Günlerdir gerizekalı haber anonscuları gibi bağırasım var "GDO da GDO" diye. Domuz gribi sayesinde svayn denen bir mahlukattan haberimiz oldu olmasına da Meğerse aramızda svayndan daha acaip mahlukat dolanıyormuş, nebatat yetişiyormuş da habersiz kalıyormuşuz. Tırstım ama belli etmedim. Günlerce kendi kendime "Allah Allah, bak sen" deyip içime attım. Ama artık yetti, gerizekalı anonscular kadar cevval ve gürbüz, hatta grip görmemiş bir ses ile GDOlama sırası artık bana da geldi.
Efendim neymiş GDO? Genetiği Değişmiş Organizma demekmiş. Kimi bu meretlere "genetiği değişmiş organizmalı ürün" kimi de "genetiği değişmiş organizmalı madde" diyor. Bir kere bu kısaltma GDOM ya da GDOÜ olmadığı için Genetiği Değişmiş Organizma olarak algıladığımı ve elimden geldiği yere kadar da böye algılatacağımı peşin peşin söylerim ben arkadaş, bu bir. Bu memleketin başına ne geldiyse cümle genetiği değişmemiş haza öküzden gelegeldiğine göre değişmiş bir şeyin değişmemiş bir şeyden daha hayırlı olduğunu tam yüzde doksan dokuz türk felsefesine uygun olarak belirteyim; bu da iki. Şu anda bu satırların ham halini türkün aklının başına geldiği yerde, daha bu sabah kargalar kahvaltılarını etmeyi akıllarına devşirirken aklımdan geçirmişliğimi de gizlememe gerek var mı onu bilemiyorum. Nasılsa birazdan ortaya çıkar, iyisi mi ben paşa paşa itiraf edeyim.
Dağlarında tepelerinde yol kenarından bakanların görmemesi imkansız biçimde "Türküm, Doğruyum, Çalışkanım" ya da "At, Vur, Öğün" yazılmış olan bu memlekete hatırı sayılı ve unutulamaz biçimde zarar veren ve zarar vermekten vazgeçmeyen GDHÖ'ler, öküzlüklerine devam ettikçe anamız ağladı, geçmişimiz ve geleceğimiz genetiği değişmiş dışkımsı bir kusmuğa sıvandı. Üçüncü dünya ülkesi olmaktan kurtulamadığımız gibi dördüncü dünya ülkelerinden beter durumdayız. Bakın İran'a. Eller Mersin istikametinde arş arş yaparak giderken, biz tam tersi yönde ilerleyiş içindeyiz. Allah yazmasın asırlardır en yakın dostumuz olmuş - yok böyle bir şey - İran'la yakınlaşma alametleri göstermek ister gibiyiz. Biz onlarla yakınlaşmaya çalışalım, güzelim, tapınılası, İran yine karıştı. Protestolar dinmek bilmiyor. Ciğeri beş para etmez insan müsveddelerininin tahakkümünden İran halkına yine bezginlik gelmiş olmalı ki oylarının çalındığı ayyuka çıkıp da itirazlarından ötürü Sindir-Ella muamelesi görmelerinin üzerinden çok geçmeden yine yollara döküldüler. Sıradan iranlılar zorla, cebren ve de hile ile tıkıştırıldıkları cendereden çıkma arayışındalar. "Bir gün herkes molla olacak" teranesini otuz sene de geçse yutmadı halk, yutan varsa da içine sindiremedi.
