28 Ekim 2011 Cuma

Uykusuz

Oturduğu yerden bir kez daha kalkarak mutfağa gitti. Kütür kütür bir elma ve bir bardak süt ile geriye döndü. Üçlü koltuğa ayaklarını uzatarak, geniş televizyon ekranına çevirdi bakışlarını. Elmasından bir ısırık koparıp, çiğneyip, yutasıya kadar yirmi tane farklı kanalda neler olduğuna baktı. Yoktu hiçbirşey. Uzaktan kumadanın tuşlarına her basışında çıkan sesi duyabiliyordu. O kadar sessizdi ortalık. Televizyonun sesi en kısıktaydı. Rüzgar balkondaki bitkilerin gövdelerine değidikçe hışırtılar çıkıyordu. Arka odalardan birisini yatak odası olarak kullanan alt kat komşusunun uçak kalkışını andıran horultusu birazdan başlardı. "Allah eşine, çocuklarına sabır versin" diye düşündü. Bilgisayar başına geçmek istemiyordu. Oraya geçtiğinde sabahlara kadar bir sürü anlamsız yere tıklayacak, bir alay saçmalıkla boğuşacaktı.

Uyku sorunu olanların hazırladıkları bitki çayını biraz soğuduktan sonra içmeleri iyi gelirmiş güya ama onun da faydasını görmemişti. Şimdilerde ılık süt içmeyi deniyordu. Saat biri gösterirken eskiden izlediği dizi filmlerden bir tanesi başladı. Bildiği bir sahneyi böyle yakalayınca tüm olay örgüsünü sırası karışık biçimde anımsadı. Bu hapishane kaçkını adamı annesi birazdan, acı çekerek ölmesi için sol tarafındaki en alt kaburga kemiğinden vuracaktı. Dizinin final bölümüne çok az kalmış olmalı diye düşündü. Sonra başka bir kanalda rüya yorumcusunu izledi biraz. İnsanlar bu saçmalıkları neden ara ki diye düşünürken parmakları telefona gitti. O saçma sapan kadını şimdi de kendisi arıyordu. Telefon çaldı, çaldı. Tuhaf, meşgul olacağını düşünürken telefona yanıt veren yoktu. Sonra garip sesli, titrek ağzında dişi olmayan bir adam tavrı ile birisi telefonu cevapladı. Hayli isteksizdi, sesi çok uykulu geliyordu.

Belli belirsiz mırıldanarak;

"Bu gece için bütün çağrı kontenjanımız dolmuştur efedim iyi geceler" diyerek kapattı telefonu.

"Ama nasıl olur?" bile diyemişti, ahize elinde kaldı adamın.

Bir başka kanalda Yeşilçam'ın seks filmi furyası döneminden kalma bir film gösteriliyordu. Filmi ekranda gösterilecek biçimde yontarak dekolteden arındırmışlardı. Kadın şuh kahkahalar atarak kendisini yatağa bırakırken, yetmişli yıllardan kalma kabarık saçlı, gömleğinin ilk yedi düğmesi açık adam üzerine eğilerek boynundan öpüyordu kadının. Fonda James Last orkestarsı çılgınca neşeli bir şarkı çalıyordu. Şak diye kesildi müzik. Şak diye bir gerilim filmi müziği başladı. Kadının saçı başı dağınık sımsıkı avuçladığı yatak çarşafı ile göğüslerini kapatmaya uğraşırken ağlamaklı bir sesle;

"Evlenmiycek misin Kemal benimlen?" diye sordu.
Adamın cevabı kesindi. Yüzü aynaya dönük vaziyette bıyıklarını tararken cevabını verdi. Bakımsız tarzan modeli vücudunun altı kısmında daracık pantolon üst kısmında ise cılız ve kıllı bir görüntü vardı.

"Ben milyonerim, parası olanlan evlenirim Mine"

"Benimlen" ve "olanlan"a güldü adam. "Yeter bu kadar saçmalık" diyerek uzaktan kumadanın kapatma tuşuna bir kez dokundu.

Romanların sürükleyici olanından hoşlanırdı. Bir başladı mı, alsın içine çeksin saatler sonra bitirmeden bir daha elinden bırakamasın isterdi. Odanın bir köşesinde, yemek masasının üzerinde yeni aldığı "Prag Mezarlığı" ona davetkar gözlerle bakıyordu, tıpkı az önceki filmde Mine'nin Kemal'e baktığı gibi.

"Okumıycak mısın beni?"
"Bilmem ki, dalga geçmiyorsun ya benimlen?"
"Hep kitap, hep kitap. Başka bir şey bilmez misin sen kuzum?

Eco'nun son iki romanını bitirememişti. Kraliçe Leona'nın Gizemli Laneti ve aptallar aptalı yazma özürlü Baudolino'nın maceraları sarmamıştı onu. Bu seferki çok derin bir macera vadediyordu. Şimdi başlasa bir solukta bitirebilir miydi acaba? Kitabı eline aldı, arka kapakta yazılanları okuduktan sonra sayfaları şöyle bir karıştırdı.

Aslında çok uykusu vardı. Sol eliyle gözlerini ovuşturdu. Esnedi. Biliyordu ki şimdi yatsa bile uyuyamayacaktı uykusuz. Kitabın ilk sayfasını açarak okumaya başladı.


Resim: Ağlayan Adam - D.M.

4 yorum:

  1. Muhteşem.. Yer değiştirelim biz bu uykusuzla zira ben sürekli uyku modundayım :(

    YanıtlaSil
  2. Ebruli Günce;

    Ben de uykusuzluk nedir bilmeyenlerdenim. "Tak tak" tahtaya vurayım. En manasız gürültünün orta yerinde bile uyumam icabederse uyurum :)

    YanıtlaSil
  3. Bir ara uykusuzluk çekmiş biri olarak bitki çayları, ılık sütler ve bilimum çarelere başvurmuştum ben de:) Bu arada hikaye ve resimleme her zamanki gibi çok güzeldi, öykü kitabınızı bastırdığınızda bence resimlemeleri de kendiniz yapmalısınız mutlaka..:)

    YanıtlaSil
  4. Eren;

    :)

    Teşekkür ederim, öyküler de resimler de amatörce işte. İnşallah olur bir gün.. Bir kitabım olsun istiyorum... Resim de olsa süper olur..

    YanıtlaSil

Yorumlar