15 Eylül 2011 Perşembe

Bir Şairin ve Bir Bestekarın Sırrı

Murathan Mungan dikkatimi ilk kez öykü kitapları ile çekmiş daha sonra şiirleri ile beni yakalamış bir yazardır. Önceleri onun yeni kitaplarını okumak bana büyük keyif verirken, son yıllarda onun yazdıklarını okumanın bana aynı keyfi vermediğini farkettim. Ama sanırım artık sadık bir okuyucusu olduğum için her yayınlanan kitabını satın alarak, okumasam bile diğer Mungan kitaplarının arasına koyuyorum. Sanırım ondan soğumama düz yazılarında kullandığı, ders verir gibi, her konuya kesin yanıtlar arayan neşesiz üslubu oldu. "Höt höt höt", "Bu, budur. Başka da bir şey değildir" benzeri ifadeler bence yazar ile okur arasındaki mesafeleri açan ifade tarzı oluyor. Mungan'ın bu okur ürküten anlatım tarzını bir müddet Özen Yula'da sergiledi. Hem yazılarında, hem de twitter ortamında. Ama Twitter gösterisinin rengi sonradan anlaşıldı. Amaç twitterda okuyanları kelimelerle yaylım ateşine tutup manasız bir mana denizinde boğduktan sonra eş, ahbap, dost dergisinde; yazar öyle değerli, öyle duygu ve mana sahibi cümlelerin sahibi ki twitterdaki cickciklemeleri bile öyle böyle değil biri dünyanın en şahane cümlesi babından bir atmasyonel kafa ütülemesinin öznesi olmak imiş. Samimiyetsizliğin dik alası işte. Sonra ne oldu beğenirsiniz. Dergideki yazı yazınlanınca hazret twitterdaki hesabını komple kaldırdı. Ara ki bulasın.

Sanırım dik dik yazılıp, dan dan kafaya vurulan cümleler dikkatli okurun, yani ciddi okurun hazedeceği, sindirmeyi arzu edeceği cümle türlerinden değil. Ben her bir meslek sahibi için şöyle bir düşünceye sahibim; bankacı, doktor, avukat, karpuz satıcısı, kalorifer tamircisi, imam ya da ev hanımı kategorilerinde gündelik faaliyet sergileyen bir insan mesleğinin teknik detayını öyle bir özümsemiş olmalı ki kendi alanına giren mevzuyu konuya zır cahil kimselere bile onların anlayabileceği kadar sadeleştirerek aktarabilmeli. Bu husus bence yazarlar için de geçerli. Sadeleşmeyip, karmaşıklaşmak narsistliğin nahoş belirtilerinden bir tanesi. Hoş sığlığın boyun seviyesine geldiği ülkemizde kimse bu hususlara dikkat çekecek değil elbette.

Murathan Mungan uzun yıllar boyunca devam eden bir projesini geçtiğimiz aylarda okuyucusuna sundu. Kitabın dağa tırmanmak gibi olduğu söyleniyor: Önceleri hayli zahmetli, tepeveye vardıktan yani zirveden büyük resmi gördükten sonra ise, dağdan inmenin hayli coşkulu ve nefes kesen cinsinden olduğu anlatılıyor. Yüzlerce sayfayı iç sıkıntısı ile okuyup finaldeki coşkuya kendini hazırlayacak okur sayısı malesef pek az ülkemizde. Finaldeki dağ rüzgarının bir benzerini erkenden yakalamak için kitabın sayfaları hızla çevirip - sayfalar hızlı çevrildimi bir nevi rüzgar çıkar malumunuz - şöyle bir göz gezdirerek okumuş olduğunu düşünüyorum bir çok okurun ve kitap eleştirmeninin. Neden mi? Öncelikle yazar, gündelik hayatta çok sık kullanılan bir kelimeyi kitapta bilhassa kulanmadığını kendisi ifade etti. O sık kullanılan kelime yerine o kelimenin yerini alabilecek diğer kelimeler sıraları geldiğinde metne hizmet etmişler. Benim anlamadığım bunca eledebiyat eleştirmeninden bir tanesinin de, hala çıkıp "işte o kelime budur" diyememiş olması. Demek ki dikkatle okuyan okuyucu sayısı çok az ülkemizde.

