29 Ocak 2011 Cumartesi

Karşılaşmalar

Semih Kaplanoğlu'nun köşe yazılarının tiryakisi olmuştum bir dönem. Radikal gazetesini bıraktığında üzülmüştüm. Ancak yazdıkları ile okuyucunun zihnine kurduğu imgeler dünyasını az çok tanıdığımdan yönetmenliğe zaman ayırmak için ayrılmış olması hoş bir beklentinin tohumlarını ekmişti zihnimin kenarına.

O yazdıkarını yayınlatmayı bıraktı ama yazılarının büyük bölümü internetin uçsuz bucaksız enginliği içinde yerli yerinde "Karşılaşmalar" başlığı altında duruyordu. Oradan gidip gidip okumak mümkündü. 2009 yılında, sonbaharda bir ara kendi kendime "gönül istiyorki yazdıkları bir kitapta toplansın" diyerek ufak bir iç çekmiştim.

Bir kaç gün önce "Karşılaşmalar"ı kitapçının raflarında mütevazi biçimde duruken gördüm. Sayfalarını şöyle bir karıştırdım. Evet işte köşe yazılarının bir kısmı. Hemen satın aldım. Öyle okuyucunun gözüne gözüne sokulan kitap yığınları arasında değil. Hemen bir kaç jkitapçıyı daha kolaçan ettim. Çoğu kitapçıda satılmıyor bile. Bir çok yerde bulamadım. Bulduğum yerlerde de göze batan raflarda değil. Girdiğim kitapçılardaki görevlilerden bir tanesine Semih Kaplanoğlu'nun kitabını sorduğumda gizlemeye gerek görmediği alaysı bir ifade ile Kaplanoğlu'nun yönetmen olduğunu bu güne kadar kitap yazdığını duymadığını söyledi. "O zaman bu ne?" diye sorup sırt çantamdan çıkardığım kitabı burnuna dayadım.

Kitabı izmire dönerken yolda okudum. Beklemeleri dahil bir uçak yolculuğu sırasında kolayca bitiyor. Çoğu önceden okuduğum yazılar ama köşe yazısı denilip geçilemeyecek yazılar bunlar. Sanki birisi oturmuş insan kalbinin haritasını çıkarmak ister gibi yollara dökülmüş. Tesadüflerin savurup birbirinden ayırdığı ya da yine tesadüflerin bir araya getirdiği insanları anlatıyor. Okurken tanıdık geliyor bazı insanlar, duygular, yerler. Sinemanın edebiyatla buluşması da denilebilir bütününe; rüya gibi başlayıp gerçek gibi bitiyor anlatılanlar.

Ben havanın yağmurla tuhaf bir kasvete büründüğü yarı loş geçen günlerde pencere kenarında ya da güneşli bir yaz gününde bir ağacın gölgesinde, havanın olanca sıcaklığına rağmen yaz esintisinin altında kitap okuduğun ağacı bulduğu, yaprakların tatlı bir hışırtı ile sallandığı yerlerde kitap okumaktan büyük zevk alırım. Yola çıktığımda hava yağmurluydu. Hava alanının bekleme bölmesinde cam kenarına oturup kitabı okumaya başladım. Kitapta yazılanlar ise güneşli yaz günlerinde altında kitap okuduğum ağacı getirip yanıma bıraktı. Sayfaları çevirdikçe bir rüzgar geldi tepemdeki aağacın dallarına yerleşti. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamışım.


Meraklısına linkler:
- Nisan Dergisi 1988 yılı 8. sayısında yayınlanmış Tarkovski ile ilgili bir yazısı, (Zafer Yalçınpınar'ın aksak kolajından)
-


3 yorum:

  1. Ben de bu duyguyu istiyorum. (özlemle) En kısa zamanda edineceğim.

    YanıtlaSil
  2. Turkiye'ye doner donmez alacagim ben de.

    YanıtlaSil
  3. Semih Kaplanoğlu'nun Radikalde yazdığını bilmiyordum.Çok güzel filmleri var.Röportajıda keyifle okudum.

    YanıtlaSil

Yorumlar