3 Ocak 2015 Cumartesi

İzmir'in Derdi, Mütevazı Belediye Reisi'ni Germiyor

İzmir'in ülkenin üçüncü büyük şehri olduğu söylenir söylenmesine de son on yıl süresince, iki yılda bir kaldırım taşlarının yenilenmesinden ve Devlet Demir Yolları hattı üzerindeki rayların sökülüp üzerine yeniden ray döşenip, eski istasyonların adam edilmesi ve de Üçyol'dan Fahrettin Altay'a metro hattı çekilmesi dışında bu kent için adı anılacak başarılı bir uygulama hayata geçirilemediğinden, hâlâ aynı sırayı muhafaza ettiğinden şahsen kuşkuluyum. Kaldı ki, ne izban, ne metro hatları adam gibi çalıştırılmadığı için buralardaki araçlara inmek, binmek, seyahat etmek, aktarma yapmak çoğu zaman işkenceye dönüşebilmektedir. 

Sadece metro/izban hattı mı? Belediye otobüslerinde de, vapur hatlarında da başıbozukluk almış yürümüştür. Düzeleceklerine dair emare malesef görülmemektedir. 

İzmir'de; belediye otobüs şoförleri ile belediye reislerinin hoş, ancak şehir için boş bir ittifak içerisinde olduğunu düşünmeme yetecek kadar uzun süredir yaşamaktayım. Bu kentte otobüs şoförlerinin üzerine titrenir. İnsanlar onlarca, yirmilerce dakika duraklarda bekler, derken aynı hatta ait üç, dört otobüs peşpeşe durağa dizilir. Saat boyu bekle, beğendiğine bin. Bu gecikmesiz gitme nosyonu sıfır numara şoförler; muhtemelen hat başındaki duraklarında oturup o anda televizyonda hangi program ya da maç varsa ona takıldıklarından, ya da hasbıhal derdine düştüklerinden hatlarını aksattıklarının farkında bile değildirler. Neredeyse bir saat bekleyip nevri dönen bir yolcu ola ki sesini yükseltmeye kalkışırsa bunların birleşip, itiraz edeni oracıkta benzettikleri de görülmedik hadiselerden değildir. Yine de şoförleri suçlamıyorum, bir yerde kontrol yoksa nizamsızlık olması kaçınılmazdır. Hayal ettiğim ittifakın adını: 
"bana sülalenin oyunu taşı, ben de seni dengine bırakayım, dahası gerektiğinde hat sayısını arttırıp, erkek evladına da iş bulayım." 
koyuyorum müsadenizle. 

İzmir'de onlarca yıldır hizmet veren bazı otobüs hatlarını sözümona "tasarruf edeceğiz" saçmasapan gerekçesiyle yerel seçimlerin hemen ardından darmadağın etti sayın belediye reisi Aziz Kocaoğlu. Hayatında belediye otobüsü ile seyahat ederek işe ve okula yetişme derdi yaşamamış sosyal demokratların izmirliye zulmü böylece bariz bir biçim kazandı.  Aynı semtin bir ucundan bir diğer ucuna aktarma yapmaksızın gidememek son derece gereksiz bir çiledir halka dayatılan. Gün boyu indi bindi yaparak seyahat etmesi gerekmektedir izmirlinin. Hat ve otobüs sayısını arttırarak tasarruf ettiğini iddia etmek de nasıl bir saçmalıktır? Hat sayısı artınca asıl artması gerekenin otobüs şoförü sayısı olduğu ve bunlara verilecek maaşın yekûn tutacağı da açıktır üstelik. 

Dünyada mazot fiyatları düşerken en pahalı ulaşımı sunan belediye hala ulaşımdan zarar ettiğini söylemeye devam ediyor. Belediyelerin amacı kâr değildir oysa ki, geçtiğimiz yıllarda başka ülkelerden aldıkları kredilerin geri ödemeleri geliyor benim aklıma. Alınan kredinin koşulları ve nereye akıtıldığına dair bilgi yok. Üstelik otobüs, vapur, izban, metronun bir günlük getirisinin ve maliyetinin ne olduğunu açıklayan da olmadığına göre bu konuda bir hesap yapma şansımız yok. 

Aziz Bey'in son seçimler öncesinde bir televizyon kanalında kendine yöneltilen soruya verdiği yanıt aklımdan uzun yıllar çıkacak gibi değil. Şöyle demişti: 
"ben çok şey yapıyorum bu kent için, ama alışmamışım, doğamda yok, anlatmayoı sevmiyorum yaptıklarımı"
Çıktığı ağızın sahibinin basiretli olduğuna dair kuşku uyandıran, çekingen, ergen lafları bir belediye reisi söylememeliydi. Dahası böyle lafların devri ergenlik çağındakiler için bile kapanalı yıllar oluyor. Yok efendim mütevazı tabiatı icraatini dile getirmesine mani olmakta imiş. Olur mu öyle şey? Kalkıp kendin anlatmayacaksın kendini hemşerim. Bir alay insan çalıştırıyorsun "hâlkla ilişkiler" dairesinde: onlar senin ekibinin icratini adam gibi anlatacaklar. Mazeret hazırda var mıdır, "onlar  da çok yoğun olup o kokteyl senin, bu açılış benim gezerken yorgun düşmekteler" midir bilemem. "Yapılmış bir şeyi anlatmanın ne haceti var" ataletinin içine yuvarlandıkları kesin. Kentin kültürel yaşamını birbirine kattılar birirnden kibirli kifayet yoksunu muhterisler ile. Belediye otobüs şoförlerinde gördüğümüz kontrol mekanizmasının çalıştırılmaması hadisesinin bir benzerini mevcut halkla ilişkiler kadrolarının doğru ve yeterli kullanılmamasında ve bunların denetlenmemesinde gözlemleyebiliyoruz. Eminim bir çok birim kendi başına buyruk biçimde bir şeyleri birbirine katmakta, kontrol eden, bu da ne diye sual eden olmadığı için de hata yaptıklarının bile farkına varan olmamaktadır. 

