Bunun Jazz müziğinden hoşlanmayanların ve bilhassa "Big
Band" ve nefesli çalgı icralarını uzun süre dinlemekten rahatsız olanların
ilgi duyabileceği bir film olmadığını en başından söylemek lazım.
Film; adını Justin Hurwitz bestesi Whiplash'den alıyormuş
gibi görünse de, bütün önemli anlarında kelimenin İngilizce'de (argo dahil)
taşıdığı bütün anlamları barındırıyor.
François Truffat yönetmenliğe başlamadan iki sene kadar önce
kaleme almış olduğu, geleceğin film yönetmelerini konu edinen bir metinde şuna
benzer ifadeler kulanır:
"Yıllar sonra yönetmenler kendi hayatlarını ve kendi kişisel deneyimlerini çekinmeksizin filme aktarmayı başaracaklar ve bunların çekmiş olduğu filmler izleyiciye alışık oldukları kurgusal olay örgüsüne sahip olanlardan daha cazip gelecek."Yönetmen Damien Chazelle kendi müzik eğitiminin ona kazandırdığı deneyim ve gözlemleri, dram türüne giren filmine tıpkı Truffut'un seneler evvel öngördüğü biçimde katmayı başarıyor.
Damien Chazelle
Whiplash ilk kez JK Simmons'un da içlerinde yer aldığı kadro
ile 2013 yılında kısa film olarak çekilmiş. Gördüğü ilgi üzerine uzun versiyonu
hazırlanmış. Filmin senaryosu, Damien Chazelle'e ait. Müzik filmin içinde
önemli bir yere sahip, Alfred Hitchcock'un "The Man Who Knew Too
Much" filminin ikinci versiyonunda filmin finaline doğru çalınacak müziğin
önemli bir anına izleyicinin dikkatini çekebilmek için yaptığı cambazlıklara başvurmadan
seyirciyi notaların arasında gezdiriyor. Ayrıca geçtiğimiz yıl izlediğimiz
Grand Piano filminin kotaramadığı gerilimi filme ustalıkla katmış. Film
başarılı sayılmak için ne kadar ileri gidilebileceği sorusuna yaıt arıyor,
soruya her cevap bulduğunuzda gerilim çıtası bir miktar daha yukarıya çıkıyor. İki
ana karakter arasındaki çatışmanın gerilimi, son sahnede davulun son notayı
vuracağı ana kadar tırmanıyor.
İlk gençlik yıllarında davul çalmış olan Miles Teller filmin
baş karakteri davul öğrencisi Andrew'ün yolculuğunu başarıyla canlandırıyor.
2013 yılının sürpriz filmi; artık bir
klişeye dönmüş konusunu, seyircinin gözüne batmayan sağlam oyunculuklardan
destek alarak kendine has bir dille aktarması ile "The Spectacular
Now" olmuştu ve daha evvel canlandırdıkları rollerde rüştlerini ispat
etmiş ancak adlarını fazla duyuramamış iki genç oyuncusunu ana akım sinemanın aradığı
yıldız adayları arasına taşımıştı. Bunlardan biri Shailene Woodley, diğeri
Miles Teller idi. Bu filmden sonra canlandırdığı karakterlere farklı yorumlar
katmayı başaran Woodley'in yıldızı giderek parlarken. Teller aynı karakterin
versiyonlarını canlandırmaya devam etmiş ve iki yıl içinde kendini yeni
"John Cusack" olarak adlandırabileceğimiz bir şablona dönüştürmüştü.
Ancak bu filmde Teller önceden canlandırdığı tiplere dair en ufak benzerlik
taşımadığı gibi fiziksel olarak geçirdiği değişimin de rolüne katkısı büyük,
zira çekimlerin yapıldığı sırada 27 yaşında olan aktör 19 yaşında bir müzik
öğrencisini canladırmalıydı. Miles Teller rolünün altından vücut diline ağırlık
vererek kalkıyor, ki bu ana akım sinemada erkek oyuncuların fazla yararlandığı
bir teknik değil. İyi bir müzisyen olma hayallerini hayata geçirmeye azimli
Andrew karakteri filmin başından finaline kadar bir takım testlerden ve değişimlerden
geçerek, hırsının farklı boyutlarını açığa çıkıyor. Filmin yükü Andrew adındaki
öğrenci ile Fletcher isimli müzik öğretmeninin sırtında. J.K.Simmons ekonomik oyunculuğu ile: gözlerini ve
ellerini kullanarak; insanları manipüle edebilen, yalancı ve aynı zamanda iyi
müzisyen olan baskın Fletcher katrakterini inanılır kılıyor.
