Kuyruk denildi mi aklıma ilk anda, ne gece elbiselerinin birkaç metre arkasından süzülen allı pullu uzantılar, ne de resmi resepsiyonlarda giydiğim frağımın ardından sarkan bölüm geliyor. Kuyruk dendi mi, küçükken dinlerken olsun, söylerken olsun akıbetini bir türlü öğrenemediğim ama nerdeyse ortaokul demlerime kadar bir dönem takık biçimde sormaktan caymadığım o şarkıdaki kurbağayı hatırlarım:
Vladimir: “Anne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Dayı.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Teyze.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Anneanne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Babaanne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Dede.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Hala.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olduğunu hala bilmiyorum. Zaten zamanla, haliyle, büyüdükçe olaya ilgim söndü. Yıllar beni başkalarının sorunlarına alakasız kalabilmeyi öğretecek denli bencilleştirdi, kaldı ki şarkıdaki de alt tarafı bir tane kuyruksuz kurbağa.
Kuyruklarda benim için hüzünden eser yok üstelik beni sinirle şarj ediyorlar zaman zaman. Bir kuyrukta beklemekten oldum olası nefret ettim. Beklemek gerekirse beklerim. İnsan dizileri içinde beklemeyi böylesine güçlü biçimde sevmeme nedenlerimden bir tanesi genelde sakin bir adam olmamdan kaynaklanıyor ve asıl önemlisi insanlar arasında adalet ve saygı olması gerekliliğine olan inancımı yitirmedim. Gözümün önünde cereyan eden adaletsizlik ve saygısızlıklara kayıtsız kalma sabrını gösteremediğim için ne sebeple olursa olsun bir sıraya girip beklerken gözlemlediklerime vereceğim tepkiler beni ürkütür ve sıra kısaysa girerim sıra uzunsa vazgeçer geri dönerim. Birkaç kez alışveriş merkezlerinde alışveriş arabasını ağzına kadar doldurup sırf kuyruk uzun diye caymışlığım olduğundan ultra hiper züper marketlerin tenha saatlerini tercih eder oldum. Yine de tenha saatlerde bile kuyruklar olabiliyor. Belli sayıdan az ürün aldıysanız ona özel kasaların olması da iyi bir buluş.
Kuyrukta ön tarafta bekleyen kişilerden kendi önüne birisinin geçmesine ses çıkarmayana sinirlenir ve seslenirim, “bayım önünüze geçiyorlar siz ne diyorsunuz bu işe” diye sorarım, ses çıkarmazsa gider ben de onun önüne geçerim. “Ne o başkasına kayıtsız kaldınız benim sizin önünüze geçme önceliğime karışmaya ne hakkınız var” gibi ifadeler ile hem irkiltici, hem de kışkırtıcı olurum. Olay çıkar. Ya da direkt olarak sıraya girene “bakar mısınız sıranın sonu orada değil sıranın sonundan kuyruğuna girer misiniz lütfen” diye ta en arkalardan seslenirim. Önümde bekleyip de duruma ses çıkarmayanlara feci halde gıcık olurum.
Bir de mağdur pozisyonunda rol kesen ricacı tipler olur, markette elinde iki tane ürün ile sıra tam size gelmişken sorarlar “benim iki tane zottirivinyam var önünüze geçebilir miyim”, “hayır” dersiniz, bir bozulurlar. “Hanımefendi az ürün satın alanların kasasına gitseniz hayal kırıklığı da olmazdı” dersiniz. İçli içli bakarlar. Hayır kelamını yanıt addedemeyişleri kendi noksanları.
Geçenlerde yine bir markete kalabalık saatinde gitmek zorunda kaldım, çıkışta taksi durağına gittim. Taksi yok, değnekçi “abi şurada bekle gelir birazdan” deyince poşetlerimle beraber beklemeye koyuldum, beş dakika sonra ardımda bekleşenler oluştu. İleriden taksimiz gözüktü gözükmesi ile birlikte alışveriş merkezinin önünden bir kadın “TAKSİİİİ” diye en tizden bağırmaya başladı. Taksinin durağa doğru ilerlediğini görünce çılgınlar gibi bizlere doğru koşturmaya başladı. Taksi tam benim önümde durdu, ben bagajı açarken kadın kapıyı açıp oturdu taksiye, eşyalarımı koydum ve de öbür kapıdan girip oturdum içeriye. Şoföre gideceğim yeri söyledim. Kadın “ay ay ay vay lay lay” şeklinde bana çığlıklar attı. “Hanımefendi sıra denen bir şey var, o sıra denen şeye kuyruk diyenler de var. İsterseniz camdan bakın o kuyrukta hala bekleyenler var, siz en öne geçtiniz, tamam ilgi de topladınız, ama gereksiz oldu biraz” deyince daha da asabileşti, adeta lütfederek indi taksiden söylene söylene. Kapıyı dan diye bir çarpışı var. Al sana haksızlığa uğramış bir prenses daha. Prenses fena halde cazgır o ayrı. Şoförle dikiz aynasından bakıştık, “Devam et ağabeycim sen“ dedim. Abim bastı gaza. Koyulduk yola, İzmir kazan ben kepçe…
Vladimir: “Anne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Dayı.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Teyze.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Anneanne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Babaanne.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Dede.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Vladimir: “Hala.. Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olmuş?”
