1 Mayıs 2012 Salı

Bir Fikir

Hep böyle oluyor, aklıma bir fikir geliyor,vakit kaybetmeden not alıyorum, o notu buraya aktarıyorum; ya da doğrudan buraya yazıyorum. Burada yazılı hale gelince fikir, arkasından bir sürü detay üşüşüyor aklıma. Aklıma ilk gelen fikir en sonunda bambaşka bir hale dönüşüyor. Buraya not düşülmüş halinden eser kalmıyor. 

Mesela geçen sabah, kursa eli boş gidecektim. Kahvaltımı etti. Saat on sularında PC'yi açıp karşısına geçtim. Yaratıcı yazarlık kursu isimli öykü karalamasını buraya aktarırken aklıma düşen bir fikre ait aldığım notlardan bir öykü yazdım. Sonra kalkıp duş aldım. Giyindim. Öyküyü blogdan Word'e kopyaladım. İşte o anda o öykü değişti yine, bambaşka bir şey oldu. Önce ismi gitti, sonra fazlalıkları attım, sonra noksan gelen yerlere ilavelerim oldu. İçime sinen bir iş haline geldi. nedense ilk seferinde olmuyor, üzerinden geçince şekli şemali, ruhu değişiyor yazılanların. Ama şu var ki blog da geçirdiğim zaman bana ilham veriyor. 

Sonra kursa doğru yola koyuldum, metro'dan inince telefonuma baktım kurs arkadaşlarımdan birisi kursun iptal edildiğini yazmış. O kadar yolu gitmişim durmadım, kapıyı çaldım. Kapı duvar elbette.

Sonra aklıma bir fikir daha geldi. Şöyle bir hikaye yazacağım. Bir yeri, o yerin bende uyandırdığı duyguları, işittiğim sesleri, o yere dair gözlemleri yazacağım. Ancak yerin neresi olduğu belli değil. Yerin neresi olduğunu başlık belirleyecek. İşte tam burada işler biraz çetrefilli hale geliyor, öykünün iki ismi olacak. Birinin ismi başka, diğerinin ismi başka. Başlığa göre öykünün ruhu değişecek ve her iki hali de okuyana rahatsız edici gelmeyecek. Bu fikri değerlendirmem lazım. 


11 yorum:

  1. Bana da bu fikirlerden gelmesini istiyorum. Hem de derhal! Sanırım ben bu akşamki yazı atölyeme elim boş gitmekteyim. En sonunda yazamamakla ilgili bir öykü yazacağın herhalde:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin esin perileri ayrı bir yerden geliyor, önemli olan onların içeri gireceği kapıyı aralık bırakmakta. Herkes kendi kapısının nerede olduğunu bir gün buluyor ve o kapı bir daha kapanmıyor. Ben zamansızlıkta daha rahat yazabiliyorum, o yüzden özellikle zorunlu olduğumda en son dakikaya bırakıyorum ve son dakikada dökülüyor.

      Sil
  2. güldürdün beni valla.
    :)))))


    ödülün var bende.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ödül için, gülmene de ayrıca sevindim :)))

      Sil
  3. işine karışmak gibi olmasın ama, birinin başlığı duvar olabilir:) kendiyle buluşmaya giden bir adamın birden bir duvarla karşılaşması ( metrodan sonra kapı duvar bunu çağrıştırdı ), sonrasında gördüğü herşeyi aslında o duvarın izin verdiği ölçüde görmesi, yorumlaması üzerine bir yazı:))diğerinde serbestsin:)))

    genelde olmaz ama, bu sabah benim de aklıma bi fikir geldi:) az birazdan kaleme alıcam artık ne kadarını aktarabilirsem..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu okumaya başlayınca zihnimden geçenleri mi okuyor diye düşündüm önce. Ama sonradan başka yöne çevrildi senin fikir. Çünkü cumartesi günü sınıfa giderken öykümün son halinin adı duvar olmuştu, öyküde duvar olmamasına rağmen öykü yazarı ile okuyucunun araaındaki duvardan bahsediyordum.

      Senin fikir ilginç. Sıradan bir olayı farklı biçimde anlatıp gizem kazandırmak, sonra da üzerinde oynamak ilginç olabilir.

      Sabah aklına gelen diğer fikri merak ettim. Acaba sonucu blogunda paylaşacak mısın?

      Sil
    2. :))
      zihin okuyabilmeyi çok isterdim :)yazar ile okuyucu arasında duvar değil de süzgeç olduğunu düşünmüşümdür ben hep, her ikisininde zihnindeki gözeneklilik kadardır aldığıyla aktardığı, irili ufaklı.

      Benim fikrim, sabah odamdaki tadilat nedeniyle ofisin bahçesinde çay içerken aklıma düşen bişeyden ibaret :)blogda yayınlayacak formata gelir mi bilmem, deneyeceğim anlatmayı:)

      Sil
  4. yine güldürdün beni yorumunla.
    :)

    bu ödülü ben de alıp yazmıştım.
    :)
    ama dün bu ödülü tekrar veren arkadaş o kadar içten ve sempatik gönderdi ki ödülü kıramadım bi ödül yazısı yazdım.

    ve yarıca bak bence yaz sen de.
    çünkü bu ödül logosu farklııııı.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Selam :) sizi okumadan ve yorum yapmadan asla olmaz dı..Sayfama beklerim..sevgiler:)

    YanıtlaSil
  6. Benim de aklıma şöyle bir şey geldi. Aslında eskiden de vardı, malum Salinger'ın Catcher In The Rye'ı eski bir öyküsünün bayağı evrim geçirmiş halidir. Dün de okudum ki, 1Q84'ü Haruki Murakami eskiden yazdığı 5 sayfalık öyküsünü biraz daha uzatarak yeniden yazdığını söylemiş. Hadi, ne diyeceksen de, dersen ben de kendime benzer bir yolun açıldığını gördüm. Öykülerimin hep sonu havada kalıyor, daha devamı varmış hissi bıraktığını söyleyenlerden yola çıkarak. Sonuç, ne demek istediğini anladım (yazdıklarımdan pek öyle görünmese de...) Öyle yani...

    YanıtlaSil

Yorumlar