Baş karakterinin hayallerine yaklaşma ve uzaklaşma öyküsünü
tıpkı başarılı bir davul solosu izlettirir gibi seyircisine sunan filmin
konusuna kısaca değinecek olursak; Andrew (Miles Teller) ülkenin en iyi müzik
okulunda öğrencidir, bir gece geç vakitlere kadar davul çalışırken efsanevi
öğretmen ve okulun yarışmaarda derece almaya odaklı büyük caz orkestrasının
şefi Fletcher ona çaılışı ile ilgili bazı öğütler verir. Kısa bir süre sonra da
orkestraya yedek davulcu olarak dahil eder. Fletcher iyi bir müzisyendir ancak
çalışılması zor bir öğretmendir, orkestradakilere sürekli hakaretler yadırır,
hata ihtimaline bile toleransı yoktur, yetenek kırıntısı sezdiği öğrencilerinin
sınırlarını zorlamak için seçtiği teknikler ise psikolojik işkence seanslarını
andırmaktadır. Film sürekli sınanan Andrew'ün başarılı bir davulcu olarak
kendini ispat edip edemeyeceği sualine odaklanır.
Filmin en önemli kozu Fletcher karakterinin başarısı ancak
bu rolün aslında bir zamanlar hayli sık kullanılmış bir şablon olduğunu da
anımsamakta yarar var. Kameranın askeri eğitime döndüğü her filmden kolaylıkla
anımsayacağınız eğitim başçavuşu tiplemesinde görürüz bunu. İyi bir askere
dönüşmesi gereken baş karaktere hayatı zindan eder bu baş çavuş karatekteri,
onunla o denli uğraşır ki, karakterimiz nihayetinde çok başarılı bir asker ya
da subaya dönüşür (Subay ve Centilemn, Full Metal Jacket, vb). Film başarılı
anlatım diline rağmen zaman zaman klişe görsellerden yararlanmakta. Rocky ve
Kızgın Boğa filmlerinden ödünç alınmış anları dikkatli gözler kolaylıkla
yakalayabilir.
Öykünün başarısı içine sızan gerçek yaşamdan alınma öğelerin
yanısıra, diyaloglara fazla yer vermeyen senaryosundan geliyor. Sinemanın özü
olan, görsel öğelerin ustaca kulanımı öykünün akışına ivme kazandırıyor. Diyaloglardaki
ekonomik hal filmin en önemli artılarından bir tanesi. Bir diğeri de görüntü
yönetmeni Sharone Meir'ın kamerasını ustaca planlanmış bir kareografiden milim
aydırmaksızın gezdirmiş olması. Böylelikle izleyici olaylara orkestranın
içindeki müzisyenler kadar yakından tanık oluyor. Filmdeki çatışmanın ritmini
de belirleyen kurgu, Tom Cross'un eseri. İzleyicinin Fletcher'ı da, Andrew'u da
ete kemiğe bürünmüş biçimde hissetmesini kurgunun cesur haline borçlu.
Gerekmediği halde üstüste yapılan bindirmeler filmi bir anda MTV müzik klibine
döndürebilecekken, giderek yükselen tansiyon ve baş karakterin kişiliğindeki
başkalaşma ritimde aksamalr olmadan ekrana yansıyor.