Onu okumaktan eskisi kadar keyif almıyorum demiştim. Yanlış anlaşılmasın, bu yazarı sevmem demedim. Mungan'ı ve kurgusunu geliştirme yöntemini severim. Hep sevdim. Kitap okumak, yani satırların anlamını çözmenin peşine düşmek, iflah olmaz kitap kurtlarının en büyük zevklerindendir. Mungan da bunu iyi bilir ve şiirin yanı sıra, roman ve öykü kitaplarında da, ancak dikkatli bir gözün yakalabileceği kelime oyunlarını hep yapar. Herkesin bildiği "Yalnız Bir Opera" şiirinin içinde yer aldığı "Yaz Geçer" kitabı yazarın bu özelliğini yine yazarın ta kendisi sayesinde kavramama vesile oldu. O kitabı o kadar çok defa satın alıp o kadar çok kimseye hediye ettim ki. Kitapta yazılan yer alan "yaz geçer, iyi gelir kelimeler" mısrasını o kadar kez okudum ki, okuduğumuz kitapların bize iyi geldiğine en acı çektiğimiz mevsimi bile acımızın farketmeden atlatmamıza neden olduğu anlamını çıkarttım o ifadeden. Meğer benim sezdiğim sadece görünen anlamıymış. Bir kitap fuarında yeniden satın aldım Yaz Geçer'i ve kuyrukta sıramın gelmesini sakince bekledim. Sıra bana geldiğinde, yazar kitabı elimden aldı ve ilk sayfasının içine şu kısa ancak kitabın bütün almanını benim için bir hamlede değiştiren şu ifadeyi yazdı "Vladimir'e.... Yazınca da geçmeyen ile....". O andan sonra o kitap benim için bir başka kitap oldu. Yazmak ve kelimeler, kelimelerin farklı anlamları bir anda kafamda yerlerini bulmaya, bulamayanlar ise aramaya başladı.

Mungan yazılarında kitap sevdalılarına böyle ufak işretler bırakmayı seviyor. Okuyucu elinde tuttuğu kitabın minik şifrelerini çözdükçe yazarla arasında daha yakın bir bağ oluşutuğunu düşünüyor. Şairin Romanı'nın tek sırrı o kullanılmamış kelime değil elbette. Yazarın seneler önce yazdığı Omayra isimli şiir kitabında her bölüm bir takım rakam grupları ile eşleştirilmiştir. Hatta kitabın en son sayfasında da gizemli bir sayı yer alır. Bu sayı gruplarının ilki ya da ilk ikisi o bölümde yer alan şiir sayısını geriye kalan sayılar ise o bölümde yer alan dize sayısını gösterir. Kitabın sonundaki rakam da kitaptaki şiir ve dize sayısının bir nevi icmali görevini üstlenmiştir. Şairin Romanında yer alan Şairin Levhaları bölümündeki sayılar Omayra da yer alan sayılar ile aynıdır.

Ben şu anda bu kitabı baştan sona okumaya hazır hisssetmiyorum kendimi. Sadece bir kısmına göz gezdirebildim. Ama biliyorum ki bir gün okuyacağım. Sadece zamanını bekliyorum.

Craig Armstrong - The Negotiator, "Intro Theme" ile Sezen Aksu'nun "Unuttun mu beni?" şarkısının arasındaki benzerlik beni benden aldı başka diyarlara götürdü. Ülkemizin en güçlü bestecileri 90'lı yıllarda yapılan filmlerin müziklerinden ağır biçimde esinlenip altına imza atıyorlarsa yuh olsun artık dedirtti. Oysa ne çok sevmiştim bu şarkıyı yaz başında. İki beste arasındaki fark bir türk tarafından sahiplenilmiş olanında sözsüz kısımlarda tıngırdatılan gitar melodisi. O da aslında nedense ilk başında beri hiç yabancı gelmedi, bir kaç kovboy filmi zilesem nereden alındığını bulmak mümkün aslında. Bu şarkının altına "bir film müziğinden esinlenerek bestelendi" yazılması kimsenin incilerini dökmezdi sanırım. Neyse ülkemizde rezil olma müessesesi hiç çalışmadığı için kimse ayıplarını neredeyse 50 yıldır üstlenmiyor. Bir güzel susuluyor.

Edebiyat ve müzik dünyası böyle işte hiçbir sır uzun süre sır olarakkalamıyor, dünya küçüldü insan okuduğunu ya da duyduğunu kolay kolay unutmuyor. Kimileri iyi hatırlanıyor kimileri de kötü.


Murathan Mungan ile ilgili olarak meraklısına linkler;



12 yorum:

  1. Yazını zevkle okudum Viladimir:) Şarkı konusunda da haklısın, senden kaçmamış sayende ben de öğrenmiş oldum.

    YanıtlaSil
  2. Yazın çok güzeldi Vladimir.

    Şairin Romanı'nı ben okudum. Başlangıçta çok beğenerek başladım yalnız ilerledikçe bazı bölümlerin lüzumsuz uzatıldığını düşündüm.Yanlış hatırlamıyorsam 600 sayfaya yakın bir kitap, bazı bölümleri insanı bir örtü gibi sararken, bazı bölümlerde o örtüyü terden üzerinden atıvermek istiyorsun!

