14 Ekim 2008 Salı

Düttürü Dünya

Yoksulluk konusundaki blog hareketine dair bilgiyi aldığımdan bir türlü yazı yazamıyorum. Neşeli bir yazı yazmak için oturuyorum ama parmaklarımdan hep hüzünlü öykülerin başlangıçları dökülüyor. Neşeli bir şeyler yazmak istiyorum ama zorlamayla olmuyor, yine de bugün fena halde saçmalayasım var.

Saçmalamak deyince en önce saçmalayanlardan başlayalım. Benim için kendini olduğundan önemli göstermeye çalışanlar ya da kendini çok ama çok önemli zannedenler saçmalamaktadır. Saçmalamak deyince kendimi yollara atasım var, şehirler arası bir otobüse binip buralardan kaçasım var.

Yollar, yolculuklar,
Şehirlerarası yolculukların dilimize kazandırdığı şirin mi saçma mı karar veremediğim birkaç ifade var var. Bunlardan bir tanesi bayan yanı denilen, otobüs içi coğrafyaya dair bir ifadedir. Bayan yanı adeta kutsal bir yerdir. Eğer yalnız seyahat eden bir erkekseniz oraya ölseniz geberseniz oturamazsınız. Oturabilmeniz için bayan olmalısınız ya da yanı boş olan bayan ile beraber seyahat ediyor olmalısınız. Kaldı ki, bayanla seyahat ediyorsanız yanının boş olması için terminale giden yolda hayli bir kapışmanız gerekebilir. Zaten çok tartıştıysanız beraber seyahat edeceğiniz bayan sizi yanında görmek istemez o zaman boş bir bayan yanı yaratmakta başarılı oldunuz demektir. Diyelim ki tartışmadınız yanına oturmaya hak kazandınız, sakın ha yolda giderken kendisi ile tartışmayınız. Seyahat ettiği bayanla ağız münakaşası yaşayıp da kazanan bir erkeğin olması ihtimali sıfıra yakın olduğu için böyle bir duruma yol açarsanız zaten, hepten, toptan, baştan kaybeden olursunuz - ki bu artık hem bir kısır döngünün başlangıcı hem de iflah olmaz kronik açmaza on derste girişin ilk öğretilerindendir. Hayır, ben şunu anlamıyorum; pencere yanında gideceğimiz vakit bileti kesen görevli "pencere kenarı" diyor da, kenarında gidilme olasılığı olan yer bir bayanın kenarındaysa neden bayan kenarı denmiyor? Neyse alıştık artık bu da eskisi kadar bet gelmiyor kulağıma. Bayan kenarı dedikçe bana ören bayan lafı fena halde çağrışım yapıyor. Ama o da ayrı bir konu.

Şehirlerarası yolda arkadaşlarınızla arabanızda gidiyorsunuzdur. Arkada oturan kadınlardan biri "azcık dursanıza biz çiçek toplayacağız" der. Akşam karanlığı çökmek üzeredir, "Ne bu çiçek merakı akşam vakti akşam vakti" diye içinizden söylenirsiniz. Sonra jeton aniden düşer, çiçek toplamak bir koddur, şifreli kelamdır, işemek, su dökmek manalarına gelmektedir. Bu sefer içinizden başka türlü söylenirsiniz "akşam akşam bekleyemediniz bir güzide benzin istasyonuna kadar".

Şimdi anlatacağım otobüs, vapur, bilimum toplu taşıma aracında görülen bir hadisedir. Yüzlerinde hüzüne benzer hülyalı bir bakış ile uzaklara dalmış adamlar vardır. Parmaklarından bir tanesi kendi burun deliklerinden bir tanesinin içinde sanki beyin loblarından bir tanesine erişmeye çalışırcasına, dünya ile ilişkisini tümden kesmiş biçimde, bir elmas madeninden en yüksek karatlı elması çıkaratıverecekmiş gibi kendinden geçmiş halde faaliyet göstermektedir. Bu kimseler başarıya ulaştığında burunlarının içinden çıkardıkları kuru bir sümük parçası ile birlikte gerçek dünyaya dönerler. Yüzlerinde muzaffer bir eda ile ellerindeki ganimete bakarlar. Sonra onu top yapıp atarlar. Parmak burun içinde geçirdikleri bu mutlu zaman dilimine ise olayın izleyici faniler ise dolma yapmak derler. Bu tür ulu orta dolma yapılmasını saçma bulurum.

