Başımdan geçen komik olayları yazmıştım uzun yıllar boyunca. Başımdan geçen yahut gözümün önünde vuku bulmuş garip, güldüren anları seneler sonra okumak için depolamıştım. Bu anıların ortak özelliği hepsinin iş ortamında başımdan geçen olaylar olmasıydı. Geçen sonbahar, bunları hale yola koymaya uğraştım. Bir kenarda dinlendirdikten sonra okudum geçen gün. Olmamış. Malesef son derece bayıyor bir çırpıda okuduğumda. Hepsini birbirinden ayrı okuduğumda enteresan anlar yakalıyorum ama bir iskeletin üzerine oturtup, kurgulamadıkça en komik yazılar bile üstüste okunduğunda sıkıcı olabiliyormuş bunu farkettim.
Kurgulandıklarında anı olmayacak da başka bir şey olacak gibi geliyor. Olsun zaten ben kimim ki anılarımın kime ne faydası olacak? Varsın anı olmasın. Şu insan müzesini bir güzel hayata geçirmenin zamanı geldi artık. Bir alay insan tanımışım onları yazar, benim başımdan geçen olayları da üç ana karakterin başından geçecek şekilde ayarlarsam. Anı olmaz da başka bir şey olur. Belki bir okuyan bile olur en sonunda.
Merak ettim :)
YanıtlaSilBen bazı yazılarımı türlü şekillerde yazıyorum. Anektod gibi görünenlerde kimi zaman diyaloglar, kimi zaman detaylar (yer/zaman), kimi zaman da kişiler ya da sonlar değişiyor. Bazen de birebir senin bahsettiğini yapıyorum. Yaşadığım bir şeyi, başkasının yaşadığı olarak yazıyorum:) Aslında bu insana özgürlük veriyor yazarken. Sanırım bloguma not düşmem lazım bunlar için. Bekliyoruz okumayı seninkileri:)
YanıtlaSilBenzer bir şeyi ben de denemiştim. Özellikle işyeriyle ilgili komik, bazen de sinir bozucu anılarımı temel olarak alıp, bambaşka, hatta absürd bir ortamda yeniden kurguluyordum. Biraz üşengeç bir insan olduğumdan vazgeçtim sonradan.
YanıtlaSilBenzer bir şeyi ben de denemiştim. Özellikle işyeriyle ilgili komik, bazen de sinir bozucu anılarımı temel olarak alıp, bambaşka, hatta absürd bir ortamda yeniden kurguluyordum. Biraz üşengeç bir insan olduğumdan vazgeçtim sonradan.
YanıtlaSil