Çoğu insan tenine böcek teması ihtimalinde dahi ufak çaplı fenalıklar geçirebiliyor. Hele o feci ihtimal yakın tehlikeye dönüştü ise o anda kerli ferli adamların attığı çığlık, hülümet gibi kadınların en yakındaki en yüksek objeye en tiz sesleri çıkartarak hamle etmeleri karşısında tepkisiz kalabilmek çok zor. Tepki; bu gibi durumlarda ilk etapta kahkaha atmak oluyor benim için. Sonra karşımdakinin korkusunun ciddiyetine binanen kahkahadan kederi, korkuyu paylaşmaya beceriksizce yeltenmek oluyor. Çok yakın mesafede çalıştığım bir arkadaşım hamam böceği ya da kibar ismi ile kalorifer böceği gördüğünde hareket etme yeteneğini kaybetip gözleri böceğe kilitlenerek böcek gidesiye kadar öylece kalıyordu. Kendisine kal geliyormuş. O dönem lugatımızda "kal gelmek" ifadesi olmadığı için ona ne olduğunu bilmiyorduk. Sonradan öğrendik işte. Çok basitmiş: Kal geliyormuş. Önünden nazik bir anda böcek geçse hayati tehlike bile atlatacak denli, tırrakkkk tadanak duruyordu kız.
İşyerinde ilk kez kalakaldığında şaka ediyor sandık. Çalışma arakadaşları olarak biz böyle bir doğa hadisesine ilk kez rastlıyorduk. Ama o da o gün böceklere dair hiç rastlamadığı bir doğa hadisesine şahit oluyordu. Kızın şaka yapmadığını farkeden centilmen bir arkadaş bir tomar evrakla böceğe saldırınca, böcek yürüyüp gitmekte olduğu kirli, pasaklı halıfleks bozmasından havalanıp fotokoği makinasının üstüne uçtu. Bunu gören kzı da, o esnada fotokopi çekmekte olan stajyer kızı da bir kendilerine döndüremedik. Onlar öyle kaldı. Stajyer kız kısa bir çığlık serenadı çekti bize.
İşte böyle hadiseler ofis ortamını kısa da olsa şenlendiriyor. Sessizlikteki kadın çığlıkları ortamdaki sıradan insan hayatlarına sığ da olsa bir farklılık getiriyor.
Olaylar çığlıktan önce ve çığlıktan sonrakiler diye adalndırılıp tasvir ediliyor bir müddet.
"Hatırlarmısın filanca bey falanca hanımla münakaşa etmişti"
"Hatırlayamdım"
"Hani Canan Hanım fotokopi çekerken üzerine böcek uçup blüzüne konduğunda çığlık atmıştı ya..."
"Evet evet"
"Ondan 4 gün sonraydı"
"Alllam ya şimdi hatırladım"
Böcek ufak bir haşarat tabi. Kolay unutuluyor, asıl hatırlananı, böcekgillerden değil de memeliler familyasından olan canlılara dair olanı.
Seneler önce işyerinde kentin en mühim adamlarından birsinin kızı olan bir iş arkadaşımızı sabahın köründe masasının üzerinde ay ay aylarken görünce makaraları salmıştım ilk. Sonra kadın bana yıllar yılı diş bilemişti. Ben onu orada, o zavallı masanın üstünde göbek atıyor sanmıştım. Nerden bilirdim bir fındık faresi ile karşı karşıya kaldığını?
Sevgili Vladimir;
YanıtlaSilO hamam böceklerinin ne tür teknik donanımlara sahip olduğunu bilseydik belki de onlardan yaşamla ilgili çok büyük sırlar öğrenirdik.Düşünsene hem uçabiliyor, hem yüzebiliyor, hem de yürüyorlar.Bir de safra kesesi hastalığı geçirenlere kaynatıp suyunu içmek iyi geliyormuş.Her böcek öldüren ilaca karşı kısa sürede savunma mekanizmalarını geliştiriyorlar.Ah bir öğrenebilsek bizler de canımıza kasteden ülkelere karşı kendimizi onlardan aldığımız ipuçları sayesinde korurduk.Sevgilerimle.
bizim burda sık sık fare sorunu olur.. çayır çimen bir arazinin ortasında olduğundan çalıştığım yer..
YanıtlaSilbiz alıştık artık..
ayaklarımızın hizasına da bir sandalye çekip ayakları uzatıp öyle çalışıyoruz :))
Bizim isyerindeki fareler o kadar kocaman ki, kediler bile görünce korkup kaciyor:)) Kediler ise yaramadigindan iki tane tilkimiz var, ama onlarda bas edemiyorlar bu farelerle:)) Ne kadar ilac koydursakta azalmiyorlar..
YanıtlaSilSevgilerimle
yürüyenlere karşı değil de hani böyle uçan tanımsız cisimler oluyor ya bazen, böyle pat diye önüne çıkıyor falan işte onlara uyuz oluyorum ben...
YanıtlaSilGüzel anlatmışsın. Tebessümle okudum.
YanıtlaSilistedin mi, müthiş komik yazıyorsun Vladimir... :)))
YanıtlaSil