben seni dokuz tane müşteri ziyaretine götürüp hepsinde de önemli hususlar konuşulunca içindeki cüce de sen de aptalın en önde gidenine dönüşmüştünüz. Bulunduğumuz ilin önde gelen isimleri, ülke çağında tanına markaları ğreten müşterilerin karşısında oturuken gevelediklerinin o ortamlara uymadığını sen de fark etmiş olmalısın ki kısa süre sonra Konya’dan, etli ekmekları dürüp yuvarlamaktan sözetmeyş kesmiş, hatta dut yemiş bülbüle dönmüştün. Son müşteride firma sahiplerine ve genel müdürüne beşmilyon dolarlık bir kaynak yaratma sözünü vermiştin. Palavra sıktığını çay servisi yapan adam bile anlamıştı. Konuşmanın bir yerinde çalıştığımız kurumun genel müdürü ile üniversiteden arkadaş olduğunu söyledi firma ortaklarından biri. Kulağın birinden girip öbüründen çıkan bir “information” oldu bu da. Palavralarının altına imzayı ise çıkış kapısında attın. Firma sahipleri ile vedalaşırken beni de firmanın sahiplerinden sanıp iki tane kibar laf ederek elimi sıkmana kimse alenen gülmedi. Bıyık altından sırıttılar sadece. Kahkahalar eminim ki biz oradan ayrıldıktan sonra atılmıştır.
Oradan ayrılınca derhal söz verdiğin kaynak için teklifte bulundum. Takvim Mart ayının 15’ini gösteriyordu. Aylarca masanda salladın durdun. Üst birimi arayarak bu fiamnın önemli bir firma olduğunu bizden başka kurumların da ona kaynak yaratma peşinde olduğunu hiç birisinin de aylarca oyalamayacağını söyleyerek, teklifimi onlara emrivaki ile yollattım. Üst birime pas ettiğinde zaten aylar geçmişti çoktan. Haziran ayında izin kullanma niyetim vardı ama işi sonuçlandırmadan çıkmak istemiyordum. Yine de çıktım Ağustos ayının 15’inde tatildeyken sabah sekiz otuzda kredi biriminin en üst düzey sorumlusu beni aradı. Falanca firmasının sahibi genel müdürümüzün arakadaşı imiş neden söylemiyorsunuz diye beni azarlarcasına sordu. Bunu size amirim beyefendi niye söylememiş, gayet iyi biliyor oysa ki dedim. Meğer firma sahibi genel müdürümüzü arayıp gönderdiği cevval adamın bir sürü sözler verip aylarca salladığını, ama bizim ki gibi kuruma bunu yaraştıramadığını söylemiş. Aylarca sallanan teklif bir telefon ile çıkmıştı da. Firma yatırım için yaratacağı kaynağı çoktan yaratmış, tesisi iki katına çıkarmış, üretime başlamıştı bile.
Bu kaynağın böyle gecikmesinden tamamen kendin mesul olmana rağmen suçlayacak birisi lazımdı sana. Vakit geçirmeden bana koşturdun. Binadan içeriye girdin, üst kat merdivenlerini hırslı bir cüce gibi burnunda soluyarak, kıpkırmızı çıktın. Yanımda bir kuruluşunun aklından geçen lafı söylemekten kaçınmayan üst düzey yetkilisi vardı. Senin selamsız sabahsız odamdan içeri daldığını görünce;
- Kim Bu?
Diye bana sordu. Kim olduğunu açıklarken sen göğsünü dışarı çıkarmış, burnunu soruyu soranın aksi istikamete çevirmiştin. Yanıt seni oracıkta yıktı:
- Vah vah, çok yazık.
Bu sözleri duyunca geldiğin gibi arkanı döndün, koşarak oradan kaçtın. Çok komik bir cüceydin sen ya.
Aylar sonra değerlendirme belgelerimizi dolduruken oturdum karşına. Beni yerind dibine geçirmek istiyor ama başaramıyordun. Ödemesi sorunlu firmalar ile ilgili bölümde benden puan kırmak istedin. Ben kabul etmedim. Sorunlu alacak rakamı yüksek olanlardan kırıyorum diye ısrar ettin. “Yazarsanız benim de yazacaklarım var, ama yazmam bir hafta sürer bu iş bugün bitmez” dedim. Değerlendirme belgemi kabul etmedim. Bir hafta sonra açıklama önündeydi: “Sorunlu kredilerin tahsil edilmesindeki başarımdan dolayı ikramiyemde yüzde onbeş artırım yapıldığı ve altı yıldır tahsil edilemeyen 232 adet dosyayı isimleri ile yazarak bu dosyaları ben kapatmadıysam kimin kapatmak istediğini öğrenmek istiyorum” yazdım.
19 Temmuz 2011 Salı
Sene 1989
18 Temmuz 2011 Pazartesi
Hiç Kimse Konuşmadan Ölmemeli
Boğa Burcu
Sevgili Boğa Burcu;
Senin yaptığına hile yapmak denir. Kafanın içinde kimselere asla ipucu bile vermediğin bir satrancın hamlelerini oynayıp, kimselerin ummadığı anda rok yapmaya, o kareden öbür kareye aniden zıplamaya hile yapmak denir. Herkesten gizlediğin bir oyunu oynuyorsun sen, hile yapıyorsun, afra tafra yapıyorsun, çalım satıyorsun. Bütün bu hileler seni mutlu ediyorsa, ol tabi kim tutabilir.