Küçük kurbağanın kuyruğuna ne olduğunu hala bilmiyorum. Zaten zamanla, haliyle, büyüdükçe olaya ilgim söndü. Yıllar beni başkalarının sorunlarına alakasız kalabilmeyi öğretecek denli bencilleştirdi, kaldı ki şarkıdaki de alt tarafı bir tane kuyruksuz kurbağa.
Kuyruklarda benim için hüzünden eser yok üstelik beni sinirle şarj ediyorlar zaman zaman. Bir kuyrukta beklemekten oldum olası nefret ettim. Beklemek gerekirse beklerim. İnsan dizileri içinde beklemeyi böylesine güçlü biçimde sevmeme nedenlerimden bir tanesi genelde sakin bir adam olmamdan kaynaklanıyor ve asıl önemlisi insanlar arasında adalet ve saygı olması gerekliliğine olan inancımı yitirmedim. Gözümün önünde cereyan eden adaletsizlik ve saygısızlıklara kayıtsız kalma sabrını gösteremediğim için ne sebeple olursa olsun bir sıraya girip beklerken gözlemlediklerime vereceğim tepkiler beni ürkütür ve sıra kısaysa girerim sıra uzunsa vazgeçer geri dönerim. Birkaç kez alışveriş merkezlerinde alışveriş arabasını ağzına kadar doldurup sırf kuyruk uzun diye caymışlığım olduğundan ultra hiper züper marketlerin tenha saatlerini tercih eder oldum. Yine de tenha saatlerde bile kuyruklar olabiliyor. Belli sayıdan az ürün aldıysanız ona özel kasaların olması da iyi bir buluş.
Kuyrukta ön tarafta bekleyen kişilerden kendi önüne birisinin geçmesine ses çıkarmayana sinirlenir ve seslenirim, “bayım önünüze geçiyorlar siz ne diyorsunuz bu işe” diye sorarım, ses çıkarmazsa gider ben de onun önüne geçerim. “Ne o başkasına kayıtsız kaldınız benim sizin önünüze geçme önceliğime karışmaya ne hakkınız var” gibi ifadeler ile hem irkiltici, hem de kışkırtıcı olurum. Olay çıkar. Ya da direkt olarak sıraya girene “bakar mısınız sıranın sonu orada değil sıranın sonundan kuyruğuna girer misiniz lütfen” diye ta en arkalardan seslenirim. Önümde bekleyip de duruma ses çıkarmayanlara feci halde gıcık olurum.
Bir de mağdur pozisyonunda rol kesen ricacı tipler olur, markette elinde iki tane ürün ile sıra tam size gelmişken sorarlar “benim iki tane zottirivinyam var önünüze geçebilir miyim”, “hayır” dersiniz, bir bozulurlar. “Hanımefendi az ürün satın alanların kasasına gitseniz hayal kırıklığı da olmazdı” dersiniz. İçli içli bakarlar. Hayır kelamını yanıt addedemeyişleri kendi noksanları.
