Seneler boyunca görmediğin bir insanla karşılaşırsın.
- "Nasılsın? İyi misin?" diye sorarsın
- "İyiyim" der.
- "Ne var, ne yok?" sorusu gider gelir karşılıklı.
- "Hiiiç, ne olsun? yanıtı yankılanır ayaküstü.
Halbuki ayak üstü söylemeye değer bulmadığın aslında çok önemli şeyler de yaşanmıştır arada. Hatta bir çırpıda akla gelmeyen bir sürü küçük şey olmuş bitmiştir her ikinizin de hayatlarında.
Mesela;
- TV izlerken, karşısında uyuya kalmak.
- İnternetten yemek sipariş etmek.
- Vapur yaklaşırken, hemen iskeleye atlamak.
- Şeftali reçeli yemek.
- Hep aynı kitabı okumak, bitirince yeniden başlamak.
- Yolda durup bir eylemi, ya da eylemsizliği izlemek üzere bakakalmış insan kalabalığına karışıp kayıtsızca izlemek. Gördüklerine dair yorumlar yapmak. Öyle olmadı böyle oldu diye fikrini empoze etmeye çalışanlara; "Görünen köy kılavuz istemez" demek.
- Misafir edildiğin her sofrada sunulan her yemeğin tarifini almak.
- Şehirdeki bütün parklara en azından bir kez gitmiş olmak.
- En yakın arkadaşının arkandan dolaplar çevirmesi, seneler sonra bunu anlamış olmak.
- Davet edildiğin bir yemekte zehirlenmek.
- Duş alırken şarkılar söylemek.
- İnsanlar sana yalan söylerken gözlerinin içine baktığın anda yalanı anlamana rağmen anlatılanları dinlemeye devam etmek.
- Ayaküstü sohbet ettiğin kişi arkandan dedikodunu yapmamasını garantilemek için koktyel bitinceye kadar dibinden ayrılmamak.
- Yanında bir davet boyu dineldiğin için seni dedikoducunun arkadaşı sanmaları.
- Bilmediğin halde kahve falı uydurmak.
- Buna rağmen... Sonradan çıkma ihtimali var diye yanındaki kimseye rüyalarını anlattırmamak.
- Rüyada gördüğün bir kişiyi gerçek sanmak.
- Gerçekten yaşadığın bir olayı rüya sanmak.
- Çekirdek yemek konusunda muazzam bir hız kazanıp serileşmek. Bu eylem esnasında çıkarttığın sesin farkında olmamak.
- Terliklerin arkasını sürüye sürüye yolda yürümek. Çıkan sesin insanları deli etmesi.
- Ve bir sürü vesaire daha....
Büyük şeyler hep oluyor da işte böyle böyle küçük şeyler de var hayatta. Anlatabiliyor muyum?
- "Nasılsın? İyi misin?" diye sorarsın
- "İyiyim" der.
- "Ne var, ne yok?" sorusu gider gelir karşılıklı.
- "Hiiiç, ne olsun? yanıtı yankılanır ayaküstü.
Halbuki ayak üstü söylemeye değer bulmadığın aslında çok önemli şeyler de yaşanmıştır arada. Hatta bir çırpıda akla gelmeyen bir sürü küçük şey olmuş bitmiştir her ikinizin de hayatlarında.
Mesela;
- TV izlerken, karşısında uyuya kalmak.
- İnternetten yemek sipariş etmek.
- Vapur yaklaşırken, hemen iskeleye atlamak.
- Şeftali reçeli yemek.
- Hep aynı kitabı okumak, bitirince yeniden başlamak.
- Yolda durup bir eylemi, ya da eylemsizliği izlemek üzere bakakalmış insan kalabalığına karışıp kayıtsızca izlemek. Gördüklerine dair yorumlar yapmak. Öyle olmadı böyle oldu diye fikrini empoze etmeye çalışanlara; "Görünen köy kılavuz istemez" demek.
- Misafir edildiğin her sofrada sunulan her yemeğin tarifini almak.
- Şehirdeki bütün parklara en azından bir kez gitmiş olmak.
- En yakın arkadaşının arkandan dolaplar çevirmesi, seneler sonra bunu anlamış olmak.
- Davet edildiğin bir yemekte zehirlenmek.
- Duş alırken şarkılar söylemek.
- İnsanlar sana yalan söylerken gözlerinin içine baktığın anda yalanı anlamana rağmen anlatılanları dinlemeye devam etmek.
- Ayaküstü sohbet ettiğin kişi arkandan dedikodunu yapmamasını garantilemek için koktyel bitinceye kadar dibinden ayrılmamak.
- Yanında bir davet boyu dineldiğin için seni dedikoducunun arkadaşı sanmaları.
- Bilmediğin halde kahve falı uydurmak.
- Buna rağmen... Sonradan çıkma ihtimali var diye yanındaki kimseye rüyalarını anlattırmamak.
- Rüyada gördüğün bir kişiyi gerçek sanmak.
- Gerçekten yaşadığın bir olayı rüya sanmak.
- Çekirdek yemek konusunda muazzam bir hız kazanıp serileşmek. Bu eylem esnasında çıkarttığın sesin farkında olmamak.
- Terliklerin arkasını sürüye sürüye yolda yürümek. Çıkan sesin insanları deli etmesi.
