Bir kaç François Truffaut filmini dikkatle izleyen bir film meraklısı, daha sonra izleyeceği künye bilgileri gizli tutulmuş bir filmin yönetmeninin o olduğunu anlayabilir. Birbirinden farklı konulara sahip ve farklı dönemlerde geçen filmlerinde bile gizli bir imzası vardır Truffaut'nun. Ekrana yansıyan her bir hareketin ve sesin amacı vardır, hepsi pratik çözümleri ile birlikte üzerine düşünülmüş, ekrana nasıl yansıyacağı hesaplanmış anlardan oluşur.
Onun filmlerinde şunlara çok rastlanır.
Tokat: Başroldeki oyuncular aniden birbirlerini ya da birilerini tokatlar. Duyguların doruğa tırmandığı bir anda, seyirciyi hazırlıksız yakalayan estetik atılmış tokatlardır bunlar.
Ateş: Her bir filmde mutlaka ateş vardır. Ya bir yangın, ya mum alevi, ya şömine ateşi mutlaka filmin bir anında görüntüye girer. Farhrenheit 451 ise başlıbaşına bir çağ yangınından ibarettir.
Yüz okşama: Filmin bir anında oyunculardan bri diğerinin yüzünü belli belirsiz, dokunmaya korkar gibi okşar.
Yerleşim. Birden çok kişi varsa yan yana dizilirler ancak gözleri imkansız olsa da birbirlerini görüyorlarmış gibi hareket eder. Sahnenin merkezindeki oyuncuya göre diğer oyuncular duyguları yüzlerinden okunacak biçimde yerleştirilirler.
Pencereler: Filmin akışı içinde önemli yere sahip, konuya hizmet eden bir bina varsa; kamera o binanın ya da o binanın görüş alanına giren komşu binanın pencerelerine doğru yaklaştığında, perdelerin, jaluzinin arkasında birisinin gizlice etrafı izlediğini görürüz, kamera gözlere kadar yaklaşır. Gözetleyenin iç dünyasını anlamamız için yeterli ipucunu verdikten sonra yönetmen başka yere çevirir kamerasını. Bazen de seyirciyi gözetleyen konumuna düşürecek biçimde dışarıdan, pencere arkasından içeride neler olduğuna şahit eder izleycisisini.
Ve son olarak...
Sinema...
Truffaut sinema sanatına neredeyse aşık denilebilecek bir yönetmendir. Filmlerinde oyuncular sıklıkla sinemada film izlerken görüntülenir, ya da sinema salonunun önünden geçerlerken arkada sevdiği filmlerin afişleri gösterilir. Ya da sevdiği yönetmenlere, bilhassa A: Hitchcock'a bir çok filminde göndermelerde bulunmuştur.
Bu ara elimde ne kadar Truffaut filmi varsa hepsini ard arda izledim de..
Çok ilgi çekici bir değerlendime olmuş, yönetmenler gizli imzalarını bende anlamaya çalışırım hep:)
YanıtlaSilTruffaut filmlerinin peşindeyim bende şu sıralar.
Özellikle 400 Blow 'u izledikten sonra Antoine'ın yaş yaş ilerlediği ve bir seri olan filmler
Antoine and Colette,
Stolen Kisses,
Bed and Board ve
Love on the Run'ı izlemeyi hedefliyorum ve fakat henüz onlara ulaşamadım.
Senin izlediklerin arasından bunlar var mı, varsa nereden bulacağım konusunda önerin olurmu (tabi Türkçe altyazılı)
Kadıköy'deki The End'e bakmayı planlıyorum.
Bir de İzlediğin Truffaut filmlerinden en çok tavsiye edeceğin hangisi olur:)
Antoine'ın hayatını farklı senelerde gestivallerde izledim. Ancak ilki gib değil, yine de izlenebilir. EN beğendiğim filmi Oenceredeki Kadın'dır. Çok etkileyici bir film. Ondan sonra La Sİrene Du Missisippi gelir ki o filmde bir tamalanmamışlık havası olsa da imgeler i güçlü, akılda kalan bir film son olarak da Son Metro'sunu severim. Gerilim filmi olarak çektiği "Neşeli Pazat" da harika bir seyirliktir by arada.
SilBen o dediğin yerde bir çok Truffaut filmine denk geliyorum yolum düştükçe uürar akla hayale gelmeyecek eski filmler bulurum :)
Bir de Sİyah Gelinlikli Kadın enteresan bir film. Jean Öoreau müthiş bir seçim olmuş başrol için..
"la Femme D'Cote" kesinlikle izlenmesi gereken çarpıcı br film. Finali mükemmeldir.
öneriler için çok teşekkürler.Şöyle özetleyebiliriz sanırım: Truffaut filmi buldunmu seyret! :)
YanıtlaSilRica ederim. Kesinlikle Truffaut varsa önceden izlendiyse bile izlemeye değer :)
SilÇok güzel bir değerlendirme.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilGüzel tespitler, bir an aklımdan geçti izlediğim Truffaut filmleri... Özellikle Siyah Gelinlik filmini düşündüm; pencereler, perde aralarından bakanlar...
YanıtlaSilO filmde de, çekildiği tarihe göre modern duran ama şimdi göze tuhaf gelen bir apartmandaki penecere sahneleri ilginç hakikaten :)
Sil