Geçenlerde yine bir markete kalabalık saatinde gitmek zorunda kaldım, çıkışta taksi durağına gittim. Taksi yok, değnekçi “abi şurada bekle gelir birazdan” deyince poşetlerimle beraber beklemeye koyuldum, beş dakika sonra ardımda bekleşenler oluştu. İleriden taksimiz gözüktü gözükmesi ile birlikte alışveriş merkezinin önünden bir kadın “TAKSİİİİ” diye en tizden bağırmaya başladı. Taksinin durağa doğru ilerlediğini görünce çılgınlar gibi bizlere doğru koşturmaya başladı. Taksi tam benim önümde durdu, ben bagajı açarken kadın kapıyı açıp oturdu taksiye, eşyalarımı koydum ve de öbür kapıdan girip oturdum içeriye. Şoföre gideceğim yeri söyledim. Kadın “ay ay ay vay lay lay” şeklinde bana çığlıklar attı. “Hanımefendi sıra denen bir şey var, o sıra denen şeye kuyruk diyenler de var. İsterseniz camdan bakın o kuyrukta hala bekleyenler var, siz en öne geçtiniz, tamam ilgi de topladınız, ama gereksiz oldu biraz” deyince daha da asabileşti, adeta lütfederek indi taksiden söylene söylene. Kapıyı dan diye bir çarpışı var. Al sana haksızlığa uğramış bir prenses daha. Prenses fena halde cazgır o ayrı. Şoförle dikiz aynasından bakıştık, “Devam et ağabeycim sen“ dedim. Abim bastı gaza. Koyulduk yola, İzmir kazan ben kepçe…
Hayatta en sık rastladığımız şeylerden biridir belki bencilliğin bu tipi. Vallahi bravo sana da. Böyle kelimelerle cuk oturan cümleler kurabilmeni çok taktir ediyorum. Ben de uyuz olurum böyle tiplere ve elimden geldiğince mücadele etmeye çalışırım. Burdaki lakabım nedir söyleyeyim mi? Dilekçeci eczacı :)
YanıtlaSilSırada öne geçilmesine tahammülüm yok kimse beklemeyi sevmiyor herkes birbirine saygı göstersin istiyorum. Ama tuhaftı bu haksızlığı dile getirince herkes sanki sen haksız mışsın gibi tavır takınıyor yanındakiler bile aman sana ne diyor. benim avantajım ben çok sakin bir insanım bu sözleri çok sakin hiç sinirlenmeden tane tane söylüyorum :))
YanıtlaSilLakap müthiş bu arada :))
işte benim kaybım da acaip sinirlenmek oluyor. Haksızlığını bilmiyor insanlar dediğin gibi. O beni daha da sinirlendiriyor işte. Eşim beni biraz frenlemeye çalışıyor neyse ki. Ben genelde farkında bile olmuyorum çünkü sinirlenmek çok doğal geliyor bana :) Sakin kalabilmeyi çok isterdim ama. Acaip bir meziyet seninkisi.
YanıtlaSilŞu, kuyruğu hiçe sayıp sonradan eklenen tiplere gıcık oluyorum. Hiç birşey olmamış gibi öne geçip, kafalarını yukarıya kaldırıp ve "ah pek akıllıyım, hemencik öne geçiverdim" edasıyla duruşları yok mu? Arkadan biri itiraz ederse de saçma sapan bahaneler sunmazlar mı? "Ah evde yemeğim yok" "aman servisi kaçıracağım" yok bilmem ne bilmem ne... Sanki sırada bekleyen diğer insanların işi gücü yok zevk için sırada bekliyorlar...
YanıtlaSilbu yazıya da imza atıyom.. ben bugün işin kolayından gidip bi imza witness'a bi imza da sana olarak yorum katkısında bulunmaca..
YanıtlaSilefenim diiger taraftan;
mesela bi ziper markette, o mağdur pozisyonlulardan biri kasaya elinde az bi ürünle gelip en öndekinden izin istediğinde, en öndeki de ona izin verdiğinde, tam geçeceğini sanırken, ben "bi dakka benden de izin almalısınız.. benimde zamanımı araklıonus." dersem, o vatandaşta bana "peki izin veriyomusunus..?" diye sorar sa, tabi ki "hayır." diyerek durumu daha da fazla bozabiliyom.
gibi gibi.. kılımdır abi bende..
kuyruk deyince bende nedense ilk olarak kuyruklu yalan çağrışımı yapıyor küçükken ben de o yalanın kuyruğunun nasıl birşey olduğunu çok merak ederdim :D şu marketteki kuyruk meselesi elime bir sakız bir de diş fırçası alıp öndeki amca ve teyzelerden yer, sıra istediğim çok olmuştur :) hepsi de verirdi sağolsunlar ama ben en arka sıradakine kadar hepsinden izin istiyorum yoksa haksızlık olur :P
YanıtlaSilKuyrukta beklemeyip on siralara atlayan munasebetsiz bir prenses gordugunuzde, su cumleyi rahatlikla kurabilirsiniz bence:))
YanıtlaSil"Hanfendi, kucuk kurbaganin kuyruguna ne olmus?"