- Ve bir sürü vesaire daha....
Büyük şeyler hep oluyor da işte böyle böyle küçük şeyler de var hayatta. Anlatabiliyor muyum?
Soylemeden edemedim resim cok guzelmis.
YanıtlaSilSeneler sonra karsilasdigin biri bu cok tanimadigin yada cok yakin dostunda olabilir seneler sonra diger sorulari atladim sadece ne var ne yok sorusuna, hic ne olsun diye cevap veriyorsa evt bu kucuk seylerin yaninda, aslinda firtinalar esmisdir, bende oyle o kucuk seyleri siralar yani ne olsun gunluk siradan seyler isde derim, siradan olmayan seyleri siralamak zor galiba.
"İnsanlar sana yalan söylerken gözlerinin içine baktığın anda yalanı anlamak, ses çıkarmadan dinlemeye devam etmek."
YanıtlaSil"kendin yalan söylerken, iç gözün seni gözetlerken, kendinden tiksinmek".
ne güzel bir yazıydı....bir sonraki cümleyi merak ederek okudum. sevgiyle kal.
Çok çok hoş bir yazıydı ve resimle acaip bütünleşmiş.Resim jacek Yerka'mı ?
YanıtlaSilKüçük şeyler,insanları birbirlerine yakınlaştıran şeylerdir, çoğu büyük şeyin yapamayacağını yaparak. O kadar küçük ayrıntılardır ki farkına varılmaz, herşey bir anda olmuş gibidir, anlıktır ama tahmin edilemeyecek kadar etkilidir.
Tıpkı Bülent Ortaçgil şarkısında olduğu gibi...
Bazen çorbanın içindeki sinektir, iğrendirir.
Bazen sıcak bir gülümsemedir, neşelendirir.
Bazen fondip alkoldür, keyiflendirir.
Kısacası hayatın kendisidir, küçük bir şeydir...
"hep küçük şeyler bizi usandıran
küçük şeyler bizi utandıran
hep küçük şeyler küçük şeyler bizi yarıştıran
küçük şeyler bizi uzlaştıran
küçük şeyler hepsi de küçücük şeyler
bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren"
hayatı hayat gıbı yasatan o kucucuk seyler aslında
YanıtlaSilve aslında büyük dediğimiz pek çok şey bu küçüklerde gizlidir.
YanıtlaSilbenim de sevmediğim bi cevaptır ama o kısacık anda ne anlatılabilir ki??? terfi ettim, iş değiştirdim, sevdim sevilmedim, seveni sevemedim peş peşe sıralamak uzun olacağından kestirmeden. iyi bildiğin gibi deyip anı kurtarıyorsun. ama inan ben de nefret ediyorum bu cevaptan çok anlamsız :(((
YanıtlaSilHazan;
YanıtlaSilResmi seneler önce bir rde buldum, o zaman notlar almıyordum kime ait olduğuna dair ve epeydir bu resmi kullnacak yer arıyordum bu yazıya uyacağını düşündüm. Kime ait lduğu mehul benim için.Sıradan olmayanı yaşayıp geçiyoruz fazla takılmıyoruz sanırım. Ya da çok önemli şeyeri her an herkesle paylaşmıyoruz, içimizde taşımaya devamediyoruz. Hesabını biirmediğimiz eye o iyiyim derken omzumuzdan başını uzatıp yüzümüze balıyor mudur acaba, unutulmuş bir çocuk gibi?
Guguk kuşu;
Buradaki eylemler aslında üç yıl önce bir roman denemsi için not aldığım eylemlerdendi. Kitapta olması gerekn minik detaylar not almıştım. Hangi albümün hani tarihte çıktığı, hangi filmin ne gün vziyona girdiği gibi teferruta titiz bir roman kahramanı olan bir karakteri resmetmeme yarıyordu. Karşısına koyduğum yan kişinin ise yaacağı 100 adet eylemi belirlemiştim. Kalkı şurdan şuraya gitti demek yerine günlk hayatını aktarırken o kişye b detyayları vermek o karakteri fazlası ile ete kemiğe büründürmüştü. EL yazısı iltuttuğum bu notlara bakarken de hayatın telaşlarını nasıl unuttuğumuz aklıma geldi. Oldu bir blog post :)
Dalgaları aşmak
Malesef görseli pc ye opyaladığım dönemde çizer isimlerini not etmiyordum. yle olunca benim için e bir muamma. Ancak dediğin ressamın resimlerini inceledim az önce googlegörsellerden, dediğin gibi olailir. Çizgileri, renk seçimleri benziyor.
rtaçgilin bu şarkısını severim :)
Öykü;
YanıtlaSilO minik teferruatlar biz bi zyapıyor sanırım.
Beenmaya;
Kesinlikle katılıyorum, çok doğru :
Yonca;
Ben özellikle hastayken, başım ağrıdan çatlaken burnumda mendil gezerken iym demekten nefret ediyorum. Karşıdaki de telefondaysam sesten anlayıp yalandan geçmiş olsun demdi mi sinir oluyorum. Önemsiz bir ezber soru cevap değişimi ile diyaloga başlıyoruz. Kötü bu. Ben de hep yapıyorum. Öenm vermemek değil mi bu larşındakine? Ya da kendine?