Birkaç sene önce İzmir'de Cuma akşamları gittiğimiz barda tuhaf bir olay geldi başıma.
Hoş o barda başımıza gelen tuhaf olay sayısı artınca o barı defterden sildik. Müşterileri mağdur olduğunda olayla alakadar olmamalarının profesyonelliğe sığmadığına karar verdik. Kalabalık bir gruptuk. Barın sahipleri hala gördüğünde neden gelmiyorsunuz diye soruyorlar o gruptakilerin hepsine. Hiçbir ilgi geçmişteki duyarsızlıklarını unutturamıyor. Varsınlar yağlı bir grup müşteriyi kaçırdıklarına şaşırsınlar.
Başıma gelen ise sadece tuhaftı, masamızı çevreleyen gruptaki bir kaç birey arasında yaşandı, dışarıdan gelen bir tehlike değildi. Olay içimizdeydi.
Bir cuma akşamı üç arkadaş bizim grubu ekmiş İzmir klasiği rakı-balık yapmıştık. Yemekten sonra bizimkiler ne yapıyor diye bara gittik. İyiydiler ne yapsınlar, yayılmış demleniyor, muhabbet ediyorlardı.
10 kişilik bir masanın en sonuna cam kenarına ben oturdum, diğer iki arkadaşımda karşıma oturdular. Üç erkek muhabbetin seyrini anlamak için kulak kabarttık. Bilinen geyikler işte. Ben yeni aldığım telefonumu kurcalamaya başladım. Dünya ile alakamı kesidmek üzereydi. Yanımda oturan iki kişi vedalaşıp kalktığında saat 12yi bulmuştu. Telefonun sırrına erme çalışmalarım tam hızla gidiyordu ki yanımdaki sandalyeye bir kocaman çanta, öbür yanına ise çantanın sahibi balık eti 30 yaşlardaki kadın oturdu. Kadını daha önceden tanıyordum, bizim grubun müdavimi değilse de arada takılırdı. Arkadaşlarımızdan bir tanesi yeni boşanmıştı, onun boşanma sebebinin bu kadın olduğu söyleniyordu. Arkadaşımızın eşi güzel bir kadındı, zekiydi ve kariyerinde başarılı olmuştu. Bu ilişki dedikodularına öfkelenip kestirip atmıştı evliliği. İlişkileri vardıysa da bizim şahit olduğumuz bir durum yoktu. Ama boşanmaya kadar vardığına göre, bu dumanın sebebi bir ateşti demek ki. Kadının tuhaf bir ismi vardı. O isimde başka bir kadın tanımıyorum diyelim. Biz bununla yarım ağız selamlaştık. Yüzünün aşırı derecede, ağır makyajlı oldu dikkatimi çekti. Ben telefonu çözmekten umudumu kesmiş, oyunları kurcalama telaşına düşmüştüm. Karşımdaki kazmalar diyeceğim affınıza sığınarak aniden bu kadınla ilgili ileri geri konuşmaya başladılar. Onun adama nasıl kancayı taktığını, daha önce de benzeri ilişkiler yaşadığını, evli erkeklere musallat olup yuvalarını yıkmadan rahat etmeyen biri olduğunu birbiri ardına hiç de fısıldamadan sıralıyorlardı. Maddi durumu iyi evli orta yaşlı erkekleri seçip onları sövüşleyen kadınlarla ilgili psikolojik çözümlemelere daldılar bir ara. Havada "belayım ve birazdan geliyorum" kokusu vardı ama kadında söylenenleri dinlediğine dair bir işaret yoktu. O masanın diğer ucuna laf yetiştiriyordu. Kelimeleri peltek peltek çıkıyordu ağzından anlaşılan bara gelmeden önce başka yerde takılmıştı. Düpedüz sarhoştu.
Kadın bir ara masadan kalkıp tuvalete gitti. Bizimkilere "Çok ayıp ediyorsunuz, masanızdaki biri, hele de bir kadın hakkında böyle ileri geri konuşmayın" dedim. Biraz sonra kadın geldi ve yerine oturdu. Yine yan tarafa laf yetiştiriyordu ama telefona odaklanmış olsam da vücut dilinin asabi işaretler verdiğini hissedebiliyordum.