    Ve sana kesinlikle katılıyorum. Mungan, hala Türk Edebiyatı açısından benim de en sevdiğim yazarlar/şairler arasında yer almasına rağmen yeni kitaplarını, eskileri kadar keyifle hiç okuyamadım... Aslına bakarsan bunda sadece onun üslubunun değişmiş olması değil bizlerin de aradan geçen zaman içerisinde, okur olarak yetişmiş ve gelişmiş olmamızın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.

    Yelpazemiz genişledikçe beğenilerimiz daralıyor. Hani şey gibi bu... Komik bir benzetme olacak ama :) insanın yaşı ilerledikçe ve daha fazla insan tanıdıkça, armudun sapı, üzümün çöpü diye diye kimseye aşık olamaz hale gelir ya! İşte bizler de böyle git gide daha az kitaba aşık oluyoruz...

    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  3. yazın cok guzweldı

    Murathan MUngan ı ben de severım

    kadınları cok ıyı tandgını duusanuyorum
    bızı bıze bızden daha ıyı anlatıyor bence

    sevgıler

    YanıtlaSil
  4. bu sabah okudum ve iyi gedli.
    guzeldi sevgili vladimir ..

    : )

    YanıtlaSil
  5. ben de yıllarca "yaz geçer" kitabındaki "yaz"ı mevsim olarak algılamıştım !!!!!!!!
    şimdi kitaptaki tüm kelimeleri yıkıp yeni baştan okuma vakti !!!!

    YanıtlaSil
  6. Selam Vladimir,
    Murathan Mungan adı geçince bir iki lakırtı ben de edeyim istedim.

    Murathan Mungan öncelikle benim için şairdir. Şiirlerini çok severim. Şiirleri beni çarpar. Sonra iyi bir denemecidir. Deneme kitaplarını eksiksiz edinmişimdir. Deneme kitaplarının bana göre şöyle bir güzelliği var. Başından sonuna okumanız gerekmez. Elinizin altında durur. Zaman zaman alır, sayfalarını karıştırır okursunuz.
    Murathan Mungan'ın denemeleri beni zanginleştirmiştir. Öyle hissederim. Öyküleri de kışkırtıcıdır. Hayal kapılarını zorlar. Beğenirim.

    Romanlarına gelince. Yok. Sevemedim. Şairin Romanı'nı aldım.
    Mesafeli duruyoruz birbirimize. Henüz okumadım. Hazır değilim. Bakalım, okumak ne zaman kısmet olacak merak ediyorum doğrusu.

    Yazınız çok hoş. İş bitimi keyif aldım. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  7. Fadiş;

    Teşekkür ederim. EVet şarkıyı bulunca sinir oldum. O gitarlı bölümde bi ryerdense artık pes :(

    YanıtlaSil
  8. Novelle;

    Yazım ile ilgilii yorumun için çok teşekkür ederim.

    Tespitlerinde son derece haklısın, yazar da bizler de değişiyor gelişiyoruz. Yelpazemiz genişledikçe beğenilerimiz daralıyor. Gitgide daha az kitap gönlümüzde yer buluyor. Benim de en sevdiğim kitaplar hep daha önceki yıllarda okuduklarım. O liste artmak bilmiyor, ne kadar güzel kitap okusam da.
    :)

    YanıtlaSil
  9. Öykü;

    Çok iyi bi rgözlemci bence. Çok iyi teferruatları gözlemleyip okurla buluşturuyor.

    YanıtlaSil
  10. Lô-Lâ;

    ben teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  11. 7. Oda;

    Ne kadar ilginç değil mi? Aynı senin şu andaki hissini ben de o zaman yaşamıştım. Vay be diye çakılıp kalmıştım. Sonra dön baştan okudum elbette :)

    YanıtlaSil
  12. Hayal kahvem;

    Teşekkür ederim. Benim de Mungan deyince aklım ageln şiirleri oluyor. Şiir ktaplarını arada elime alır bir dalar giderim. Bazen farklı farklı algıladığım olur şiirlerini. Okuyucuya yaşattığı serüven hiç bitmez here seferinde beni saldığı denizlerin farklı suları çarpar yüzüme.

    Ama çalışkanlığını ve duruşunu sevdiğim bir yazardır. Deneme itapları aynen dediğniz gibi zaman zaman bir yerden ucuna ilişilip okunacak yaılar. Çok büyük kültürel derinliği olan yazılar. Sahip olduğu kitaplar için ayrı bir ev tutması, o kitapları bi rtürlü düzenlemeyi aşaramayışı ama kitaplardan bilgilerin izini o metinlerde hissettirmesi çok heyecan verici. Ama bilmiyorum o üslup beni ittirdi son zamanlarda. Onu okumaya devam edeceğim elbette, edebiyatımızda böyle biz zengilik göz ardı edilemez. Şairin romanını ben de tam okumadım şöyle ara ara alıp bir yerlerine bakıyorum sadece. hazır değilim ben de.

    YanıtlaSil

Yorumlar