Ükemizde yapılan ticari müziğin en önemli sorunlarından bir tanesi ciddi anlamda tür farklılaştırılmasına gidilmemiş olmasıdır. Satışa sunulan eserlerin türünün ne olduğu bilmece çözmekten daha zordur. Hatta arada bir belirip bir yokolan türlere tam anlamıyla sahip çıkılmamış, bazılarına bir isim dahi verilmeyip kategoriler dışında tutulmuş, isimsiz ve öksüz bırakılmıştır. Arap ezgileri ile örülmüş popular türe yetmişli yıllar ile birlikte arabesk denilmiş son zamanlarda buna serbest çalışma adı konulmaya çalışılmıştır. Türk sanat müziği yetmişli yılların sonuna kadar altın devrini yaşamış ancak seksenler ile birlikte arabeskin türk sanat müziği ile evliliğinden arabesk fantazi türü doğmuş, gerçek türk sanat müziğine gönül verenler unutulmaya yüz tutup hatıralardaki yerini bulmuştur. Türk sanat müziği türünde yeni eser verenlerin eskilerin yerini dolduramayışı ile neredeyse kırk yıl once bestelenip popular olan şarkılar mütemadiyen icra edilmekten dinleyenlerde bir nevi kulak hissizleşmeninden mütevellit umursamazlığa yol açmıştır. Öte yandan başta Sezen Aksu Hanımefendi’nin yunan meslekdaşlarına öykünüp “sentez yapacağım, yapıyorum, yaptım” yönünde beyanatlar vererek popu arabeskleştirme çalışmaları meyvelerini vermiş dört yanı birbirinin benzeri ne popa ne arabeske benzemeyen tutanın eline yapışan zevksizlik ürünü eserler çepeçevre sarmıştır. Bu hesaplı kitaplı değişim içerisinde adı henüz konmamış bir tür de doğmuştur: Fantastik Türk Musikisi. Anlamsız sözler ile dinleyenin dimağında derin dumura yol açan bu şarkıların ilk örnekleri “Veremli Kız”, “Kabaya Püf De” ve seksi imalarla yüklü “Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak”tır.
Bu türdeki şarkıların en önemli özelliği söz ile müziğin arasında anlam olarak uyumun asla olmayışı. Şarkıların icra ediilişinde de icra edenin sergilediği ruh hali ile şarkı sözlerinin hiç benzwrlik taşımamasıdır. Faraza “Delikanlılığa sığar mı bu?” tarzı bir söz edilirken gerek icreacısı gerek dinleyicisi tarafından çılgınlar gibi omuzlar göbekler titretilebilir. Bu şarkıların isimlerine kabaca örnekler vermek gerekirse;
Şantaj Montaj – Ceylan
Ki ki ki, Ko ko ko – Aysun Kocatepe
Dongi Dongi – Çelik
Ahmet – Deniz Seki
Müdür Bey’in Yelil Kürkü – Seyfettin Tomakin
Allah Belanı Versin – İsmail YK
Bakkal Amca - Mahmut Tuncer
Ne Yaptın Deme Ulan Allah’sız – Hakkı Bulut
Rimi Rimi Ley – Gülseren
Komple Tikiyiz – Burak Kut
Kokoreç – Mirkelam
Kıskanıyorum – Hakkı Bulut
15 Kişiye Saldırdım – Güçlü Soydemir
Karagümrük yanıyor – Uğur Aslan
Acayip Hayvanlara Benziyirsen – Hüseyin Turan
Yıkılıyo – Ayça Tekindor
Olmadı Yar – Asya
Bitanesinden bitanesine – Nihat Doğan
Kırdın Kalbimi – Nihat Doğan
Sürüneceksin – Şükran Ay
Öp Beni – Neriman Goran
Benim Adım Elvan