Daha en başından farkına vardığımız gibi Fletcher gerçekleri
işine geldiğince kullanan, dahası her konuda acımasızca yalanlar uydurabilen
bir kişi. Filmin bir yerinde Andrew'a
Charlie Parker'ın öyküsünü anlatıyor. "Parker henüz tanınmamış ve genç bir
müzisyen iken bir gece aralarında Count Basie Orkestrası'nda çalan ünlü davulcu
Jo Jones'un da olduğu tanınmış müzisyenlerle bir "jam session"a
katılıyor. Charlie Parker o kadar kötü çalıyor ki Jones sinirlenip zilleri
aldığı gibi ona doru fırlatıyor. Eğer denk gelse bir uzvunu kaybedebilecek olan
Parker bunun üzerine çok hırslanıyor. Aylarca pratik yapıyor, bir sene sonra
aynı yerde aynı grupla çalmaya başladığında efsanevi "Bird" doğuyor.
Eğer o gece Jones Parker'a "aferin" deseydi jazz müziğinin tarihi
başka türlü yazılabilirdi."
Filmin içinde durduğu yere baktığınızda çok hoş bir
zamanlamaya sahip olan bu öykü aynı zamanda anlatılanın gerçek olmadığını bildiğinizde
apayrı bir işlev kazanıyor. Filmin geldiği o noktada karakterin böyle bir yalan
söylemiş olması dahiyane bir buluş ve finalin tahmin edilmesi demek aynı
zamanda. Mamafih gidilecek yolun bilinmesi, seyirciyi bu kez başka bir
gerilimli bekleyişin içine sokmakta. Yalan yahut değil, öykünün geldiği o
noktada atılan adım filmin keyfini öldürmüyor. Yalanı yakalamış olmak sadece
bir hediye diyebilirim.
Bir iki cümle dışında diyalog içermeyen finaldeki
performanslar olağanüstü, seyircinin film boyunca dinlemeye alıştığı klasik bir
Juan Tizol bestesi Caravan; kimin av, kimin avcı olduğunun birbirine karıştığı kedi
fare oyununa eşlik ediyor. J.K. Simmons'un Fletcher karakterinin zihnindekileri
son bir jest ile açığa vurması ve kameranın Andrew'e ani dönüşündeki zamanlama için
söylenebilecek tek şey var: mükemmel.
Damien Chazelle bu filmi ile izlenmesi gereken yönetmenler
hanesine adını yazdırmayı başarıyor. J.K. Simmons'un bu rolü ile en İyi
Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü'nü almaması büyük sürpriz olur.
Miles Teller'a gelince iyi yönetmenler ile buluştuğunda ilginç işlerin altından
kalkabilecek, ilerisi için ümit veren bir oyuncu olduğu artık kesin diyebilirim.
Whiplash - 2014
Senaryo: Damien Chazelle
Yönetmen: Damien Chazelle
Oyuncular:
Miles Teller
J.K. Simmons
Paul Reiser
Melissa Benoist
Nate Lang
Görüntü Yönetmeni:
Sharone Meir
Kurgu:
Tom Cross
Meraklısına Linkler:
Çok güzel anlatmışsın Deniz.Emeğine sağlık.Çok etkileyici filme benziyor.Sayende film dağarcığımız artıyor.
YanıtlaSilRica ederim Sanem. Vakit bulursan görmeni tavsiye derim.
SilAltın Portakal sırasında her izleyen çok beğendim diyerek çıkmıştı salondan ama ben bir türlü saatini denk getirememiş, meraktan çatlamıştım. Neyse ki izledim, gerçekten izlenesi imiş, siz de şahane anlatmışsınız...
YanıtlaSilÇok teşekkürler, film hafızasında yer edecek filmlerden bir tanesi daha. İçinde bazı ilkleri barındıran filmleri seviyorum.
SilArtık gitmeyecegim demektir bu filme:)
YanıtlaSilSen bilirsin fekat yazıda filmin olay örgüsünü ele veren bir kısım yok. :) Yalan kısmını bilmek filmin son bölümüne doğru biçmde bakmayı sağlayacaktır diye yazdım.
SilHemen izlemek istedim.
YanıtlaSilBugünle birlikte iki gün gittim sinemaya.Bilet bulamadım.Tıklım tıklımdı.Hemen doluyormuş seanslar..Bir taraftan güzel sinemaseverlerin ilgi göstermesi.İnşallah bir gün hep birlikte Sinema Kulübünde izleriz.Netten izleyeceğim şimdilik.
YanıtlaSil