...
Halil, gözlerini ayırmadan uzun uzun izlese de akvaryumdaki yaşam hiç
eğlenceli değildi. Ama Celil’in akvaryuma hareket getirdiği de kesindi. Küçük
balıklara işkence etmek için seçtiği yöntemler oldukça yaratıcıydı, seçimleri birbirini tekrar etmiyordu. Akvaryumdaki balık sayısının birer birer azalışına şahit olmak Halil’in canını
yakıyordu. Henüz abisini durdurmaya
cesaret edecek gücü yoktu: içi sızlıyor, diş biliyordu; yine de abisinin maharetli
ellerinin yumuşak dokuları lime lime edişini izliyordu. İzlerken eğlenir gibi
yapmakla üzüntüsünü gizleyebildiğini
sanıyordu. Bilmediği, abisinin onu ne kadar iyi tanıdığıydı. Öğleden sonraları, esmer, sıska ve uzun bedenli çocuğun kollarını
sıvayarak, akvaryuma doğru her ilerleyişinde “Acaba şimdi hangisi?” sorusunu
içinden yinelerdi. En sevdiği balığın sona kalış nedeninin talih olamayacağını yetişkinlerin
dünyasına adım attıktan seneler sonra,
insanları tanımayı öğrendikçe anlamıştı.
İnsanlar kendilerini anlatır da anlatırlar. Başkalarını
etkilemeye kalkışmak için ne kadar acınası bir yol. Kafalarında döndürdükleri,
istedikleri ancak olmadıklarını anlatırlar aslında. İnsanları kendilerini
anlatmak için seçtikleri sözcüklerden değil de, başkalarını tarif ederken
izledikleri yöntemlerden, seçtikleri kelimelerden tanımaya çalışıyorum daha
çok. Yapıcı mı, yıkıcı mı, acımasız mı, tarafsız
mı.. Bütün bunlar o kadar çok şey anlatır ki. İnsanları iyi ve kötü diye
ayırmıyorum yine de, gözlemlemek akvaryumdaki balıkların çaresizce o cam
duvardan öbür cam duvara kuyruk sallayan balıklar gibi ilerleyişlerini izlemek kadar eğlendirir kimi insanı.
Başkasının kişilik tahlilini
kendi fikri gibi savunurken gafil avlanırlar; kendi karakteri güdük kalmış ve etik gediğini
görmekten aciz ve hafiften etiket bağımlısı kimseler. Tabii bütün bunlara gülüp
geçmesini seneler önce öğrendiysen güler geçersin, daha yeniysen şaşar kalırsın…
Yahutta dinlersin, izlersin. Soru
sorarak mantıklı açıklama yapması için bir kapı açarsın. Aklı başında insan
önünde açılan kapıyı görür, teşekkür eder, içeriye bir adım atar. Ne kapıyı ne
de açıldığını göremeyenler var bir de.. Onlar çıkış yollarını da, giriş
yollarını da göremeyecek gafildirler, çeneleri düşük olur, kendi seslerine
duydukları şehvet büyük olur. Akvaryumdaki balık orada kalır, Onları dışarıya
çıkarabilecek hiçbir kapı yoktur.
Seneler sonra bir başka akvaryuma
alnını dayamış, gözlerini suyun içinde iyice bulanık hale gelmiş bir alana
sabitlemiş düşünüyordu Halil:
“Acaba şimdi hangisi?”
...
D.M. - "Tatlısu Balığı" isimli öyküden kısa bir alıntı.
Selamlar,
YanıtlaSilYorum bırakıcam dedim de, twitter üzerinden de ulaşayım dedim. detaylar orada. :)