Hayvanlar:

Hayvana insan ismi verilmesini saçma buluyorum, her şey bir tarafa insan isimli hayvana seslenirken bir tuhaf olur Kişi. Mesela etrafınızda; Köpeğine "Betül kızım rica ederim çıkma sehpanın üzerine evladım, gel buraya misafirlerimize ayıp oluyor" diye yalvaran, kedisine "Hulusi yavrum çıksana saklandığın yerden, yedin bitirdin kendini, tırmalama o halıyı kar leoparım benim" diye yalvaran insanlar olduğunu düşünün. İsim insan ismi de hayvancağızın bakışı hep masum ve tepkisizdir. Hayvan işte ne bilsin. Ama bu duruma şahit olmak benim diyen adamın sinirlerini bozup delimsirek kahkahalar atmasına yol açıyor.

Bir de hayvanlarla ilgili anlamadığım, sevgilisine, kızına prensesim diye seslenen adamlar var, işyerlerinde de evlerindeki prenses isimli kedinin maceralarını anlat anlat bitiremezler. Prenses diye seslendikleri kadınlar acaba adamın kedisini sever gibi kendilerine seslenmesi için ne düşünürler hem saçma gelir hem de merak ederim.

Düzeyli ilişkiler,

Hayatlarını boyalı basına malzeme olmaya adamış manken ve medya önü maymunlarının yaşadıkları bir gecelik cinsel ilişkileri düzeyli bir ilişki diye adlandırmasına kahkahalarla gülüyorum, tabi geriden. Gerçekten düzeyli ilişkilere ne leke sürüyorsunuz be kardeşim.

Ben böyle olsun istememiştim,

Yerinde kullanıldığında acı verici olabilir ama berberinin aklına uyup saç modeli denemiş erkeğe aynadan kendi ensesini gösterdikleri an ağzından pişmanlık, şaşkınlık, keder, gördüklerine inanmama, yılgınlık yüklü biçimde döküldüğü vakit komik olur. “Ya nasıl olsun istemiştin cici beyim”

Oğlum göster amcalara pipini,

Erkek çocuklarına zaman zaman söylenir. Ama çocuğun ileri vadede bu konuda alışkanlık kazanmamasına dikkat etmek de bir ebeveynin görevi olmalıdır. Çocuk çok alışırsa göstermeden duramaz. İleri yaşlarda sorun çıkabilir. Sorun çıkabilir ne kelime sorunsuz kalınmaz.

İçi geçmek,

İşte bu lafa da çok gülerim. İş yerinde yaşça büyük bir arkadaş vardı, hep içi geçerdi. Alay konusu olurdu. Meğersem şeker hastası olduğu için böyle uyuyakalırmış, olduk olmadık yerde. Adamın asansör yolculuğunda bile içi geçiyordu. Zemine gelince dürtüyorduk ki uyansın. Bir gün akıl verdim, "Abi senin kravatının düğüm noktasına toplu iğne gizleyelim, senin için geçince çenen düşüyor, iğne batar uyanırsın" Bu fikri tuttu bizimkisi. Uyguladı da. İçi geçtiği vakit "ah" diye bağrışırdı. Biri müddet sonra acıya alıştı, öğleden sonraları vampir gibi çenesi kanlı gezdiğini farketmesi biraz zaman aldı. Efendim şeker hastalarının da içi pek bir geçer. Ama ben işyerinden bu mazideki ağır ağabeyi ve onun iç geçmelerinianımsadıkça gülerim


Ayaklı gazete,

Hayatını neşriyata, birinden duyduğunu mutlaka öbürüne aktarmaya, hatta bu aktarma hadisesi esnasında kendinden de katmaya, gece gündüz dinlemeden havadis yaymaya adamış kimseleri anlatan bu ifadeye de çok gülerim.

Şarkılar,

Çav Bela, artık bar marşı haline dönüşerek taşıdığı anlamdan uzaklaşmış bir şarkı olmuştur. Alkol seviyesi yükseklerde seyreden bir grup insan bu şarkı çalmaya başladığında tezahürata başlar, bir göbek atmadıkları kalır. Özellikle şarkı sözlerinde yer alan "her yanı işgal altındaki" yurt ile uzaktan yakından alakası bulunmayan bir garip ruh hali içinde çalkalanıp eğlenirler.

