2. Boğaziçi Kitap günleri sessiz sedasız kitaps everlere merhaba dedi. Konuk ülke Almanya ve bu günlerin teması "Göç". Beenmaya ile epeydir görüşmek istiyorduk ama fırsat bulamıyorduk. Cumartesi günü dedik, ktap fuarı dedik, ve kitapları ziyaret etmeye karar verdik.
Cumartesi sokağa en çıkılmayacak günlerdenmiş, epeydir böylesine çetrefilli hale gelmiş bir trafik görmemiştim. Vesile ile o da aradan çıktı.
İstanbul Kongre Merkezi'nin nerede olduğunu pek bilen yokmuş, sora sora bulduk. Ben cumartesi günü gidilen bir kitap fuarının hayli kalabalık ve itiş kakış olacağını düşünmüştüm. Aksine resmen bomboş sayılabilecek bir ortamdı. Yanlış yere geldiğimizi düşünerek tedirgin olduk ikimiz de ama, içerideki bir iki işaret kitap günlerinin bizim hayal ürünümüz olmadığını ispat ediyordu. Demekki ana tema "göç" olunca, konuya tersw düşmemek için bir terkedilmişlik havası üflemişler ortama.
Cumartesi sokağa en çıkılmayacak günlerdenmiş, epeydir böylesine çetrefilli hale gelmiş bir trafik görmemiştim. Vesile ile o da aradan çıktı.
İstanbul Kongre Merkezi'nin nerede olduğunu pek bilen yokmuş, sora sora bulduk. Ben cumartesi günü gidilen bir kitap fuarının hayli kalabalık ve itiş kakış olacağını düşünmüştüm. Aksine resmen bomboş sayılabilecek bir ortamdı. Yanlış yere geldiğimizi düşünerek tedirgin olduk ikimiz de ama, içerideki bir iki işaret kitap günlerinin bizim hayal ürünümüz olmadığını ispat ediyordu. Demekki ana tema "göç" olunca, konuya tersw düşmemek için bir terkedilmişlik havası üflemişler ortama.
Zeminin altındaki kata inerken, yürüyen merdivende bariz biçimde genişlemekte olan bedenini şıkırtılı kırmızılar giyerek zapturapt altına almış şıkırdım bir hanımefendi önümüzde duruyor, dururken de, elinde tuttuğu telefonun içine içine "Ay konser başlamadan gelin cancaaazım" diye bağırıyordu. Beenmaya ile bir an bakıştık. Demek yakınlarda bir bir yerlerde bir de konser vardı. Merdivenden inip kapıdan girerken kadın konuşmasına devam etti. Kapıdaki görevliler, "Hanımefendi giriş ücreli" diyerek telefondaki kadını uyarmak istediklerinde kadın yaklaşık beş metre kadar gitmişti. Hışımla dönerek "Telefonla görüşüyorum görmüyor musunuz?" gibi kendisi için natürel, bu soruya maruz kalan cümle insanoğlu için süper natürel kıvamında bir yanıt bahşetti. O an, oracıkta hepimiz nakavt olduk. Demek ki telefonla konuşuyor olmak bir nevi görünmezlik kalkanı olmalı ki, kalkanına rağmen görünür olmak kadının hoşuna gitmedi gibi bir mantık çerçevesine oturtma girişimim olabilr. Neyse kadını bir kenara koyalım ki gün gelip üzerimize sıçramasın.
Kitap günlerine ayrılan dört salonun dördü de birbirnden terkedilmiş vaziyetteydi. Kitaplar öksüz öksüz standlarda dururken, standların gerisindeki görevliler, tek tük ziyaretçiye inanılmaz ihtimam gösteriyordu. Bu tabi ki çok hoş bir duygu. Her tür sorunuza cevap vermeye hazır bir alay insan sizi beklyor, kesinlikle bir daha yaşamaya değecek bir deneyim.
Buranın böyle boş kalmış olması kesinlikle rganizasyon hatası, yeterince bile değil, hiç duyuru yapılmamış. Kapıdan girerken ele geçirdiğimiz broşürlerin üzerinde "Boğaziçi kitap günleri, Şehrin tam kalbinde" ifdesi var. Bir anda bu cümlenin sonuda bir de "ıpıssız" yazsalardı cuk diye otururmuş diye düşünüyorum.
Ama bir alay kitapla böyle sessiz ve sakin bir ortamda bir arada olmak aslında bulunur nimet değil.
En güzel deneyimi ise Heyamaola Yayınları'nda yaşadık. Bu sene Şubat ayında bu yayınevinin, adeta İstanbul'a yazılmış en güzel aşk şiiri gibi bir serisinden bahsetmiştim, şurada... Daha sonra İzmir için benzeri bir seriyi hazırladıklarından haberim vardı ama Trabzon ve Adana için hazırladıkları kitap setlerini duymamıştım.