Hem belli mi olur, belki aile efradinizin bilemedigi gizemli cevabi o biliyordur:))
benim hep başıma gleiyor.. insnalar beni hiç görmüyor.. daha doğrusu galiba öyle bi duruşum var ki sıradamıyım sırada değilmiyim anlamıyorlar, anlamayıncada tabiki sıra değildir bu en iyisi geçelim önüne diyorlar.. ulen, sırada olmasam niye dikileyim orda?!.. bi de ben ses de çıkaramam.. öyle baka kalırım.. mevzu değil bunlar, nefes harcamak bile ayıptır.. ama işte gerekiyor da haddini bilmeene haddini bildirmek için..
YanıtlaSilwalla bizde gıcık oluruz bu tip durumlara.
YanıtlaSilsessizce uyarmayıp cazgırlık yaparız üstüne de
kocaaaam bir post uzunluğunda bir yorum yazmıştım.Bilgisayar bile dayanamayıp kilitlendi:(
YanıtlaSilneyse efenim yine uzatmamayım sözün kısası "kimsenin hakkını yemem kimseyede hakkımı yedirtmem."
ayrıca taksi olayı içinde sizi tebrik ederim , haketmiş...
Ben de gıcık olurum sıraya girmeyen tiplere. En çok da üniversitede, otobüs kuyruğunda olur bunlardan. Dediklerimi yapmayanları tenzih pederim, fakat o kadar yüksek tahsilli gencin kuyruktaki insanları hiçe saymasına ve geri kalanın da seyirci kalmasına oldum olası anlam veremedim.
YanıtlaSilcinar dedi ki...
YanıtlaSilSevgili arkadaşlar;
Çınar;
Aslında bu meziyet değil, ben de çok sinirlenir, kafamı bir şeylere takar, ona buna haddini bildireceğim diye kendimi yer bitirirdim. Gecenin ortasında uykumdan dişlerim sinirle birbirine kenetlenmiş uyanmaya başlayınca bu işe dur dedim. Kendi kendime birkaç yıl telkin ederek sinirlenmemeyi, ya da haklı olduğum yerde sırf sinirli tepki gösterdiğim için haksız pozisyonuna düşmemeyi öğrendim. Sinirlendiğimde kan beynime hücum ederdi. Resmen tepem atardı, kendimi frenlemesini öğrendim sadece. Bazen frenleri kasten gevşek bıraktığım oluyor o zaman bir deşarj oluyorum. Yani bayramlık ağzımı ara sıra açıyorum ben de )
Aydan Atlayan Kedi;
Kesinlikle katılıyorum sana göstere göstere başkalarına haksızlık yapmaya kimsenin hakkı yok, bekleyen varsa saygıyı hak ediyordur arkadaş öyle aradan kaynamak olmaz.
Abi;
Seninle bu konuda da aynı kafada olduğumuzu görüyorum. Aklın yolu birmiş diyorum. O araya kaynayandan ziyade sırf istendi diye izin vermek zorunda olanlara daha fazla bozuluyorum, olay varsa oraya kesinlikle o izni vereni de ucundan bulaştırıyorum ben. Beklemekten nefret etmekse o nefret ben de mevcut bir de üzerine beklemişim, sıramı yedirtmem arkadaş.
¨˜SananaAkİ BaNAneSaN(•̪●) ¨˜® ;
Kuyruk deyip de yalanın kuyruklusunu atlamak olur mu? Nasıl da atlamışım ona yanarım.
Benim takıntım hipre ziper market olup da az sayıda ürün satın almış olanlara kasa tahsis eden marketlerdeki kuyruklar ile ilgili. Eğer beş ürün alana kasa varsa hayatta rica minnet kimseyi önüme geçirtmem. Sıradaki herkesten izin almayı deneyenleri ise ayrı tutarım her daim. Onların yeri elbette ayrı benim için.
Kremali'nin annesi;
Güzel bir soru ile bağlamışsınız, çok takdir ettim. Ama bahsettiğim gibi yıllar küçük kurbağanın akıbetine olan merakımı söndürdü, ancak yine de bu konuya benim gibi kafa yormuş birisine rastlamak hoş olabilirdi. Evet bu soruya bir şans daha tanımalıyım bir gün.