Odalarda Işıksızım, Kayahan Bey, bu şarkıyı yazabilmek için kendisini evinin bir odasına kapatıp kapkara perdeleri çekerek kararttığını bir tv programında anlatmıştır. Bunu öğrendikten sonra bu şarkı bana manasız, hatta çok saçma geldi. Sen odayı karart, ışıkları kapat sonra “odalarda ışıksız kaldım” diye nakarat döşen. Mübarek duyan mahpuslara düştü sanır. Perdeyi açsaydın, lambayı yaksaydın, falan filan, ayıp olmuyor mu Kayahan abi?

Kolonya ikramına aşırı tepki vermek,

Ülkemizde kolonyayı içindeki alkolden dolayı günah olduğu gerekçesi ile kullanmayan insanlar bulunmaktadır. Bilmeden bunlara kolonya tutayım dersiniz, üzerlerine kutsal su dökülmüş şeytan gibi irkilirler, tısssslarlar. "hissssstemememmm" diye ciyaklarlar. Aman kolonya ikram edeceğiniz insanı dikkatli seçiniz. Mazallah alacağınız tepki travmalardan travma beğenmenize neden olabilir. Halbuki adam gibi güzel güzel söylesin kolonya serpilmesine karşı olduğunu değil mi? Yok, genelde aşırırı tepki verip sizi rezil rüsva etmek sureti ile haddinizi bildirmek daha kolay gelir o anda.

Yamuluyorsam düzeltin..

12 yorum:

  1. şu bayan yanı olayının ülkemiz otobüslerinde itinayla uygulanırken, uçaklarda konu olmaması da ilginç değil mi?

    ben de ekliyim biraz: yabancı bir dili yeni öğrenmeye başlamış çocuğa, bilimum teyze ve amcalar arasında; "konuş yavrucum biraz" diyen ebeveynler. "ben konuşucam da, siz anlaacak mısınız?"

    şirketlerde işlerden kaçan ve bilimum çalışmaya hevesli insanlara çelme atan ama, bezmelerine ya da kovulmalarına yol açan, ama sittin sene oralardan gitmeyen ve ne hikmetse gönderilmeyenler.

    kendisine hiç bakmayan, ama herkeste kusur bulanlar. baştan aşağı kusur kendileridir aslında.

    apartman yöneticisi seçilip, paraları cebe indirip, 3 yıl toplantı düzenlemeyenler. ve bu hıyarı başta tutan apartman sakinleri.

    yatar yatmaz hevesini alıp, "biz aslında pek anlaşamıyoruz" diye zırvalayanlar. oooo daha yaz yaz bitmez bu düttürü dünyanın halleri.

    YanıtlaSil
  2. Arzu da sen de çok başarılı yazmışsınıs,çok eğlendim çok güldüm =) Yalnız Köpek gibi tiksindiğim bi hayvana örnek olarak ismimin verilmesi benimde düttürü dünyaya layık bi tepki vermeme yol açtı.Bi kompleks bi ayy Betülden köpekmi olurmuş caanım ismimi neye örnek vermiş halleri =)

    YanıtlaSil
  3. şu hayvanlara insan ismi takma meselesi ;genelde Türkler' de Türk ismi kullanmaya karşılar galiba zaten yabancı olanlarını tercih ediyorlar :D mayk ,coni,ilayza,lord cart curt.
    :P

    YanıtlaSil
  4. Arzu Pınar,

    Çok güzel yazmışsın.. Seneler önce bir konserinde Sezen Aksu oğlunu sahneye çıkarıp, amcalara teyzelere ingilizce konuş hadi diye milleti yarmış, çocuk konuşasıya kadar da ısrarcı olmuştu. Haklısın böyle bir olgu var.

    Memleketimizde bi ryerde eskimiş olmak ya da yaşça büyük olmak, ardından gelenleri ezmek için yeterli donanım veriyor bazı insanların eline. Tamamiyle gereksiz böyle kişiler. Herkese kusur bulan kusurlulara kılım ben de artık gülemiyorum bile onlara. İnsan kendi kusurlarını da eleştirebilmeli, gülebilmeli. Hele o apartman yöneticileri yok mu :)))

    Wilwarin,

    İsmini örnek olarak verdiğim için üzüldüm, kasten yapılmış bir şey değil bilakis bir arkadaşımın köpeği bu ismi kullandığı için her dakika yadırgıyorum zaten.