Bu tür şarkıların bir de biraz bel altı imalardan beslenenleri olmuştur günümüzde de eskiden de. Bunlarda naiflikten pek eser aranmamalıdır. Sözlerde ne aradığını bilen insanların kararlılığı hakimdir. Özellikle aşağıdaki şarkıların dözlerinde de kliplerinde erkek gözlerine hitapta başarıya odaklanmış görsel ima kaynakları sonuna kadar kullanılmıştır. Bu şarkıları odyö-vizüel manada hayli cesur eğilimler sergilediğini anlamak için alim olmaya gerek yoktur. Bu türdeki şarkılar pekala da Seksist İmalı Fantastik Türk Musikisi adı altında ele alınması önerilebilir:
İpe İpe – Hilal Cebeci
O Şimdi Asker – Tuğba Ekinci
Foolish Casanova – Petek Dinçöz
Neremi Neremi – Banu Alkan
Seksist İmalı Fantastik Türk Musikisi şarkılarının atalarından bir tanesi de Sevil Öztatlı’nın şarkısı “Seks, Seks, Seks” tir
Fantastik Türk Musikisi denildiğinde akla ilk gelen isim aslında bu türe büyük katkılarda bulunmuş olan bülbül sesli sanatçı Neşe Karaböcek’tir. Aşağıdaki eserlerinin tümü Fantastik Türk Müsikisi türüne dahil edilebilir. Sözlerde derin bir anlamsızlık yüklü olmakla kalmayıp hiç bir mısrası ile müzik arasında derin bir uyumsuzluk barınmaktadır. Bu uymsuzluk şarkıların herbirine hoş bir çocuksuluk, sevimli bir beceriksizlik, manasız bir hoppalık vermektedir, dinleyen nedensiz ve mesnetsiz yere, yer yer acıklı sözler barındırıyor olmasına rağmen nedensiz bir yaşam sevinci ile dolup kabına sığmayıp taşmaktadır:
Havan Batsın (Mırmır), Şıngırdak, Doğmuşum Avare, Ben Zaten Ölmüşüm, Canım Dinleyicilerim, Yetti Canıma, Allah Kerim, Budala, Çağırma Beni, Nasıl Unuttum Seni, Kertenkele, Sevmek Niye, Sürgün Sevgilim, Ben de İsterim, Ben Yastik Istemem, İsterim, Mehmedim Ali, Hel İmana, Milyonum Yok Milyarim Hiç Yok, Pişmanım, Bu Can Sensiz Yaşar mi?, Yasanacak Ne Kaldi ki?, Acaipsin, Çırılçıplak, Maymun Suratlı, Ne Bu, Rakip Arıyorum, Git O kadına, Cıs cıs, Zing Zing, Yam Yam, Cucu, Aşık Olmuyorum, Olmuyor Gülüm, Aşka Saygın Varsa, Özür Dilerim, Demiyon mu?, Eşşiz Sevgilim Benim, Senin Yerine Olsam, Sevme Beni Artık Züleyha, Bir Çocuktan Farkın Yok, Önemli Değil, Sevecek Hal Kalmadı, Allah Derim, Bir Gözünle Gül, Deli Bu, Kapandım Odalara, Sahi mi Söyle Yemin Et, Pabucunu Dama Attım, Çukulatam Çukulata, Gelmesen de Olur Artık, Hatırım Kalır, Ne Sisler Ne Fırtınalar, İzlerini Nerede Bulurum Senin, Beni Bana Ver, Bir Öpücük Bahşiş, İnşallah Maşallah, O Senli Günlerim, Su Ver Leyla, Trilelli Lelli, Üzülme Haydar
Neşe Karaböcek 1947'nin 1 Nisan'ında, İstanbul Yeşilköy'de üç katlı ahşap bir evde Göktürk ailesinin bir ferdi olarak doğar Minik bebeğe Neşecan ismi verilir. Aile, ikisi ölen üç kızın ardından bir kız daha doğduğunu görünce biraz burkulur ama ebesi ‘‘Bak, göbeğini uzun kesiyorum, sesi güzel olsun’’ diyerek annesine verir altı kiloluk bebeği. Takip eden yıllarda bu bebeği bir erkek ve iki kız bebek daha takip eder.
