Geçenlerde bir buzdolabı gördüm hayatım değişti. Yanlış anlamayın buz dolabının soğukluğundan dolayı değişmedim, zaten ben de soğuk nevalenin biriyim, hiç bir soğuk beni değiştiremez. Hadi kış aylarında olsam değişmeyi düşünebilirim ama bu sıcaklarda soğuk bilakis iyi geliyor, bağrıma basıyorum soğuk ve serin olması umudunu taşıdığım her türlü zararlı neşriyatı. Beni değiştiren buzdolabı bir arkadaşımın evindeydi. Bir grup arkadaş yaz günü ne akla hizmetse ev ziyaretine gittik. Bizimkisi karşılama faslından sonra “ne içersiniz?” diye sordu. Hep bir ağızdan “soğuk su” demişiz. Arkadaş mutfağa gidince ben de soğuk suyun kısıtlı olabileceği gibi kanısına kapılıp “bari kendim gideyim soğuk su bitmeden içeyim kana kana” tarzındaki sinsice ve bencilce bir niyet ile mutfağa daldım. İçeriye girmemle buzdolabının üzerinde – abartmıyorum – yüzlerce mıknatıslı tırıvırıyı görmem bir oldu. Bir an gece karanlığında gözüne fenerle ışık tutulmuş tavşan gibi hareketsiz kalakaldım. Buzdolabının rengi mıknatıslardan görülmüyordu bile. "Deli kızın çeyizi gibi olmuş" dedim, ev sahibi hafiften bozuldu, yalandan güldü. Suyumu içtikten süre uzun süre sessiz kaldım. Bu sessiz halimi yadırgayan arkadaşlarım beni sıkıştırmaya “N'en var Vladimir?”diye beni sorgulamaya başladılar. Beni düşündüklerinden değil meraktan soruyorlardı biliyorum. “Hiiiç” diye yanıt verdim onlara oysa biliyordum. Eve gider gitmez bir atma faslına girişmem gerekiyordu, mutfakta bir sürü lüzumsuz edevat ve erzak vardı. Onlara girişmeliydim.
Eve geldim daldım mutfağa. Bir hafta sürdü mutfağı allak bullak etme seansım. Yorgunluktan bitap düşmüştüm ama mutfak dolaplarının, çekmecelerin içi dışı sanki yarın kıtlık çıkacakmış ben de dokuz çocuk ile muhasarada kalacakmışım intibaını vermekten kurtuldum. Yorgunluğumun boyutunu salona geçince anladım. Biraz uzanıp müzik dinlemek istedim. Yorgunluğa biraz Malia iyi gelirdi. Hava kararmak üzereydi, dışarıda körfezin etrafında ışıklar belirmeye başlamıştı. Malia’nın sesi hoparlölerden süzülürken kendimi koltuğa bıraktım, ayaklarımı yastıkların üzerine uzattım.
Gözlerimi kapatırken Malia sahneye çıkmıştı. Malawi’li bu genç kadın, kendi sözlerini yazdığı şarkıda bitmiş bir aşkın ardından sevgilisine ağıtını yakıyor, sapsarı fulyaların arasında acı ile yüzer gibi sesler çıkarıyordu. Ayağında mor renkli ayakkabıları üzerende bej rengine benziye tuhaf bir giysi vardı. Yürüdükçe eteğinin açılan yırtmacından bacağı gorunuyordu. Malia’nın bacakları upuzundu, siyahtı, üzerine çarpan ışıklar ışıl ışıl yansıyordu. Sanki bir kış gecesi iş çıkışında sıkışan trafikte görülen araçların ışıkları gibiydi. Araç kuyruğu bir türlü bitmiyor, kimse istediği yere varamıyordu. İçim geçmiş uyuyuvermişim.
Malia’nın üç albümü var üçünü de tavsiye ediyorum, kesinlikle dinlemeye değer.
Eve geldim daldım mutfağa. Bir hafta sürdü mutfağı allak bullak etme seansım. Yorgunluktan bitap düşmüştüm ama mutfak dolaplarının, çekmecelerin içi dışı sanki yarın kıtlık çıkacakmış ben de dokuz çocuk ile muhasarada kalacakmışım intibaını vermekten kurtuldum. Yorgunluğumun boyutunu salona geçince anladım. Biraz uzanıp müzik dinlemek istedim. Yorgunluğa biraz Malia iyi gelirdi. Hava kararmak üzereydi, dışarıda körfezin etrafında ışıklar belirmeye başlamıştı. Malia’nın sesi hoparlölerden süzülürken kendimi koltuğa bıraktım, ayaklarımı yastıkların üzerine uzattım.
Gözlerimi kapatırken Malia sahneye çıkmıştı. Malawi’li bu genç kadın, kendi sözlerini yazdığı şarkıda bitmiş bir aşkın ardından sevgilisine ağıtını yakıyor, sapsarı fulyaların arasında acı ile yüzer gibi sesler çıkarıyordu. Ayağında mor renkli ayakkabıları üzerende bej rengine benziye tuhaf bir giysi vardı. Yürüdükçe eteğinin açılan yırtmacından bacağı gorunuyordu. Malia’nın bacakları upuzundu, siyahtı, üzerine çarpan ışıklar ışıl ışıl yansıyordu. Sanki bir kış gecesi iş çıkışında sıkışan trafikte görülen araçların ışıkları gibiydi. Araç kuyruğu bir türlü bitmiyor, kimse istediği yere varamıyordu. İçim geçmiş uyuyuvermişim.