Obur ve bunun sonucu olarak şişman çocuklar vardır oyuncaklarını üzerine kapatırlar gövdelerini. Ellerinin eriştiği menzildeki oyuncaklara ses çıkarmadan gözlerini dilerler. “Benim” demektir bu. “O oyuncak benim” Konuşmayı bilmediği zamanlarda böyledir. Konuşmaya başladılar mı ciyak ciyak çığlıklarını gök kubbeye salarak “Benim” diye haykırmaktan utanmazlar hiç. İşte sen de öylesin “Benim” diye elinin eriştiği her şeyi sahiplenip, sahiplendiklerinin üzerinde yükseliyorsun sanki bitmek tükenmek bilmeyen bir gökyüzüne uzanan kule gibi, sahip olduklarının üzerinde yükseliyorsun. Yükseldikçe gerçeklerden kopuyorsun. Yükseldikçe “benim” diye velveleye verip üzerine yattıklarından uzaklaşıyorsun. Yükseldikçe sesin daha gür çıkıyor. Ve kimselerin ummadığı anda sahiplendiğin her şeyle birlikte kendi zihnine sakladığın, sahiplendiğin satranç tahtasının üzerinde hoooop hamleni yapıyorsun. Hileli oynuyorsun. Yüzsüzlük ediyorsun.
İnsan bu yüzsüzlüklere sahip birini sevebilir mi? Ben sevdim. Ama nasıl sevdim biliyor musun? Kardeşimi böyle sevmem. Senin denemelerini, yanılmalarını seyretmeyi sevdim, Kalp kırıklıklarıyla sevimli bir köpek yavrusu gibi geri ittirdiklerine yeniden gerisin geriye dönüp onların eteklerinde sevimli hallerini takınmanı seyretmeyi sevdim. Kapıları kapatıp, dışarıda kaldığında sevimli köpek yavrusunu yollayıp sinirli boğa yavrusu kılığına bürünmelerini sevdim. Seni tıpkı ve tıpkı kardeşimi sevemediğim gibi sevdim. İlk gördüğüm andan itibaren kardeşim gibi oldun benim. İşte seni öyle sevdim.
O sevimli, neşeli, zeki, çılgın köpek yavrusuna dönüştüğün gün ben orada olmayacağım artık. Gerçek hayatta kardeşimi sildim, seni mi silmeyeceğim. Sildim gitti.
Çıktığın yüksekliklerde en cilveli hamleler seninle olsun Boğa Burcu.
17 Temmuz 2011 Pazar
Dünyanın En Önde Gelen Uzmanı
16 Temmuz 2011 Cumartesi
Topaç
15 Temmuz 2011 Cuma
Bıyıkkolik
14 Temmuz 2011 Perşembe
İmkansız Görev; Haydi Bastır Tom !
Yay Burcu
Sevgili Yay Burcu;
“Gerilir gerilir vururum” derdin hatırlar mısın? Hakikaten de gerilip gerilip vururdun. Yüzünde güller açardı diyelim, sen olumsuzlukları umursamaz içine atardın. Atar, toplar, biriktirirdin sonra o gerilimle vurur yokardın karşına çıkanı. Üzülürdüm bazen senin için bu gerilim iyi değil, ya kendine dokunursa zararın diye. Ama pek de güzel idare ediyorsun.gördüğüm kadarıyla.
Sen kendi başının çaresine bakansın. Her kimle olursa olsun başa çıkabilirsin. Alttan almaktan çekinmezsin. Susmayı da bilirsin, konuşturmayı da. Sonra bammm alırsın sazı eline ve sen konuşursun.
Her zaman yüzüne yerleştirebildiğin gülümsemeyi seviyorum. Neşen öyle bulaşıcı ki şimdi şu odadan içeriye girsen on dakika sonra kahkahalar yükselir bu odadan.
Nerden buluyorum bu başımın belalarını diye dertlenirken bile neşelisin. Hep kavgacı, agresif, sana zara vereceğini ilk görüşte bildiğimiz kişilere gidip aşık oluyorsun. Aşık oldun mu delice aşık oluyorsun üstelik. Birkaç ay yüzünü görmüyoruz. Sonra birden yine koskocaman gülümsemen ile çıkıyorsun ortaya. Elinde anlatılacak eski bir hikaye daha.
Eski bir hikaye daha demek yeni bir hikayenin başlangıcı demek senin için bunu çok iyi biliyoruz.
Seni en çok şaşırtanı her halde en uzun süren ilişkin olmuştu. Bir gün işyerinden tanıdığın bir kız yanına gelip bırak onu, o benim sevgilim demişti. Ortalığı o biçimde ayağa kaldıracağını düşünememişti. Çok zarif, minyon, çıtıpıtı bir kız bir anda yavrusu tehlikede kalmış dişi bir pantere dönüşmüştün. Kıza da çocuğa da hayatlarının en zor anlarını yaşattığına şahit olan herkes seni haklı buldu.
Haydi yay burcu bu sefer lütfen en doğru adımını at.