Geçen yıl bu vakitlerde İzmir, Kıbrıs Şehitleri'ndeki bir kitapıda kulak misafiri olduklarımı anlatmıştım. Kitapçılar benim için gariplikler müzesi ya da bir nevi tuhaf olaylar okulu olmaya devam edecek anlaşılan. Uzun yıllar sonra zorunlu olarak İstanbul'da yeniden uzunca vakit geçirmek durumunda kaldım biliyorsunuz. Bunca ay zarfında kitapçılarla ilgili şu yaşıma kadar öğrendiğim temel özelliklerden bir tanesinin geçerli olmadığını, yanlış bilgiden ibaret olduğunu öğrendim mesela. Kitabın üzerinde yazılı fiyatla satıldığını biliriz değil mi? Yok efendim yanlış bilgi. Kadıköy tarafındaki bir çok kitapçıda kasiyerle pazarlık edebiliyorsunuz. Buna ilk kulak misafiri olduğumda inanamadım önümdeki kadın göz göre göre kalın kitanı yüzde yirmiye yaklaşan bir indirimle satın almayı başardı. "Ay ben yıllardır buradan alış veriş ediyorum, n'olur indirim yapın" üstelemesi ile başardı üstelik bunu. Demek ayağı alışmış bir müşteriydi.
Ben pazarlık konusunda fazla başarılı değilim. Ancak hemen gözümün önünde olan bu olayın üstüne; ya o kitabı orada bırakıp dükkanı terketmek ya da aynı şekilde çataçat pazarlık edip indirim almak gibi iki seçenekten başka bir şansım olmadığı kanaatine vardım. Kasadaki adama kitaplarımı uzattım ve "Az önceki hanımefendiye yaptığınız kadar indirim istiyorum" dedim. Zorlamaya, pazarlığa gerek kalmadı. Hemen istediğim kadar indirimi yaptı. 40 TL'na satın alacağım iki kitaba 32 TL bedel ödeyip sahip oldum, kaldı 8 TL cepte. Allahım nasıl sevindim anlatamam. Dükkandan dışarı çıkınca bir burukluk çöreklendi omuzlarıma. Bunca yıl yüzlerce kitap satın alıyorsun, satmaya kalksan para etmiyor. Satın alırken bunca yıl akıl etseydin biraz daha ucuza almayı denmeyi ya diye kızmaya başladım kendi kendime. Al işte sana hiç bir yere varmayan kendi kendini yiyip bitiremeyeceğin bir monolog. Adam sen de deyip defettim kafamdan bu düşünceyi.
Sevdiğim Kitabevleri:
Remzi Kitabevi: İstanbul'da Remzi Kitabevi'ni çok seviyorum. Ortam sessiz, yeni çıkmış pop şarkılarının melodileri yakarmıyor ortada. Bir de yeni çıkan kitapları her yerdekinden %20 daha ucuza satıyorlar. Pazarlığa gerek yok. Kitabın arkasında iki etiket yapıştırılı, biri heryerdeki fiyatını gösteriyor diğeri indirimli fiyatını. Bunun böyle olmasından bile kuşkulanmayıp diğer yerlerde fiyat indirimi istememiş olmak da benim saftirikliğim. Beynime nedense biri kodlamış sanki: "Kitap üstünde yazılı fiyattan satılır" Öyle değilmiş. Öğrendim.
İstiklal Kitabevi: Üst kattaki yabancı dilde kitaplar satan bölümü seviyorum. Çünkü buranın ucuz kitap köşesindeki fiyatlar inanılmaz ve aralarından cidden sıkı kitaplar çıkıyor. Üstelik türkçe kitaplardan daha ucuza. Yine üst bölümde ikinci el kitapların da durumları gayet iyi, bazılarının ikinci el olduğunu anlamak mümkün değil. Onların fiyatı inanılmaz uygun. Tek kusuru bu bölümün bir ucunda Biletix kuyruğunun yarattığı kargaşa. Ondan da ipodun sesini biraz yükselttim miydi kurtuluyorum.
Seyhan - Kadıköy: İşte içinde günlerce kaybolmaktan haz duyacağım bir yer. Uygun fiyatlı ingilizce kitap bölümünde her zaman şaşırtan bir kitap ile karşılaşmak mümkün. Orası da gürültülü ama gürültünün çözümünü cebimizde taşıyoruz artık. Aç kendi müziğinin sesini duyma diğer gürültüyü.