    Mr. Paradise,

    :D

    SananaAki,

    :) evet ya dediğin isimler çok kullanılıyor, ama bazı isimlerin de evcil hayvanlara verildiğini görmek yarıyor adamı boydan boya. :))

    YanıtlaSil
  5. hangi bahsettiğiniz konuya hangi yorumu yapacağımı bilemedim.. çok eğlenceliydi.. boza kıvamında bir yazıydı..:)

    haha.. en sondaki kutsal sulu şeytan..hahaha :).. bende irkilirim açıkçası kolonyadan.. adam gibi "hyr istemiyorum" diye söyleyemiyoruz maalesef çünkü kolonya dökmeye çalışan kişi kahir ekseriyetle "kolonya??" diye sorarken aynı anda dökmeye de kalkışıyor sanki "evet" cevabını alacağından eminmiş gibi..
    ben de doğal olarak "HYRrrr hssttt, bööö" gibi ani fevri sesler çıkarmak zorunda kalıyorum..

    kolonya dökülmesi günah değil de alkol olduğundan elleri kirletmesi gibi bi durumu var(eğer necis kabul edeceksek alkolu).

    ay tüm yazıdıklarınıza diiceklerim var da blogluk post olur yani..

    YanıtlaSil
  6. yazını
    gülümseyerek okudum vladimir
    isimlerin dünyadaki duruşumuzu etkilediğini düşünüyorum
    lakin
    hayvanlar dünyasında durum ne fikrim yok
    bir arkadaşımın alman kurt köpeği var
    ismi alex
    çok yakışıyor

    YanıtlaSil
  7. her bir cümleni o-nay-lı-yo-rum :P:p:P

    YanıtlaSil
  8. Birbirinden güzel konuları tek bir başlık altında toplamışsın.Beş başlıklı bir kırmızı pelerinli kız çıkardı oysa ki..
    :D keşke yazı daha uzun olsaydı dedim okurken...

    Allah iyiliğini versin.

    YanıtlaSil
  9. Vladimir:)

    Bitmez ki bunlar..Yazına bende çok güldüm..

    Bayan kenarı, sanirim bayanlara ayıp olmasın diye söylenmiyor olabilir..Ama sanırım sayende artık benim sözlüğüme girdi..:)

    en çok vampir gibi dolaşan kravatlı amcaya güldüm..Niyeyse başka son bekliyordum belki de..

    Bir de yazında bir yerde, "delimsirek " diye birşey kullanmışsın..:) Böyle kelimelere bayılırım.Hep zeka ve kelimelerle arasının iyi olduğunu gösterir bana..

    Aklıma gelen Şarkılardan " no woman, no cry" var bir türlü doğrusunun türkçeleştirerek sapıtıldığı ..Bir de bir arkadaşımın fino köpeği "ökkeş"..

    düttürü dünya işte..

    YanıtlaSil
  10. Parmaklarından bir tanesi kendi burun deliklerinden bir tanesinin içinde sanki beyin loblarından bir tanesine erişmeye çalışırcasına, dünya ile ilişkisini tümden kesmiş biçimde, bir elmas madeninden en yüksek karatlı elması çıkaratıverecekmiş gibi kendinden geçmiş halde faaliyet göstermektedir

    92 dilde 114 şivede ünlem içeren ifadeler kullanmak istiyorum bu cümleye karşılık :)

    oha,çüş,yuh arkası yarın :)

    YanıtlaSil
  11. bizim iş yerimizde de içi geçen biri var. herkez alışkın artık odasına kapıyı tıklamadan girebileceğimiz, yaklaşık yarım saat sonra uayanabileceğini bildiğimiz bir muhasebe müdürümüz var. İşin garip kısmı beni eve bu adam bırakıyor ama ben her gün kelle koltukta gidiyorum ve bu sefer herkez dnüp bana soruyor." arabada da uyuyor mu?" diye.

    bende dolmuşta giderken okul öğrencilerinin veya gençlerin hamile kadın gibi yer kapma telaşına düştüklerinde umutsuzlanıyorum.

    YanıtlaSil

Yorumlar