Yayınevi çalışanları çok sıcakkanlı, hoşsohbet kimseler. Ayrıca, "Ben Haliç" kitabını yazan Nusret Karaca çok samimi, açık yürekli bir beyefendi. Beenmaya liderliğinde hep beraber çok keyifli bir mini sohbet yapma şansımız oldu. Nusret Bey; "Ben Haliç'te, gecekondular arasında ellerinde yağlı ekmeklerle gülümseyen çocuklar gördüm. Bembeyazdı dişleri... Ve onlar hala düşlerimde. Çocuk düşleri gibi yazarım Haliç'i" diyor. İmzaladığı ve Beenmaya'nın hediye ettiği kitabı bir solukta okudum bu sabah. Hakikaten de dediği gibi yazmış kitabı. Anılar ve şiirler bir arada.
Bu serinin, sayısı artık 80'i yakalamış her bir kitabı ayrı bir İstanbul macerasına birinci elden tanıklık edenlerle keyifli bir sohbet demek. Kesinlikle edinilmeli, artık her yerde bulabiliyorsunuz üstelik.
2. Boğaziçi Kitap Günleri 15-21 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi Harbiye'de düzenlendi. Sessizliği ve kitapları seviyorsanız göz atmanızı önreririm.
Kitap günlerine ayrılan dört salonun dördü de birbirnden terkedilmiş vaziyetteydi. Kitaplar öksüz öksüz standlarda dururken, standların gerisindeki görevliler, tek tük ziyaretçiye inanılmaz ihtimam gösteriyordu. Bu tabi ki çok hoş bir duygu. Her tür sorunuza cevap vermeye hazır bir alay insan sizi beklyor, kesinlikle bir daha yaşamaya değecek bir deneyim.
Buranın böyle boş kalmış olması kesinlikle rganizasyon hatası, yeterince bile değil, hiç duyuru yapılmamış. Kapıdan girerken ele geçirdiğimiz broşürlerin üzerinde "Boğaziçi kitap günleri, Şehrin tam kalbinde" ifdesi var. Bir anda bu cümlenin sonuda bir de "ıpıssız" yazsalardı cuk diye otururmuş diye düşünüyorum.
Ama bir alay kitapla böyle sessiz ve sakin bir ortamda bir arada olmak aslında bulunur nimet değil.
En güzel deneyimi ise Heyamaola Yayınları'nda yaşadık. Bu sene Şubat ayında bu yayınevinin, adeta İstanbul'a yazılmış en güzel aşk şiiri gibi bir serisinden bahsetmiştim, şurada... Daha sonra İzmir için benzeri bir seriyi hazırladıklarından haberim vardı ama Trabzon ve Adana için hazırladıkları kitap setlerini duymamıştım.
Yayınevi çalışanları çok sıcakkanlı, hoşsohbet kimseler. Ayrıca, "Ben Haliç" kitabını yazan Nusret Karaca çok samimi, açık yürekli bir beyefendi. Beenmaya liderliğinde hep beraber çok keyifli bir mini sohbet yapma şansımız oldu. Nusret Bey; "Ben Haliç'te, gecekondular arasında ellerinde yağlı ekmeklerle gülümseyen çocuklar gördüm. Bembeyazdı dişleri... Ve onlar hala düşlerimde. Çocuk düşleri gibi yazarım Haliç'i" diyor. İmzaladığı ve Beenmaya'nın hediye ettiği kitabı bir solukta okudum bu sabah. Hakikaten de dediği gibi yazmış kitabı. Anılar ve şiirler bir arada.
Bu serinin, sayısı artık 80'i yakalamış her bir kitabı ayrı bir İstanbul macerasına birinci elden tanıklık edenlerle keyifli bir sohbet demek. Kesinlikle edinilmeli, artık her yerde bulabiliyorsunuz üstelik.
2. Boğaziçi Kitap Günleri 15-21 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi Harbiye'de düzenlendi. Sessizliği ve kitapları seviyorsanız göz atmanızı önreririm.
Fotoğraf: 2. Boğaziçi Kitap Günleri - D.M.
Bak kıskandım şimdi, keşke benim İstanbul'da olduğum zamana denk gelseymiş. Neyse ki Sahaf Festivali'ni yakalayabildim. Bu kadar boş olmasına üzüldüm doğrusu ama ziyaretçi açısından hoş bir durum olsa gerek. Haliç kitabında da aklım kaldı son Haliç gezimden sonra.
YanıtlaSilKeyifli okumalar...
Dün bende gitmek istemiştim fakat bir gece öncesinden talihsiz bir olay başımıza gelince gidemedim.Bu kadar ıssız olacağı aklıma gelmemşti sahaf günleri dolu olunca bununda dolu olacağını düşünmüştüm. Üzüldüm..
YanıtlaSilben "gizli boğaziçi kitap fuarı" diye başlık atarsın sanmıştım ama :))
YanıtlaSilbu da benden olsun :))
YanıtlaSilhttp://beenmaya.blogspot.com/2011/09/2bogazici-kitap-fuari.html
bu arada izin almadan kullandım görselini ama altına adını yazdım tabiki :))
Leylak Dalı;
YanıtlaSilYok kıskanma. Sahaf festivali gibisi yoktu :) Kafayı oynattım ben orda.
Tully;
Umarım o talhisiz olayla ilgili olumlu bir sonç yaratabilmiş olun. Geçmiş olsun üzüldüm.
Beenmaya;
İsim muhteşem olurmuş.. Tüh kaçırdım :)