İzban hattı dersen, o artık en başından beri "kim kime tum tuma". Ne trenin ne zaman geleceğini gösteren göstergelerin çalıştığını görebilirsin, Ne tarifeye uygun saatte boy gösteren tren geçer, Göstergenin çalışacağı tutsa, sıradaki trenin 24 dakika sonra geleceğini gösterir ama bir de bakarsın tren bir dakika sonra çıkar gelir.  Tıkış tıkış dolu olduğu saatte iki vagonlu tren geçer, sakin saatlerde vagonlar dizi dizi, boş boş akar. Halkapınar'daki aktarma istasyonundaki aktarma rezilliğinin arkasındaki ekibin sorumlusunu ve fikir sahibi tanımak isterdim, bundan daha salakça bir projeyi düşünebilecek kapasiteleri var mıydı suratlarına bakıp şıp diye anlamak iyi olurdu. Şimşekli havalarda İzban çalışmaz, Rayların bakımı diye bir şey, için tek bir şey söylenebilir:
"Yok öyle bir şey"
CHP'li yerel yönetimin halkın istek ve ihtiyaçlarına duyarsız olmakla eş anlamlı olduğun ispata yarayan icraat bolluğu bu rehavet ve sorumsuzluğun temenlini oluşturuyor olmalı. Haka yararlı olma konusunda ufku dar bu ekip İzmir'e yaptığı kötülükler ile yetinmemiş olmalı ki, yeni yılın ilk gününe ulaşıma yapılan %12,5 seviyesindeki zamla başladı. Mazot fiyatı inerken, güya hat sayısını arttırarak tasarruf ettiyseniz nereden çıktı bu fahiş zam?  İstanbul'da İzmir'deki nin kat kat fazlası yolu daha ucuza gidebilirken kimse utanmadan İzmir'in daha ucuz ulaşım hizmeti veridğini söyleyemez. Kartal - Kadıköy arası 1.07 TL. Söğütlüçeşme'den Beylikdüzü'ne (Neredeyse İzmir- Akhisar arası kadar yol) son derece uygun fiyata gitmek mümkün. 

Eğer Aziz'in amacı, CHP'nin İzmir'de bir daha asla belediye seçimlerinde yeterli oy almaması ise bu konuda kendisinin bu defa azimle çalıştığını söyleyebiliriz. 

Hazretin yaptığı zam İzban hattındaki göstergelerin çalışmasını bile sağlamayacak ben size söyleyeyim. 


4 yorum:

  1. Çok doğru noktalara değinmişsin arkadaşım. Bir tespit ancak bu kadar yerinde ve güzel yapılabilir. Körü körüne sırf CHP diye oyveriyoruz. Rakip parti kazanmasın diye. Ama bu durumumuzu da sağolsun aheste aheste kullanıyor bel(a)diyeler. Adamlar resmen "gel de rakip partilere oy ver" diye seçmeni kendi elleriyle götürüyorlar rakip partilere..

    YanıtlaSil
  2. Körü körüne oy verişine güveniyorlar biz izmirlilerin zaten. Ancak son yerel seçimden sonra yaptıkları basiretsizlikler ile kendi basiretsizliklerini aştılar, iyice ileri gittiler. Dün metroya girişte kentkartımı basınca 2.25 i görünce çok sinir oldum. Tamam o hizmeti veriyorsa o parayı alsın, ama çok sefil bir ulaşım düzennelemsi var bu şehirde paramızı çarçur etmelerine öfkeleniyorum. HO izmirlilern sadakatini ödüllendirmiyor, cezalandırıyor.

    YanıtlaSil
  3. Bu konuda senelerdir sana katıldığımı biliyorsun.

    Yalnız vermeyin be artık oy moy :)

    YanıtlaSil
  4. Biliyorum N. malesef, ikimizinde dilinde tüy bitti. Ama fanatikleri bile başlarına gelenleri anlamaya başlayabildi en sonunda. CHP son yerel seçim boyunca İzmir'de sergilediği ayak oyunları ile olsun Byükşehir Belediyesi için desteklediği isim ile olsun politik intihar denemiş ve başarılı olmuştur. Halka çektirdikleri eziyetin tek sorumlusu CHP'nin ta kendisidir. İzmir gibi bir kente kendi içlerindeki en iyi isimler ile destek verecekken bu şehri kötü yönetilme örneği haine getirmek kendi tutucu ve kemikleşmiş oy potasiyeine yaptığı en büyük ihanettir. Akıl ve vicdan sahibi hiçbir insanın bu partiye İzmir'de bir daha güven tazeleyeveğini asla düşünmüyorum.

    YanıtlaSil

Yorumlar