Bu aralar nedendir bilinmez "davlumbaz" kelimesini pek bir beğeniyorum. Hatta yerli yersiz kullanıp aklıma estikçe seslendiriyorum bu güzeller güzeli kelimeyi. Şöyle telafuz ediyorum;
- Önce derin bir nefes alıyorum. (Kelimeyi hece hece dışarıya çıkartırken nefesimi azar azar bırakıyorum)
- İlk heceyi davudi bir ses tonu ile salıyorum: DAVvvv "v"yi hafiften belli belirsiz yankılandırıyorum, eko, eko, eko.
-İkinci heceyi "v"lerin yankısı bitmeden sallıyorum peşi sıra: LUMmmm buradaki "m"leri burnumdan sinüs boşluklarımda yankılata rezonanslata çıkarıyorum,
- Son heceye geliyor sıra: BAğZzzZZZ. Bu hecemim sırrı şu "z"yi koskocaman yankılatmadan hemen önce "a" ile aralarına miniminnacık bir "ğ" koyarak okuyorum.
Bu üç heceyi arka arkaya sıralayıp ayrılıyorum kelimemden. Söyledim mi bitiyor. Günlük davlumbaz resitalim sona eriyor.
Zaman zaman bazı kelimeleri sevmişimdir. "Hatırım için hatırla" deseniz hatırlayamam hangisini ne zamanlar sevdiğimi. Hele neden sevdiğimi hiç sormayın onun altında yatan nedenleri sorgulayacağım derken kelimelerin beni benden almasına müsade edecek kadar olmadım daha. Seslerin sıralanış biçimi hoşuma gittiği için seviyorum deyip geçiştirelim.
Bir ara "çitlembik" kelimesine takılmıştım, günde bir kaç doz tekrar tekrar tekrarlardım, sonra "Topaç"kelimesi geldi. Bir ara "Serzeniş", "Şartefela", "Şırfıntı", "Şezlong" - Bu sonuncusunun "o"sunu "ö" gibi seslendirmekten pek bir keyif alırdım. Derken "Sitare", "Sitayiş", "Hamhumşorolop", "Kırtasiye", "Elemterefiş", "Suzinak", "Börülce", "Börtü", "Patlangaç", "Zerdüşt", "Hatırşinas" Bunlar hatırladıklarım.
Bu ara sinirimi bozan ve de uluorta edildiği vakit kafama takılan ise "Çok doğru" ifadesi.
Kardeşim bu nasıl ifade? Bu ne biçim densizlik? Bir şey ya doğrudur ya yanlıştır. Doğru ise gerçeğin tıtatıp ta kendisidir zaten. "Doğru" kelimesinin önüne "çok" eklendiğinde gerçek çok daha gerçek olmaz ki. Doğrulukta gelinebilecek son nokta "doğru"dur, o da zaten hakikatin ta kendisidir. Pekiştireceğim derken bir özgüvensizliği seslendiriyor doğru kelimesinin önüne "çok" ekini iliştiriveren türkçe konuşanlar. Duyduğum vakit "Ahanda" diyorum içimden "Al bi hıyarağası daha". Kendi dediğine kendi inanmıyor, doğru olduğuna ikna etmek için doğruyu pekiştiriyor. Doğruyu önüne çok ekleyerek çekiştirmekle pekiştiremezsiniz ki.
Yaaaa!!!
:)))
YanıtlaSilRahmetli dedem bir kelimeyi hatırına getiremedi mi ondan kısa ve net biçimde "davlumbaz" olarak bahsederdi. En çok unuttuğu kelime de halalarımdan birinin, sanırım babası Hulusi Kentmen tadında olsun istediğinden ona aldığı robdeşambr idi. Adamcağız zaten hanımı tarafından kendisine kavga-döğüş giydirilen bu giysiden nefret ederken adını hatırlamakta da zorlanır ve "giymeyeceğim ben o davlumbazı" diye itiraz ederdi.
Ruhu şadolsun, Vladimir sayende dedemi andım bak:))
Leylak Dalı;
YanıtlaSilAllah rahmet eylesin, bir vesile ile dedene dair bir anıyı canlandırdığım için sevindim.
Bu yoruma bir de parantez açmak istiyorum:
(Ben bu yazıyı aslında 15 mart salı günü yayınlanacak sanıyordum. Tarihe bakacak olursak öyle de gözüküyor ama. Moldu ne bitti kafam karıştı??)
Ve parantezimi kapatıyorum.
Ben de bazen takılırım böyle.Şu an elbetteye takıldım :) Bazen de kelimelerin anlamsızlığına takılırım.Her zaman kullandığım bir kelime birden çok anlamsız gelmeye başlar.Klinik vakayım galiba :)
YanıtlaSilŞükufe de benim hoşuma gitmişti vaktii zamanında...
YanıtlaSilEmili;
YanıtlaSilO anlamsızlığa takılma bende de var, epey de uzun takılırım.Yerim kendimi :)
Ebruli Günce;
YanıtlaSilEvet, haikaten takılınabilecek sesler var içinde. Sonu açık sesle bitiyor söylemesi zevkli :)