Seksenli yıllarda yayınlanmış bir günlük gazetedir. Habercilik anlayışını ve politikasını tesadüfen arşivlerden veya şurdan, burdan bulunan; yarıçıplak, yarı giyinik, yarı aralık dudaklı kadın fotoğraflarının altına ya da gazete patronunun hususi olarak çekmiş bulunduğu vücudunu objektif önünde teşhir etmeye meyilli kadın resimlerinin altına gazeteci kadrosunda bulunan kimselerce akıllarına ilk gelen "şey"lerin yazılması oluşturmuştur.
Tan gazetesi zamanında öyle sekiz sütuna manşetler atmıştır ki; başlığı okuyanın hayretten ağzı bir karış açık kalmış, yazının içeriğine göz gezdirice de "yuh be", "artık bu kadarı da olmaz kardeşim" demiştir.
Tan gazetesinin manşet ve başlıklarından bazıları;
Manşet: Helga herkese veriyor.
Alt başlık: Ama kimseden alamıyor.
Haber: Tatil için Türkiye'ye gelen Helga, türkiyeye hayran kaldı. Kısa sırada rakı, şiş kebap ve türk lokumu bağımlısı olan Helga türk erkeklerini çok beğendi.
Helga herkese veriyor ama kimseden alamıyor. Çünkü onun kan grubu sıfır er-aş pozitif. Herkese kan veren helga kimseden kan alamadığını öğrenince "başıma bir şey gelirse ben ne yaparım şimdi" dedi.
Resim; yarı giyinik halde bir kadın.
------------------------------------------------------------
Manşet: Rahmine dolma kalem kaçırdı
Alt başlık: Liseli genç kız Seda, öğleden sonra okuldan eve dönünce fenalaştı.
Haber: Seda adlı liseli genç kız, eve dönünce odasına çekildi. Yarım saat sonra odadan gelen inlemeler üzerine kuşkulanan annesi kapıyı açınca durum anlaşıldı. Acile kaldırılan genç kız ufak bir operasyonla kalemden kurtuldu.
Sorular üzerine muhabirlerimize kırmayan Seda şu yanıtı verdi; "Daha önce de yapmıştım hoşuma gitmişti, bu sefer nasıl böyle oldu anlamadım".
Resim: Sedyede yatan yarı giyinik genç kadın, üzerinde belli belirsiz ekose etek var.
Aynı resim daha sonra şu manşette kullanıldı:
Manşet: Artık canıma yetti
Alt başlık : Hayat kadını, hayat şartlarından şikayetçi.
Haber; Hayat kadını Kader borçlarını ödeyemeyince, intihar etti. Midesi yıkanan kadınla muhabirimiz dertleşti. Anlaşıldığına göre Kader çok dertli. Derdi sorulduğunda, kader; "O kadar çalışıyorum, didiniyorum, ağız kokusu çekiyorum. kazandığım para ile ayın sonunu zor getiriyorum. Bunalınca öleyim dedim"
80' li yıllarda yazılan ve neden yayınlandığı anlaşılamayan - gazete desem değil, mizah dergisi desem değil - gazetenin en mühin atlatma haberi, asparagasların kralı olan "sakallı bebek" hadisesididir. Bilgisayar desteğini olmadığı dönemde hayli acemi rotüşlarla müdaahale edilmiş bir sakallı bebek fotoğrafını gazetenin başlığına taşıyan gazete; sakallı ve konuşan bir bebek doğduğunu ve kurban bayramının ikinci günü kıyametin kopacağını iddia etmiştir. Manşet böyle uçuk, yalan haberlere henüz alışkın olmayan türk halkında infial uyandırmıştı. Pek çok kişinin ruh halini bozmuştur. O zamanlar tüyü bitmedik sübyan görünümde olan benim de yüreğimi ağzıma getirmiştir. İki kişi konuşurken hemen uzaklaşıp dinlememeye çalışmama neden olmuştur. Pek çok kimsede bu korku halinin olduğunu ilerleyen senelerde görmüş ve lakin neden bu kadar korktuğumuzu hala anlayamamışımdır.
Evet itiraf ediyorum Tan gazetesini takip ederdim gizli gizli, gizler gizler okurdum.
Meraklısına Linkler:
tan gazetesinin bir de "yalnız kalpler" köşesi vardı, pek meşhur bir espriydi, "beni seviyorsan tan'a yaz" ya da "buluştuğumuzda beni tanırsın, yakamda bir kırmızı karanfil (nedense) elimde de tan gazetesi olacak" filan gibi.
YanıtlaSilaynı dönemlerde bir de bulvar gazetesi vardı, aynı formatta. ama bulvar gazetesi daha kültüre ağırlık verirdi. "fırıncının kızı" veya "bakkalın çırağı" gibi edebi değeri yüksek (!) eserleri içinde verirdi, sayfaları kenarlarından keserdin, hepsi bir boy, kitap gibim olurdu. ne ihtirslı hikayeler okumuştum bulvar'dan sahi. nedense.
sevgiler
evet yalnız kalpler köşesini hatırlıyorum. Çok komik laflar vardı.
YanıtlaSilBulvar gazetesini hatırladım ama kulvarı yeni duydum..
Tan gazetesinde bir de manasız fotoroman vardı (manalı fotoroman da ne ola ki?). Tan daki fotoromanın ismi ZORTEK'ti..Robin Hood yaradılışlı bir kahraman haydut.
:))
NOstalci yaptık gene :)))
hayal meyal hatırladığım kadar küçükken, kavanozdaki adam'dan ölümüne korkuşum, o televizyona çıktığında kulaklarımı ve gözlerimi kapatışım geldi aklıma :)
YanıtlaSil