5 Şubat 2013 Salı

Noyan Erdem

Size de olur mu bilmem; bazen durduk yerde aklıma birden fazla fikir üşüşüyor. Kimisinin peşine düşüyor, kimisini not alıyor, kimilerini de derhal unutuyorum. Unuttuklarımın sayısı anımsayabildiklerimden daha fazla. 

Bir kaç gün önce Noyan Bey geldi aklıma.  "Ne yapıyor acaba?" diye düşündüm. Uzun süredir görüşmemiştik. 

Son iş yerimde tanıdım kendisini, sakin, kibar ve beyefendi sıfatını hak eden yaşlı bir adamdı. Eski halini bilenler onun ne kadar zeki, cana yakın ve güler yüzlü olduğundan bahsederdi. Ben tanıdığımda biraz çökmüştü. Ağır adımlarla yürüyor, kulakları iyi duymuyordu. Yüksek sesle konuşmayanı anlamıyor, sesini fazla yükselteni,"Sağır mıyım ben?" diyerek azarlıyordu. Yüzleri anımsıyor ama isimleri pek aklında tutamayıp, kendince isimler yakıştırıyordu. Emel isimli bir çalışanıma Temel diyordu misal. Mustafa'ya Ahmet, Şebnem'e Münevver demesine gülüyordu çocuklar. Kafası karışıktı biraz yine de isimleri karıştırdığının farkında, bana gaf yapmak istemiyordu. Sanırım bu yüzden hiç ismimle hitab etmedi bana. Bankacıydım, ziyarete geldiğinde odamdan duyardım sesini:
"Doktor Bey yerinde mi?"
İsmimi anımsamıyor, mesleğimi anımsamadığını kendisi bilmiyordu. 

Konuşurken yüzünde hep bir gülümseme olurdu. Noyan Bey eşine büyük bir aşk ile bağlıymış. Uzun yıllar evli kalmışlar. Çocukları olmamış. Bir gün Alsancak'ta beraber yürürlerken kaldırımdan düşmüş karısı, kafası taşa vurunca oracıkta ölmüş. Yüzü gülüyordu, bir kaç sene önce yaşadığı bu acıyı anlatırken ama gözleri nemlenmişti biraz. 

Ahbapları onu yalnız bırakmamaya çalışsa da yazları çoğu deniz kenarına, yazlıklarına çekildiğinde bir başına kala kalıyordu. Dünyanın öbür ucunda yaşayan bir kuzeni dışında akrabası yoktu. Kuşadası ve Çeşme'deki ahbaplarına günü birlik gitse de geceyi evinden başka yerde asla geçirmezdi. "Neden gecenin bir vakti o kadar yolu direksiyon sallayıp geliyorsunuz?" diye sorardım. Anlamazdan gelirdi. Bir gün odamda otururken, kapıdan giren var mı diye kontrol edip bana doğru kafasını uzatıp, fısıldayarak yanıt verdi soruma: "Hanım bekler"

Yürürken ne kadar yavaş ise, araba sürerken o kadar süratli idi. Otoban'da giderken kesilen cezaları ödemeye geldiğinde anlardık hızlı araba kullandığı. "Polis bana bunu verdi" diye sevinerek gelmişti ilk seferinde. Ceza olduğunu anlamamıştı. 

Bir kaç kez öğle yemeğine çağırmıştı beni ve bir kaç çalışanımı, biz de onu. Oturur dinlerdi anlatılanları. Üst katında oturanların ne kadar gürültü yaptıklarından yakınırdı arada. Gittiğimiz lokantanın karşısındaydı evi. Üst katında "İşitme Engelliler Merkezi" vardı. Yemekten sonra kahve içmeye iş yerime davet ederdim. Yolda yürürken, "Allah'ım bir an önce beni de al" diye dua ederdi. "Öyle demeyin" derdim. Gülümserdi. 

Bir gün telaşla odama girdi, elinde bir deste para, gişe görevlisi istediğinden fazla para vermiş anlaşılan.
"Doktor Bey, bunlar ne?"
Elindeki o kadar paraya bilmez gözlerle baktığını görünce, uzaktaki akrabasını arayıp durumundan duyduğum endişeyi dile getirmiş, çalışanlara da bir daha ona ödeme yaparken miktar konusunda hassas olmaları talimatını vermiştim.

Parayı tanımamaya başlaması ile etrafında bir sürü yeni ahbap belirdi, kendisi ile aynı kurumdan emekli bir çok arkadaşı Noyan Bey ile samimi olmaya başladılar. 

Kuzeni ehliyetini iptal ettirmeyi düşünüyordu, ama arabasını çok sevdiği için bunu yapmasının daha olumsuz etkileri olup olmayacağının hesabını da yapamıyordu. Kararsızdı. 

İşte tam o sırada ben bankacılık defterini kapattım. 

Geçtiğimiz güne kadar Noyan Bey aklıma bile gelmedi. 

Dün cep telefonuma gelen bir mesajdan öğrendim vefat ettiğini. Noyan Bey artık Alsancak kaldırımlarında yitirdiği sevgili eşinin yanında, ya da bir otobanda, ona doğru süratle ilerliyor olmalı şu anda. Muhtemelen duaları kabul edildiği için mutlu ve yüzünde her zamankinden de kocaman bir gülümseme var.

Noyan Erdem, Huzur içinde yatsın. 



4 yorum:

  1. Buruk bir tat ve hüzün!
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Yarınlar kim bilir nelere gebe hepimiz için, bence Noyan bey hayatını güzel tamamlamış; anladığım kadarıyla kimseye muhtaç olmadan. Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil

Yorumlar