16 Ekim 2009 Cuma

Zorbahar

Oğlunun kompozisyon ödevine yardım etmeliydi, çocuk acele ediyordu, sigarasını söndürdü, yanına gitti, çala kalem doldurulmuş sayfaya uzandı, okudu. Sonbaharı anlatın, demişti öğretmen. Çocuk üsteledi, kadın beyaz bir sayfa çekti önüne, oğlan "Ben matematik ödevini yapayım, sen de sonbaharı yaz" dedi ve gitti.


Kadın pencereden dışarıya, ağaçlara baktı, ağaçların gerisindeki istasyon binalarına atladı gözleri, sonra daha da ilerilere, kızıllaşan ormana daldı. "Yapraklar ait oldukları yere dönüyor, yolcular gibi, göçmen kuşlar gibi!" diye yazdı. Çocuğun dili değildi bu. Sıkıldı. Bir sigara yaktı, sonra kalktı odanın camını açtı. İstasyona bir tren girdi. Rüzgar çıktı, ağaçlar sarsalandı, uzak tepelere bulutlar çöktü. "Yazın ilk günlerinde gittiğimiz denizden topladığımız kabuklar, kurumuş deniz kestaneleri, renkli taşlara bakıyor ve sonbaharı sevmiyorum. Çünkü...." Cümleyi tamamlayamadı. Kalktı bir çay koydu kendine. Çocuk parmak hesabıyla ödevini yapmaya çalışıyor, rakamlarla boğuşuyordu. Yeni bir kağıt çekti önüne. İki gün önce yüklükten çıkarıp çocuğun yatağına serdiği battaniyeye takıldı gözü. "Annem dün yatağıma yün battaniyeyi serdiğinde ona sebebini sordum, annem dedi ki artık havalar serinliyor, sonbahar geldi. . . " Yağmur tepelerden inip açık pencereden içeriye damladı, kalktı pencereyi kapattı, önündeki kağıdı buruşturup attı.


"Sonbahar benim hayatımdır. Otuz altı yaşımda üç çocuklu, taşralı bir kadının penceresinden gördüğü istasyon binasıdır sonbahar. Uzayan ve sararmış otlara karışan raylar bahar memleketlerine gider, ben gidemem. Sonbahar lavabodaki kirli bulaşıktır. Sessiz akşam yemeklerinden sonra televizyonun karşısında ne beklediğini bilmeden saatler geçirmektir ve geceleri aniden yatağımda uyandığımda yanımdaki hırıltıdan ürkerek salona kaçmaktır. Sonbahar gece yarıları geçen trenlerdir, tren pencerelerinden gördüğüm gölgelerden biri olmayı istemektir. Sonbahar, trenler geçip gittikten sonra sabah ezanlarına kadar avunmak için karıştırılan fotoğraf albümleridir. Sonbahar içine onca şey doldurduğum büfemdir, büfedeki yıllardır açılmamış içki şişeleridir, vazolardaki plastik çiçekler, taksitle alınmış ansiklopedilerdir. Sonbahar kayınpederimin salon duvarına asılı fotoğrafıdır. Sonbahar kasabanın tek kadın terzisinin vitrinindeki pullu payetli elbisedir, yılda bir kere gidebildiğim berberin aynasında yılda bir kere güzel görünmektir. Sonbahar komşu günlerinde misafirlerle karşılıklı göbek atmaktır. Sonbahar budur benim için; bahar da, yaz da, kış da hep böyledir, bir de. . . " Çocuğun dokunmasıyla, kağıdı örtmesi bir oldu. "Bitti mi anne, yazdın mı?" diye sordu çocuk. Kadın "Şimdi bitiyor, merak etme" dedi. "İyi öyleyse ben çıkıp biraz oynayayım. . ." Kadın yeni bir sayfaya geçti.


"Sonbahar bir mevsimdir. Yazdan sonra gelir. Yapraklar dökülür. Yağmur yağar. Havalar soğur. Sobalar yanar. Kuşlar göç eder. Karıncalar, kaplumbağalar kış uykusuna yatar. Elma, ayva, nar gibi meyvalar sonbaharın habercisidir ....."


İstasyona giren trene bakmak için başını sayfadan kaldırdı. Trenin penceresinden kasabaya bakan yolcunun yerinde olmak istedi. Aşağıdan bağıran çocuğun sesini işitti "Anne topumu atar mısın?.."


Kadının durup dururken pencereden kendini niye attığını kimse anlamadı.


Haftalar sonra çocuk, sonbahar kompozisyonundan yıldızlı pekiyi aldı.


---------------


Semih Kaplanoğlu 1996-1999 yılları arasında Radikal gazetesinde yazılar yazdı. Yukarıdaki "Zorbahar" onun yazılarından bir tanesi. Yazılarında filmlerden kareler sundu okurlarına. Sonra kafasındaki filmleri çekebilmek için dizi film yönetmenliği yapıp para biriktirdi. Herkes kendi evinde, Meleğin düşüşü, Yumurta ve Süt'ü çekti. Filmlerinde yaşamlardan kesitler sundu bize. Yazdıkları da, yaptığı filmler de çok yaşamın içinden, çok tanıdık geldi bizlere.


Onun yazdıklarını okumak isterseniz bir kısmı aşağıda yer alıyor. Gönül istiyor ki, satırlarında sinema aşkı gizli bu adamın yazıları bir kitapta toplansın.


















Onun yazdıklarının peşine düşmek ise keyifli bir yolculuk, denemeye değer.

2 yorum:

  1. Çok güzelmiş. Ben okurum bu haftasonu hepsini. Teşekkürler.

    Bu tanım etkiledi beni: "Sonbahar kayınpederimin salon duvarına asılı fotoğrafıdır."

    "Zorbahar" şiir gibi öykü. AĞIT belki de.

    YanıtlaSil
  2. "Sonbaharı bir insan bu kadar güzel anlatabilir" dedirtti bana, aynı zonbahar kadar hüzünlü bir sonla.Sevgilerimle.

    YanıtlaSil

Yorumlar