Derken ebenin öngörüsü gerçekleşir Neşe’deki sesin sesin sadece güzel olmakla kalmayıp aynı zamanda soprano olduğu çok geçmeden ortaya çıkar. Sanatçı kalabalığımızda yaygın olduğu üzere bu eğilimlerini sergilemek üzere 3 yaşının gelmesini beklemez minik Neşe. Evlerinin cumbasında oturarak sokağı seyrederken elindeki çorba kaşığıyla ahşaba vurarak tempo tutmak surety ile “Çile Bülbülüm Çile’’, ‘‘Fincanı Taştan Oyarlar’’, ‘‘Limon Ektim Taşa...’’ gibi şarkılarla mahalleyi inletirken henüz 2,5 yaşında şirin ve minyon bir kız çocuğudur..
Sanat hayatına çok erken atılan minik Neşe Devlet Tiyatrosu’nda çocuk sanatçı olarak sahne alır, tiyatroda oynar, sahnede şarkılar söyler, Şan eğitimi alır ve daha sonra şan eğitimini ailesinin isteği ile bırakır. Derken ‘‘Türk müziğinde daha çağa uygun, çok sesli bir değişiklik yapmak lazım’’ der kendi kendine. Bir şarkı bulur, gerçi kendisinden önce 11 kişi tarafından okunmuştur ama meşhur olmamıştır. Şarkıyı ispanyol tarzında icra ettirir ve okur. ‘‘Artık Sevmeyeceğim’’ ve ‘‘Ağlama Değmez Hayat’’ın olduğu 45'lik, 5 milyon satar. Ve bundan sonra bir çok türde şarkılar söyler, filmlerde rol alır. Bing Crosby'den sonra dünyada en çok altın plak alan 2. sanatçı bile olur.
Ben de sırf bu yüzden ''Yansımalar,İncesaz,Ezgi'nin Günlüğü vb.'' grupları sanatçıları dinliyorum.
YanıtlaSilBir de siz o tür şarkılardan bahsedince aklıma bir şarkı daha geldi.Eminim o gruplardan birine girer : Şarkıcı bayanın adını hatırlamıyorum ama şarkı ismi '' Kuşu Kalkmaz '' dı galiba :)
bunlara "pompalamasyon" adlı şaheseri de ekleyebilir miyiz? ekleyebiliriz bence. :)
YanıtlaSilgüzel yazı ama müsaadenle gördüğüm bir hatayı hemen düzelteyim. acayip hayvanlara benziyirsen hüseyin turan'ın değil. azerbaycan kültüründe meyhana tarzı denilen bir tür aslında. ve fantastik ya da anlamsız da değil. şöyle ki, meyhana müziği bizdeki halk ozanlarının birbirleriyle karşılıklı taşlamalarına, müsabakalarına benzer. dört beş ozan karşılıklı oturur ve birbirlerine, tabiri caizse laf sokarlar.meyhanacılar düğünlerin de aranılanlarıdır. aralarında çok ünlü olanları vardır. şimdi bahsettiğin şarkının sözlerini alıp, bir de türkçe çevirisini okursan daha iyi anlarsın ne demek istediğimi ya da dur kolaylık olsun ben sana bir iki link atayım burdan :)
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=f7ACymt7R70&playnext=1&list=PLD192A0628C2BA101
http://www.youtube.com/watch?v=m2NQKW9j4ik
ha unuttum bi de, bulamazsan çevirisini ben sana çeviririm. malum serde azerilik var :)
YanıtlaSiloba biliyorum perşembe pazarına döndürdüm burayı da, mimledim seni onu şeyedeyim didiydim.
YanıtlaSil