Bu evde iki hayalet var. Birisi başı dimdik yürüyor, gözleri ışıl ışıl. Yüzünde hep bir gülümseme var, etrafa sevgi dolu gözlerle bakıyor. Çok candan bir kadın. Duvarlardan geçip aniden yanında belirmese hayalet olduğuna inanmassın. Çok hatırşinas, selam veriyor, reveranslar yapıyor. Bu halleri sinirime dokunuyor. Gelecekle ilgili tek gailesinin olmayışına gıpta mı etmeli, yoksa kıskanmalı mı bilemiyorum. Saçları hep taralı, düşesler gibi şık şıkırdım; gecelikle, terlikle gezdiğini göremezsin bir kere olsun. Mezarı da böyle süslüdür bunun. Öbür dünya işlerine dair sıkınıtısı da yok anlaşılan.
Hayalet öyküleri anlatırken; viran, karanlık, ürkütücü evlerden bahsedilir. Ancak bizimkisi apaydınlık bir apartman dairesi. Manzarası güzel, havadar; üstelik sabahları güneş alıyor.
Öbürü ise tam bir hayalet. Asık yüzlü, şaşı gözlü, üstü, başı hep dağınık, yeşilimsi bir derisi var. Korku ile can çekişen insan sesine benzeyen kahkahalar atıyor arada. Üstelik ağır kokuyor, sudan korkuyor, dişlerini bile fırçalamıyor. Zaten bütün gün oturduğu yerden hain hain etrafı incelemekten başka bir şey yapmıyor, Ne bir şarkı söylediğini duyarsın, ne bir selam aldığını. Bu hayalet benim işte. En büyük hayalim bir büyücü bulup şu bizim süs biberini evden kaçırtmak. Bu ev ikimize dar geliyor, canıma yetti!
büyücü büyüyle büyülediğinde, büyülenip büyünebilir..:)
YanıtlaSilBir hayalet başka bir hayaleti nasıl kaçırtabilir acaba?
YanıtlaSil