Bizler ise bozkırda büyümüş, sonra kentlerde adam sıfatına bürünmüş, iyice serpilip lümpenleşmiş GDHÖ'ler sayesinde saymadım kaç yıl oldu ama belki de asırlardır inim inim inler vaziyetteyiz. Bu öküzler nerde ne şartlarda yetişiyorlar, nasıl oluyor da tepemize ediyorlar ben sadece onu bilmek istemiyorum bir de şunu bilmek istiyorum: Etraflıca açıklıyayım. Bakanların falan ciddi ciddi TV ekranından tam evimizin ortasına kadar girip aniden "GDO!!!!!" diye bağırmasına akşam yemeği sonrası içi geçmiş kişilerin ürkerek uyanmasından bu işin ne kadar endişe verici olduğunu, Allah yazmasın öküz olmadığımız için anladık. Görünen o ki bu GDO denen meretten kurtuluş yok. Dördüncü dünya ülkesi olduğumuz için, en temel gıda maddelerimizin, tüyü bitmemiş bitkimizin, şefkat görmemiş sebzemizin en değişmemiş orijinal halini üç tohuma büyük uluslara satmış ve hatıralarını bile en rating zengini dizi filmlerimizden bile silip atmış vaziyetteyiz. Onlar - ki burada "onlar" kelimesi büyük uluslar manasına getirtilmeye çalışılmaktadır - ne tohum veriyorsa onu ekiyor, dikiyor ve ne derlerse harfiyen onu yerine getirmekten başka çaremiz olmadığına dair inandırıcı olmaya gayret ediyoruz. Doğal olarak vakti zamanında ne ektiysek, sonra da onu biçiyoruz. Bizi bu duruma düşürmüş olan GDHÖ'ler artık rahat uyuyabilirler, misyon önceleri belki impasıbıldı ama artık tamamına erdi sayılır. Şimdi, tam da bugünlerde gündemi böyle kelime oyunları, baş harf üretip ortaya atmaları ile zorlayıp değiştirme denemelerini beş yıldızlı pekiyilerle, takdirlerle ve de iftiharlarla karşılıyoruz. Ama bu filmi daha önce görmüştük, ilk karede bir arslan kükrüyordu, derken minik fare ürküyordu. Nasılsa pek bir zarasız olduğu söylenen svayn flu sayesinde yığılan insan cesedi öbeklerinin üzerine kürek kürek kireçli toprak atılmaya başlandığında gündemi değiştirecek başka bir suçlu bulunur inşallah. Bir de şunu bilmek istiyorum demiştim unuttum sanılmasın, GDO'yu ilk duyduğumda, ilk aklıma geleni de saklarsam öncelikle kendime sonra da harama el uzatmayan ama her tür naneyi yemekte beis görmeyen ve yediği haltlar için hesap vermeye tenezzül etmeyen insan yığınlarına karşı haksızlık etmiş olurum. Bu GDO meretleri acaba dinimizce haram mı yoksa helal mi kabul ediliyor? Bilmeden bir gram daha günaha girmek istemem. Çünkü dünya fani, ölüm ani. Haramsa, ağzıma bu güne kadar domuz eti sürmediğim gibi GDO da sürmem. Helalse de helalleşmesini bilirim.
Neyse efendim böyle bir günü böyle değişmemiş, bozkırlı kalmış öküzlerle heba etmiyelim ben size Ajda Pekkan hanımefendiden (genetiği değişmiş mi bilemem, beni enterese etmez zaten) bir şarkı göndereyim ki her günümüz böyle delicesine coşku ve neşe dolu geçsin. Şarkıyı kendiniz arayın bulun, ben korsana da karşıyım zaten, volümü yükseltin, çalmaya başlayın. Ajda Pekkan söylüyor: Flu Gibi.
FLAŞ, FLAŞ, FLOŞŞŞŞŞ!!!!
Bu GDO'lu ürünleri tüketmek haram mı helal mi? Bu konudaki teknik heyetin cevabı ahanda işte burada.
gdhöler her yerdeler :) artık kabullenmek zorundayız vladi.
YanıtlaSil:))))))))))))
YanıtlaSilgdoü, yemiş olma ihtimalimiz yüksek. dışardan gelen şeker ve çikolatalarda az miktarda varmış :)
YanıtlaSilgdoü, yemiş olma ihtimalimiz yüksek. dışardan gelen şeker ve çikolatalarda az miktarda varmış :)
YanıtlaSil