Malia’nın üç albümü var üçünü de tavsiye ediyorum, kesinlikle dinlemeye değer.
Bu arada bu sayfaya müzik koymak istiyorum ben, umarım bir şeyler bozulmaz yine. :)
ay ne bileyim birden benim buzdolabından bahsediyosun sandım da soğuk terler döktüm ayol. neyse, benimki değilmiş. hem bu malia denen hatun istanbul'da esma sultan yalısında bir konser verdiydi. biz de nurdan'la gitmiştik. fakat yalı, bahçesi, şıpır şıpır boğaz filan aklımızı aldıydı. çimenler üzerindeki minderlere yatıp yıldızlara bakıp uzaktan malia mor ayakkabılarından, sarı daffodillerden bahsedereken gevezelik etmiştik. çıkışta da şazeli'de bol acılı dürüm yiyip bol acılı şalgam suyu içmiştik. ne geceydi ama. evet evet, malia kesinlikle iyi seçim.
YanıtlaSil:) ben de bir an kendi buzdolabimizin fotoğrafını blogda yayınlamışım gibi hissettim :) ama sonra aklıma geldi, fazlasiyla şahsi fotomuz olduğu için yayınlamaktan vazgeçmiştim :)
YanıtlaSilBen buzdolabımızın şimdiki deli kızın çeyizi halini çok seviyorum ama Vladimir :) İçeri geçtikçe bilakis içim açılıyor ya. Ama bak senin için fotoların çok da belli olmayacağı bir açıdan buzdolabımızın fotoğrafını çekip yayınlayacağım en kısa zamanda. Kendini atmazsın değil mi? :)
bak sen şimdi müzik işi ile uğraşıon sanırsam. girdim bi yer açıldı ama müzik yok daha..şimdi çıkıp yine gircem.. bi bakçam senin müzik dolabı şarkıdan görünmüo..
YanıtlaSildeli vlad'ın çeyizi..:)
"...sanki yarın kıtlık çıkacakmış ben de dokuz çocuk ile muhasarada kalacakmışım..". Bayildim bu tasvire:)
YanıtlaSilAma asil Agbi'nin yorumuna cok guldum. Allah iyiligini versin Agbi, daha ne diyeyim:))
Gulcin,
YanıtlaSilYok efendim bu dolap bambaskaydi uc yani tamamen miknatisli vicir vicir renk-a-renk seylerle kapliydi. Senin dolabinin ustundekiler belli bir tema cercevesinde toplanmis hayli ozenli ve de duzenli, goz yorgunlugu yaratmiyor. Bu arada Malia yi ilk senden duymustum simdik hatirladim iyiki de duymusum iyi ki dinler gibi yapmamaisim.. nihi haha :)
Cinar
Valla bu dolabin uc tarafi boydan boya kapliydi iceri girince bunun kapagi neresi nerden acilir nasil kapanir sahiden dolapmi bu gibi sorular bakanin zihnine hucum ediyor.
Abi
Bu muzik isi sablon isinden daha pis biseymis yahu. Bir suru sarki yukledim imeem neyin bir yerden simdi toparlayamadim. Bir ara olur sanirsam. :)
Kremali nin Annesi
Ooo ben ne kirli cikiyimdir cok var bende boyle Nuh Nebi den kalma ifade bicimleri. Dikkatini cekmesine sevindim. Evet abi benim haleti ruhiyemi kavramis ve tam tasvir etmis. Resmen muzik isinden tirstim ben.. :)
Sevgili Vladimir,
YanıtlaSilyazını okudum hemen gittim uzun zamandır atmak istediğim tüm mıknatısları attım dolabın üstünden.resimleri değiştirdim doğa hanımın daha yenı 2-3 resmini koydum.Bir hafifleme hissettim:))
ve yazıyı okurken başta hissettiğim o buzdolabı işte tamda bizimki gibiymiş umarım bizimkinede kimse böyle demez düşüncesinden kurtuldum.
Ya zahmet olmazsa bir yazıda salon dolapları için yazsan ordada atılacak çok şey var zannımca ;))
Tabiat Ana,
YanıtlaSilHiçbirinizin benim gördüğüm buzdolabbı ile kesinlikle alakası olabileceğini düşünmüyorum. Hıncahınç doluydu bunun dışı, dolabın içinde dışındaki kadar sayıda nesne yoktur kesinlikle.
:))
Arasıra yapılan değişiklikler de hoş olsa gerek, ortam ferahlıyor en azından..
:))
"deli kızın çeyizi" bizde annemde çok kullanırız. bayılırım bu söze ay bana deseydiniz çok gülerdim.
YanıtlaSilben de buzdolabımın üstünü temizledim şimdi telller çocukların fotoları var..
mutfak temizliği yıllar geçtikçe çok gerekiyor sanki savaş zamanı çocuklarıyız (ben) saklıyoruz niye acaba:))bir gün lazım olursa mantığı..
mutfağınız tertemiz güzel yemekler pişirmeniz dileğiyle..bu sıcakta:)))
Ben de bir yakınıma evini taşırken yardımcı olmuştım. Aman Allahım, evin her tarafı senin o buzdolabı gibiydi.
YanıtlaSilEve geldim, şükrettim. Gerçi benim buzdolabımda da mıknatıslar var ama...
Şule;
YanıtlaSilSen geziyorsun aslındagitiğin yerlerden buzdolabı için o mıknatıslı süslerden alsan şapşahane olur bence :pişine karışmak gibi oldu ama :)