6 Şubat 2011 Pazar

Yalancı Şahit

Yirmili yaşlarının sonlarındaydı kadın. Suskun insan kalabalığı ile beraber koridorda bekliyordu. Şanslıydı oturabilecek bir yer bulmuştu. Dudakları biraz sonra söyleyeceklerinin provasını yapar gibi sessizce açılıp kapanıyordu. Beraber beklediği kadın ve üç adam kıza arada telaşla fısıldayarak bir şeyler hatırlatıyorlardı.

Kadın beyaz tenli, siyah uzun saçlıydı, önceleri sakin oturuken zaman geçtikçe siyah çizmeli ayakları asabi biçimde hareketlenmeye başlamıştı. Çizmelerinin tabanı eskiydi, topuğunun arka kısmı yürümekten aşınmıştı. Ayağa kalktığında gri pardösüsünün arkasında hafif ibir sökülme gözüküyordu. Kız beyaz tenliydi ama belli ki havasızlıktan, biraz sararmaya başlamıştı.

Tekrar oturduğunda koridorda bekleyenleri tek tek incelemeye başladı kadın. O sırada beraber beklediği kadın kulağına bir şey fısıldadı. O andan itibaren gözleri koridorda dolaşmasına devam etti ama sanık olduğunu öğrendiği kişilere geldiğinde onlara atlayıp, diğer insanların yüzüne bakmaya başladı. Artık ayaklarının sarsılarak titrediğini kendisi de farketmişti. Avuçları terliyordu.

Mahkeme kapısı açıldı. Önce müştekinin, sonra sanıkların adı okundu. Kadının beraber beklediği ellili yaşlardaki kadın ile oğlu olan müşteki beraber salona geçerken kendi avukatları, sanıklar ve sanıkların avukatı da katıldı onlara. Kapı üzerlerinden kapanınca telaşı iyice arttı kızın. "Şimdi çıkıp gitsem" diye düşündü.

Kapı açıldı, mübaşir "tanık.." diye seslendi ve ardından kendi ismini okudu. Çıkıp gitmekte geç kalmıştı istemeye istemeye mahkeme salonundan içeriye girdi.

İçerisi dar bir oda gibiydi. Yüksekçe bir kürsüde korkutucu görünümlü, cübbeli, orta yaşlı bir adam oturuyordu. Hakim dedikleri bu olmalıydı. İsmini sordu ona. Sesini kontrol edemedi, yarı çatlak bir sesle adını söyledi. İçeride Hakimin önündeki bir masada denilen her şeyi yazan bir kız vardı. Hakimin sağ tarafında müştekinin avukatı ayakta duruyordu. Onunla göz göze gelince içi biraz sakinledi kadının. İki gün önce bürosunda ne diyeceğini o adam iyice öğretmişti.

Tanıklık edeceği bölmede ayakta yüzü hakime dönük duruyordu. Arkasında müşteki ve iki sanık oturmuş vaziyette bekliyor, hakimin sol tarafında sanıkların avukatı duruyordu. Avukatla gözgöze gelmekten kaçındı.

Hakim: "Doğruyu söyleyeceğine namusun ve vicdanın üzerine yemin et" diyerek ayağa kalktı.

Bu sözle birlikte salonda bekleyen herkes, avukatlar, sanıklar, duruşmayı izleyenler aniden ayağa kalktı. Namusu ve vicdanı üzerine yemin edeceğini kimse söylememişti ona. Yani bu yemini edip de sahit olmadığı olayı anlatırsa namussuz ve vicdansız mı olacaktı? Ya inandığı kişiler ona yalan söyledilerse. Yemin ederken kadının dizleri titremeye başladı.

Yeminden sonra hakimin sorularına göre anlatmaya başladı. İlk bir kaç cümleden sonra açılmıştı. Aynı avukatın söylediği gibi konuşmuştu. Ne olduysa sözlerini bitirdikten sonra oldu. Hakim sanıklara söz verdi: Sözü alan adam yüksek sesle "Bu hanımefendinin olay günü orada değildi" dedi, "Çünkü elimizde kamera kayıtları var" dedi.

Kimse kadına kamera kayıtlarından söz etmemişti. Ağzı kurudu. Elleri zaten en başından beri terliyordu.

Sanığın avukatı "Hakim Bey yanınıza gelebilirmiyim?" diyerek izin istedi. Hakime yaklaşırken elinde koskocaman bir rulo vardı. Rulo açıldı koskocaman bir fotoğraf oldu. Avukat ile hakim fısıldaştılar.

Avukat: "Tanık az önce bir buçuk yıl önce olduğuna şahitlik ettiği bir olayı son derece teferruatlı biçimde bizlerle paylaştı. Simdi soracağım soruya yanıt vermekte güçlük çekmeyecektir" dedi. Hakim "Yaklaş kızım" dedi.

Kadın kürsüye yaklaştı. Yarım saniye sürmeyecek yürüyüş dakikalar gibi gelmişti. Resmi o zaman yakından gördü. Olay yerini, olay anını gösteren bir kamera kaydından alınmıştı. Köşede tarihi ve saati yazılıydı. Az önce saniyesine kadar söylediği olay anının resmini karşısında görünce titremesi arttı kadının.

Avukat sordu: "Hafızanızdan ötürü tebrik ediyorum sizi" dedi. "Şimdi bize söyleyin bakalım olay anını gösteren bu resimde, orada bekleyenlerden hangisi sizsiniz?"dedi. Kız resme bir an baktı.. Orada olmadığını biliyordu zaten. O baktığı bir an bile lehine şahitlik yaptığı adamın ona en başından beri yalan söylediğini anlamasına yetmişti. "İnsanlar ne kadar kötü" diye düşündü. Yaptığı eylemin de iki insana kötülük yapmak olduğunun farkına varmamış ama bu duruma düşürülmesini kötülük olarak düşünmeye başlamıştı. "N'apacaksın şimdi yandın, hakime yalan söylerken yakalandın" diye içinden tekrar ediyordu.