Artifintel;
Seni çok iyi anlıyorum ben de bu sakince tepki verir halimi kazanmadan önce tepkisiz bir dönem geçirmiştim, sonra İzmirli deyişiyle bir gün asfalyalarımın atması ile agresif bir dönem geçirdim, nihayetinde tepkili, sinirsiz dönemime geldim. Tepkisiz dönemimdeyken böyle sıramı elimden alanlarla kendi kendime diyaloğa girmişliğim olmuştur gece başımı yastığa koyduğumda. Şimdi gece başımı yastığa koyar koymaz uykuya dalıyorum. Ağrısız başım…
petunya-egzotica(candies);
Ne desem bilmem ki, tepkisiz kalmamalı, birileri onlara dur demeli. Dursunlar da zaten. Olmuyor efendim cık cık cık
Tabiat Ana;
Benim de arada başıma geliyor, upuzun yorum yazıyorum, sonra bilgisayar efendi alıyor götürüyor kimbilir nerelere. İşte o anlarda sükunet neyin kalmıyor bende, şu mereti icat edenin akrabalarına saygılarımı sunuyorum sırasıyla.
Evet hak yenilmesine kayıtsız kalmamalı, size katılıyorum. Kendimi de tebrik ediyorum eskiden böyle durumlarda çok sinirli tepki verirdim şimdi kalbimin atışı bile değişmiyor, sakin kaldıkça karşımdaki saçmalayıp komik durumlara düşüyor, izlemelere doyamıyorum.
egemavisi;
Evet ya üniversitelerde her dakika karşımıza çıkar değil mi? Arkadaşını görür yanına girer gizlemesi zor cüssesi ile, süklüm püklüm halde. Çok gıcıktır. İnsanların birbirine saygı göstermesi lazım. Kesinlikle katılıyorum.
Ah o muhatabina hakettigi karsiligi, hakettigi sakinlikte verememek yok mu! Eger gunduzunde boyle bir vaka yasanmissa o gunun, gecesi de zehir olur. Bazen sabaha kadar uyku girmez gozume. Saatlerce kendi kendime diyaloglar insaa ederim beynimde. Ama gelin gorun ki, pek gecikmis diyaloglardir bunlar. Muhatabini asla bulamayan, beni neden zamaninda diyemedim bu laflari diye daha da deli eden.
YanıtlaSilUmarim ben de yakinda tamamen kurtulabilirim, bu kendi kendine iskence illetinden...
hahahahahaha pek ender çocuk kurbağanın kuyruğuna ne olduğunu merak eder be vladimir... Öylede çocuk şarkısı mı olur de mi ama?
YanıtlaSilKuyruk beklemeye geline, bizim toplumumuz kolay kolay organize olup bir iş yapmaz hep başkasından bekler yani öyle bir kalıp gelişmiştir. gel gör ki sıra iki dakika kuyruk beklemeye gelince düşünmediği kurnzlık kalmaz, ne kırmızı ışkta bekleriz ne kuyrukta ...
nasıl sinirlenmeden sakin sakin söyleebiliyorsun ben orda takıldım. hayır uğraşmışsın başarmışsın da.. ben mesela kendi kendimi çoğu zaman telkin ediyorum evde.. bir daha böyle olduğunda şöyle davranıcam sakince böyle diycem vss. diye ama gel gör ki iş uygulamaya geldi mi en son söylemem gereken şeyi ilk önce söyleyebilme kapasitem hala en üst seviyde çalışıyor :)
YanıtlaSilya da bazen hiç bir şey söylemeyip susuyorum..
YanıtlaSilortası yok anlayacağın bende henüz..
Çınar;
YanıtlaSilBen çok sakin birisiyim, sakin kalabilmeyi iş hayatıma atıldığım ilk yıl öğrendim. İnsanların hiç bir insanı değiştirmeye yetecek gücü olmadığını, birileri bana bir şey söyleyip de tepkisiz kalırsam sonradan çok daha mutsuz olduğumu da aynı yıl öğrendim. O yüzden kavga etmeden yeri gediğinde yeri geldiği kadarını söylemek işime geliyor. Gece uyumak istiyorum çünkü. Statü gereği diyemediklerimi de kesinlikle bir gün mutlaka derim.
7. Oda;
Fazladan söylenmiş sözler bazen başa bela oluyor. Noksan söylense içine dert oluyor insanın. Ortasını tutturmak da bir süre sonra oluyor.
Ben toplum içindeki kabalıklara takılıyorum, o yüzden içimde tutmyorum. AMa agresif bir adama da efelik etmem durduk yere bir kavganın içine düşecek halim yok.
:))
Bu işi bana yaşını başını almış hanımlar yapıyor. Acaip sinirleniyorum, suratımı asıyorum. İlla ki yalvartıyorum. Bu kadar yüzsüzlük eden çıkarsa da sıramı veriyorum, çünkü öbür türlü yaşına saygısızlık etmiş statüsüne düşüyorsun.
YanıtlaSilKıssadan hisse, yaşlı kadınlardan uzak dururum. :)