Dün bir kitapçıda dergileri kurcaladım, Milliyet Sanat Dergisi'ni satın almak için kasaya ilerledim. Dergiyi uzattım. Borozan sesli, kendisini "dünyada kendimden başka kimseyi takmadım takıştırmadım, takıştırmayacağım da" makamında zortlama telaşında, kainat nadanlık güzeli bir kırklıgiller gülü yanında kızı ya da görümcesi mi çözemediğim bir diğer benzeri, geleceğin cevheri ile belirdi. Resmen belirdi işte çünkü daha bir salise evvel orada yoktular. Ben kasaya geldim elimdekini uzattım. İşte o anda belirdiler. Dibimde bittiler. Sesssizlik ve huzurun ömrü oraya kadarmış, İkisi de orada can verdiler, kitapçıya kasvet geldi. Keçi olsam o ikisini de sevmediğim ot ilan ederdim. Tek tek yolar uçurumdan aşağıya atardım. Öylesine vahim bir antipati saçılımı işte.
Ben paramı uzatırken kasiyerin soluk ay ışığında şeytanla dansı başladı, yok yok imtihanı başladı. Önüne gelenin önüne bir badire gibi yükselmesinden aldığım ilham ile kendisine hanımefendi süsü vermiş o kadına yazımın bundan sonrasında Badiregül demeyi uygun gördüğümü söylemeliyim. Kadın eline aldığı bir kitabı o, bu ve şu yönlerde gelişi güzel sallayarak kasiyere seslendi. Bu arada ben bir hiçim zaten. Onun önünde olmamın bir anlamı yok.
Badiregül: Bu yazarın en son kitabının adı ne?
Kasiyer: "Herşey beyinde başlar".
Badiregül: Yok olamaz, son kitabının adı başka sanki.
Kasiyer: En sonuncusu "Herşey beyinde başlar"
Badiregül: Rengi turuncu hani?
Kasiyer: Mavi hanımefendi.
Badiregül:(görümce kılıklı kıza) Hiç birşeyi tutturamıyorum bugün.
Badiregül: (kasiyere) Sizde yok mu en son kitabı?
Kasiyer: Yok efendim.
Bu arada kasiyer paramın üzerini verdi, fişimin çıkmasını bekliyoruz.
Badiregül: (elindeki kitabın kapağına bakarak) Peki bu kitabının adı ne?
Kasiyer: Kapağı bana doğru tutarsanız söyleyebilirim hanımefendi.
Kadın kitabı gösterir.
Kasiyer: Herşey seninle başlar
Badiregül: (görümcesine) Üstünde yazıyormuş kitabın adı. (kasiyere)Alayım mı bunu, güzel mi bu?
Kasiyer: Bugüne kadar müşterilerimizden şikayet almadık bu kitapla ilgili.
Badiregül: Aliym bari o zaman.
Kasiyerin sinirleri çeliktenmiş, bir aferimi haketti. Böyle tuhaf garipliklerin paylaşıldığı anlarda insanlar duruma şahit olanla göz teması kurup "bak işte başımıza gelene" bakışı atarlar, yüzlerine mimik takınmazlar ki daha fazla bir kışkırtım süreci yaşanmasın. Bu da öyle melul baktı. Üzüldüm biraz. İnsanlarla uğraşmak zor.
Kitapçılarda kulak misafiri olunacak çok malzeme var. Kulaklığı taktığımda onları kaçırıyorum.
Kendime not:
Kitapçılarda kulaklık ile müzik dinlemeyi azaltmam lazım.
nasıl bir dialogdur ki bu;
YanıtlaSilBadiregül: "Alayım mı bunu, güzel mi bu?
Kasiyer: Bugüne kadar müşterilerimizden şikayet almadık bu kitapla ilgili.
Badiregül: Aliym bari o zaman.
şaka gibi birşey...
bu arada kadıköydeki alkım kitabevi'de en sevdiğim demesem bile içinde kaybolup gittiğim kitabevidir söylemeden geçemedim...
Beenmaya;
YanıtlaSilAdamı deliliğe ittiren diyaloglardan, Garip, itici, kışkırtıcı.. Bu kadına ne yanıt versen başına bela. Güzel dersin beğenmez gelir kafana atar, kötü dersin niye satıyorsunuz deyip üste çıkar. Yani allah sabır versin :))
Alkım'da da vakit öldürüyorum bazen. Öyle geniş yerler iyi oluyor ::)))
Demek "Adı üzerinde yazıyormuş" etrafta kamera şakası falan mı çekiyorlardı acaba?
YanıtlaSil