"Cevap ve kızım" dedi hakim.

Kadın ağzını güçlükle açarak "Hatırlamıyorum hangisi benim?" dedi.

Avukat "teşekkür ediyorum Hakim Bey" dedi.

Bu şahıs için "Yalancı şahitlik etmekten, yargıyı aldatmaktan dolayı suç duyurusunda bulunacağız" dedi.

Kız arkasını dönerek kaçamak bir bakış attı önce müştekiye, sonra annesine.

"Kamera kaydını biliyor muydunuz?" diye sordu.

Hakim sinirlendi. "Aranızda konuşmayın" diye öfke ile bağırdı. "Sen de kızım çık dışarı!! Git ayıl bayıl kendine gel" diyerek tanığı dışarıya çıkardı. Çıkarken sanıklardan bir tanesi ile gözgöze geldi yalancı tanık, gözlerini gözlerinin içine dikmiş tiksintiyle bakıyordu ona.

Başı önde çıkarken gözyaşlarını bıraktı, yalan yere şahitliğin nasıl bir kötülük olduğunu, adaleti yanıltmaya çalışmakla aslında bir suçluya yardım ettiğini anlamaya başlamıştı. Sabıka kaydına igirecek bir suç işlediğini ve bu suçu birilerine asılsız yere iftira atılmasına yardımcı olmak için yalan söyleyerek işlediğini ise daha sonra öğrendi.






9 yorum:

  1. Bana o kadar tanıdık ki bu öykü. Her gün onlarcasına "tanık oluyorum".

    Türkiye "şahitler kahvesi"ni dahi görmüş bir ülke. Bilirsiniz geçmişte, böyle kahveler varmış. Profesyonel tanık haline gelmiş artık insanlar. "Bir sözümüzle adamı ipten alırız.", "Bir sözümüzle adamı ipe götürürüz." sözleri çok duyulurmuş... Şimdi kahvesi yok fakat yalancılığa devam...

    Bu arada dikkatimden kaçmayan bir şey de bu aralar "yalan" ile fazla haşır neşirsiniz. Hayırdır inşallah? :)

    YanıtlaSil
  2. D.;

    Yalancı şahitlik büyük şerefsizlik bence. Bunlara verilecek ceza çok ağır olmalı.

    O kahveleri duymamıştım ama tam pratik türk çözümü. Suçluların yanında olmaya ne kadar da meraklı insanlar.

    Yalana kafayı takmış gibiyim di mi?
    Yalan yazısını yazarken bir yalancı şahit ne yapar neler hisseder diye düşünmeye başlarken çıktı öykü. BUnu yazarken de kötülük nedir diye düşünmeye başladım... O da bir kaç gün sonra çıkacak.. Bir şeyle uğraşırken mutlaka başka bir şeyi çağrıştırıyor işte :))

    YanıtlaSil
  3. Yalan tanıklığın cezası hapis, durumlara göre de kategorilendiriliyor.(Türk Ceza Kanunu m. 272) Yeterince ağır gelmeyebilir belki sana... Çünkü anladığım kadarı ile bu konuda öfkelisin.

    En kötüsü de kişinin, yalan yere tanıklık yaptığı gözüne bakınca anlaşılsa bile, bu tanıklığın yalan yere yapıldığı ispatlanamadığı sürece bir hükmü yok, bu tanıklık yargılamada delil teşkil ediyor... Ancak bir hakim, karşısındaki tanığın yalan mı doğru mu söylediğini daha 3., 4. cümlesinde anlıyor.

    Sorun bizim toplumumuzun zihniyetinde bu yüzden. Ahlak, şeref gibi kavramları yitirmeye başladık. Hatırlarsanız eskiden ticari ilişkilerde de bu böyleydi. Şu an ticari hayatın günden güne tükenmesinin bir sebebi de tacirlerin borcu olduğunu bile bile bunu ödememe yollarını, -en acısı da kanundaki boşluklardan faydalanarak- araması. Oysa ben bilirim ki yıllar önce, sözle bile borç verilirdi ve o söze dayalı olan borç günü geldiğinde ödenirdi. Biz böyle görmüştük en azından.

    YanıtlaSil
  4. çok güzel olmuş, "kötülük" kavramını senin bakış açından okumayı bekliyorum, bir an önce yaz :)

    YanıtlaSil
  5. D.;

    İnsanların hakim karşısına çıkıp da yemin altındayken yalan söylemeleri inanılır gibi değil. Mahkemelerde neler oluyor kimbilir. Bir boşanma davasında boşanmak isteyen kadın salona tam girerken kaynanası kızın yanına gelerek kızın sinirlerini yerle bir etmişti. Ona da sinirlenmiştim. Yalan beni daha çok sinirlendiriyor ama. İnsanların bu denli kötüye gitmesinin sonu nereye varacak bilmek istemiyorum.

    YanıtlaSil
  6. Mefisto;

    Aslında yazdım.. Pazartesi ve Salı Nazlı Eray var. Çarşamba günü yayınlanacak Kötülük yazısı. Aslında ilkokul kompozisyon ödevi gibi oldu ama. Napayım. Oldu artık. :)

    YanıtlaSil
  7. Modafobik;

    Uçuşa geçtiğimin belgesidir efendim :p

    YanıtlaSil
  8. Mefisto;

    Kötülük cuma gününeymiş bakmadan yazmışım gününü pardon

    YanıtlaSil

Yorumlar