Birden ayağa kaşkıp bana doğru yürüdü, "Ayıp değil mi bu yaptığın, bir saattir benim dedikodumu yapıyorsun" diye bağırıp beni azarlamaya başladı. Sesi çığlık atar gibi çıkmış bardaki bütün gürültüleri bir ok gibi delip geçmişti. Bir anda sessizlik oldu. Etraftaki masadakiler dönüp bizi seyretmeye başladılar. Ben çok şaşırmıştım bu işe. Ne diyeceğimi bilemedim. Bizimkiler ise karşı tarafta kıkır kıkır gülmeye başladılar. Bunun üzerine sinirlendim.
"Ben bir saattir burada kendi halimde ağzımı bile açmadan oturdum sen kalkmış neler diyorsun? Bir kendine gelip aklını başına devşir" diye başladım bir monologa. Zor sinirlensem de sinir oldum mu çok konuşurum. Asıl sinirlendiğim bizimkilerin terbiyesizzliğiydi aslında. Çenem açılmıştı. Kapatması zordu. Onunla ortak bir kadın arkadaşımız vardı. Çok aklıbaşında, sakin, insanlarla arasının bozulmasına izin vermeyen bir kadındı. Oradan devam ettim lafıma. "Sen falancanın arkadaşın onun arkadaşı olup da bugüne kadar böyle düşünmeden lafa dalıp verip veriştiren bir kişi görmemiştim. Sen şimdi nasıl beni suçlarsın, diyeceğim olsa senin yüzüne de söylerim ama senin veya başkasının özel yaşamı, kapalı kapılar ardında yaşadıklarını bilmek istemiyorum, konuşmak da istemiyorum. Beni de ilgilendirmiyor zaten. Lütfen kendine gel, utandırma hepimizi" içerikli uzun bir konuşma yaptım. Sinirlenmeme rağmen sesim son derece sakin ve kontrollü çıkıyordu. Kadın birden çantasının olduğu sandalyeye çantasının üstüne oturdu. Titremeye başladı. Bu sefer ismi ile seslendim. Kadının hali üzücüydü. "Yapmayın lütfen" diyerek, cebimden çıkardığım az evvel geldiğimiz lokantadan aldığım minik kolonyalı mendilin dışını yırtıp mendili çıkarıp kendisine uzattım, "kolonyayı koklayın, ferahlayın, isterseniz lavaboya gidip biraz kendi başınıza kalın, öyle konuşalım" dedim. Kadın sözümü dinleyip tuvalete gitti.
Bizimkilere: "Çok ayığ ettiğinizi fark ettiniz değil mi? Yaptığınızı beğendiniz mi? Saldınız sarhoş kadını başıma" dedim. Hala gülüyorlardı. "Biriniz de biz konuştuk onun ilgisi yok diyemediniz yuh olsun size" dedim. Bu sefer bunları kadın gelmeden toz olma telaşı aldı. Ve resmen kaçtılar. Kadın tuvaletten döndüğünde yüzünde makyajdan eser kalmamıştı. Hepsini silmiş. Burnu, gözleri, dudaklarının etrafı tuhaf biçimde kıpkırmızıydı. Yanıma çantasını kaldırarak oturdu. Ağır ağır konuşuyordu. "Özür dilerim sizden" dedi. "Bir takım konuşmaları duydum ama sinirlenince bu tarafa bakmadım direk sizi hedefledim. İçeride, yani az önce tuvalette düşüncelerimi topladığımda doğru söylediğiniz anladım. Benle kavgaya tutuşmak yerine öyle sakince beni yatıştırdığınız için teşekkür ederim" dedi. Sonra da hepimize iyi akşamlar diyerek bardan çıktı. Arasıra yine karşılaşıyoruz, ama her seferinde o geceyi hatırladığımı farkettiğini yakalıyorum güznde gezen minik mahçup bir ışıltıdan.
Şimdi böyle uzun uzadıya bir anektod anlatıp da onu bir yere bağlamazsam kendimi muallakta kalmış hissederim. Sonuç olarak, birileri hakkında duyacakları menzilde üstüne vazife olmayan yorumlarda bulunmak çirkin hadiselere yol açabilir. Bir insanı fütursuz konuşmalar ile rencide etmek büyük eşekliktir. Ayrıca ağzından çıkan lafı sahiplenmemek yetişkin davranışı değildir, korkaklara aittir.
Öğreticiydi, ayrıca okurken düşündürdüğü için kocaman teşekkürler.
YanıtlaSilYaşadığın nahoşluk karşısında kendini tutabilmen takdire şayan. Sonuç cümle ise ne kadar da güzel olmuş.
YanıtlaSilEllerine sağlık...