13 Aralık 2007 Perşembe

Kısa bir telefon görüşmesine sığmış bir çok şey

Gülçin ile matrak telefon konuşmalarımız olmuştur, sıradan olmayan telefon konuşmalarındandırlar. Az önce beni aradığında başına gelen egzantrik olaylardan ben de kendi nasibimi aldım, telefon çaldı açtım, konuşurken önce elektrikler kesildi, camdan noldu diye bakarken, önce trafonun etrafındaki kalabalık dikkatimi çekti, ardından polis arabası geçti, derken elektrikler kesilmeden az önce patlayan lamba aklıma geldi, mum buldum, yaktım, ampul değiştirdim. Gülçin ile konuşurken geçen sene onu reklam yıldızı yapıp ona ısmarlama yazdığım senaryolar aklımıza geldi, ben şifremi kaybettiğim için göremediğim yazılardandı, o benim yerime yazıyı aradı, "Ağustos ya da Temmuz'da yazmışımdır ben onu" diye verdiğim tarihlerde aradı durdu. Bulamadı. Derken elektrik geldi, ben PC ye bağlandım, yazıyı Eylül'de bir başka yazının altına yorum olarak yazmışım, bulduk. Yani iki dakikalık telefon görüşmesinde bunlar oldu, bir de bolca gülüştük.


Kabilemizin Habbele'sini reklam yıldızı yapmaya emprovize biçimde karar verip önce bir omo senaryosu yazmış o tutmayınca Kredi kartı senaryosunu devreye sokmuştuk.



Çok aydınlık, modern döşenmiş bir odada, muazzam bir boğaz manzarasına karşı, kızıl saçlı alımlı bir kadın oturmuş yüzünde hafif yorgun bir tebessümle etrafına yığılı para öbeklerine öfkeyle bakmaktadır.


Fonda Vivaldi'den dört mevsim'in üçüncüsü çalmaktadır. Paraların etrafında bir sürü köle kılıklı insan yavrusu gruplaşmışlar, bu paraları saymaya çalışmaktadır.


Kadın seslenir: "Daha çabuk sayın şunları!!!"


Sesi dertlidir, yardımcısına şöyle seslenir:


- Feridun bey!! Bu para sayma makinesi de bozuldu çabuk yenisini getirin!!!


Adam telaşla kapıya doğru koşar koşar. Bir şey söyleyecek olur ama belli ki kadından çekinmektedir. Şöyle bir duraksadıktan sonra kaçar gider.


Kadın söylenir:

- Şu paralar yokolsa, dikdörtgen şeklinde, kartvizit büyüklüğünde, üstünde isim ve numaralar olan plastikten bir şey olsa, insanlar alışveriş yaparken para yerine bunu kullansa. Ne iyi olurdu..


Kapıdan Feridun bey başını uzatır, ürkek ürkek bakmakta, mutluluktan ağlamaktadır.


- Ne iyi olurdu sayın Genel Müdirem der...


kızıl saçlı kadın:

- Kulaklarımız da şu para şıkırtısını dinlemekten kurtulurdu..


ekran kararır...


Şu kırmızı harfler belirir;


KULAKLARINIZA YAZIK!!


PARA SESİNE SON


VİVALDİ BANK KREDİ KARTI KULLANIN,


siz harcayın.. kulaklarınız dinlensin...


Ekran aydınlanır.. Genel Müdür yüzünde mutlu ve geniş bir gülümseme dört mevsimi dinlerken iç geçirir.

- AHHHH!!! Vivaldi... AHHHH!!!

Arkasında para sayma görevlileri Vivaldi'nin müziğiyle ilkokul müsamerelerindeki gibi mutlu mutlu ront yapmaktadırlar.

Ekran aydınlanıp bembeyaz olur.

4 yorum:

  1. o zaman da çok gülmüştüm şimdi de çok güldüm yahu :))) hem o zaman "kendi paramın şıkırtılarından başka kimsenin para şıkırtılarını dinlemeye dayanamiycam" da yazmıştım. gene aynı fikirdeyim, benimkiler şıkırdayabilir :)))

    ne iyi yapmışsın bu yazıyı netlarus'un kara deliğinde bırakmadığına. ilahi.

    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Senin de o karadelik te bir sürü yazın var. Alalım onları buraya yavaş yavaş. Silinip gidecekler orada diye korkuyorum.

    İyi geceler.

    :))

    YanıtlaSil
  3. Süpermiş yaa:)) Sahne sahne gözümde canlandı. Kararan ekrandaki yazının kırmızı olması bile ihmal edilmemiş:))

    YanıtlaSil
  4. bir detay bir detay :)))

    Tabii bir profesyonel TV yarışmacısı var karşımızda herşeyi ona göre ayarladık :))9

    YanıtlaSil

Yorumlar