12 Mayıs 2012 Cumartesi

Çin Bilgisi

Çin'e dair ilk bilgilerin yaşımın tek haneli olduğu yıllara dayanıyor. Sınırlı ilk okul coğrafya bilgisi dersinden aklımdan kalan, yegane bilgi kırıntısı yüzölçümünün akla hayale sığmayacak denli büyük olduğu. Okumayı öğrenmemle beraber,masallar artık beni kesmemeye başlamıştı. Çocuklar için sadeleştirilmiş Güliver'in Seyahatlerini ve bir kaç Jules Verne kitabı okumuştum ki, okuldaki çocuklardan bir tanesi "Onlar hayali geziler" diyerek okuduklarıma burun kıvırınca o an için bütün entellektüel birikimin yerle bir olmuştu. Kendimi aldatılmış hissetmiş, gözlüklerinin orta yerine bir yumruk atmayı içimden geçirmiştim. Bunu yapmayacak kadar sağduyum varmış demek ki, intikam için az buçuk beklemeye karar vermiştim. Okul çıkışında bir bahane ile elimdeki nedense her gün bütün kitaplarımı doldurarark, ağırlaştırdığım çantam ile diz kapağına vurmuştum. 

Çocuğun küçümsemesi ile hayali olmayan gezinin ne olabileceğine dair araştırmalarımı arttırınca hakikaten de böyle bir kitap olduğunu bulmuş ve kitabı satın aldırmayı başarmıştım. Kitabı okumaya başlamadan evvel kapaktaki resmi saatlerce incelediğimi anımsıyorum. Resme uzun süre bakarsam kitapta yazılı olanları anlayacaktım sanki. Kırmızı bir zemin üzerinde sarı renklerin bolca kullanıldığı bir resimdi. Tuhaf şapkalı, çekik gözlü, komik bıyıklı bir adam yerden yüksekte kurulmuş, ejderha figürleri oyulmuş bir tahta kurulmuş, önünde bir adam eğilmiş ona reverans yaparken elinde tuttuğu uğuzun tüylü şapkasını sallıyordu. Kitabın ismi Marco Polo idi.  Yazarının ismini anımsamıyorum. O aralar "Anlat derdini Marko Paşa'ya" lafı pek revaçta olduğu için bu deyimdeki paşa ile Marco Polo'nun aynı kişi olduğunu sanıyordum ve kitabı okudukça kafam iyice karışıyordu. Kitap Marco Polo'nun Çin'e olan seyahati ve bu ülkedeki tuhaf gözlemleri üzerineydi. Okuduklarım Çin'e dair ilk bilgilerimi veriyordu bana. Çinlilerin tuhaf alışkanlıkları olan minik insanlardı, barutu icat etmişler, Çin Seddi'nin kurmuşlardı. Marco Polo'da o ülkeden alıp, İtalya'ya getirdikleri ile zengin bir tacir olmuştu. Bu ülke nedense hoşuma gitmişti. Kitabı bir kaç kez okudum. Daha sonra evdeki kitapların arasında Pearl >s. Buck'ın kitaplarını keşfettim. Çin'de geçen kitaplardı hepsi de. Yoksul bir ülke olduğunu, yaşamın orada hayli zor olduğunu okudum bu kitaplardan. Daha sonra bir başka kitap okdum ama ne yazarını ne de ismini anımsarım. Çin imparatorunun gözdelerinden bir tanesinin yaşamıydı konu edilen. Kadın bilimum entrika ile köle olarak geldiği sarayda, imparator'un karısı oluyor, adamın önceki evlatlarını birer birer öldürtüyordu. Olan biten korkunçtu ama, merak uyandırıcı bir kitaptı. Bu kitaptan ve Bayan Buck'ın kitaplarından çinli kadınların ayaklarının küçük olmasının çok öenmli olduğunu öğrenmiştim. Ayakları büyümesin diye kız çocuklarının ayakları sürekli sımsıkı sarılıp büyümelerine mani olunuyor sonunda ömür boyu kendilerine acı veren minnacık ayaklara sahip oluyorlardı. 

Çin'e dair okuduğum kitapların sonu ben liseye varmadan geldi. Uzun yıllar bu egzotik ülkeye dair bir iz bırakan bir kitap okumadım. "Son :İmparator" geldiğinde, bu filmi izlemek sanki çocukluğuma yaptığım bir gezi gibiydi. Yıllarca kitaplardan biriktirdiğim minik kırıntılar karşımda resmi geçit yapmıştı adeta film boyunca. 

Tianenman Meydanı'na dair güzel bir kitap okudum bir on yıl kadar önce. Onun da ne ismi kalmış aklımda ne de yazarının ismi. Can Yayınları'ndan çıktığını anımsıyorum sadece. Meydan'da toplanmış binlerce insandan yalnız birisinin hayatına odaklanmış kısacık ancak hüzünlü bir kitaptı.  Sevdiğim ama ikinci kez okumayacağım tüm kitaplar gibi bir başkasına vermişim okuduktan sonra. Şimdi keşke o kitabı saklasaydımm diyorum. İkinci kez okumayı isterdim. 


,
Kuklalar

3 yorum:

  1. çin senin de belirttiğin gibi çok eski bir uygarlık ve çok da yazarı çizeri olan bir kültür ama bu eserler ülkenin kapalı politikaları yüzünden bizlere ulaşalımadan kalmış.. haklısın o yüzden ama açıldığında eminim çok fazla eser okuyabileceğiz..ve okuduklarımızdan da keyif alabileceğiz.

    YanıtlaSil
  2. ''bir de köpek yemeselerdi'' deyip, koskoca çin' i ve çin üzerine teknik bilgilerini paylaşan yazını sığlaştırmış olabilirim ama kusura bakma artık, direkt bu geldi aklıma. ayrıca sadece köpek dğil, ne bulsa yiyorlar yaaa...

    çin seddi mucizesini (türklerin katkısını unutmamak lazım.:) ve matbaa icadını da hatırladığımı belirteyim de çin' in bende ki karşılığı köpek gibi algılanmasın..:)

    YanıtlaSil
  3. Bende pek iki kez okumuyorum kitapları çok nadiren bir kez daha okurum. zaten izlediğim filmi de bir daha izlemeyi sevmeyenlerdenim.Çin konusunda çocukluğuna yaptığın yolculuğu okumak keyifliydi.Öğrencilerimi düşündüm böyle düşünceler geçiyor mu beyinlerinden diye.Geçseydi çok sevinirdim. düşünmek okumak hep beklediğim şey onlardan.Güliver onlarında ilgisini çeken bir kitap oldu bu arada.

    YanıtlaSil

Yorumlar