27 Mart 2009 Cuma

Samimiyet Kırmızısı

Uzun süreden beridir türk filmi izlemiyordum, son on günde iki tane izledim: Güneşi Gördüm ve Issız Adam (Nihayet).

Güneşi gördüm, samimi bir film, mış gibi yapmayan sahici bir film. Filmin arkasındakilerin tüm samimiyetini seyircinin sezmemesi mümkün değil. Değindiği konuların fazlalığı, zamanın darlığı biraz karışıklığa sabap olmuş. Dikkatle izleyen bir sonraki sahnede ne olabileceğinin kokusunu alıyor. Bu yüzden sürprizleri olmayan bir film. Ancak ne var ki, özellikle kadın ve çocuk oyuncuların performansları çok etkileyici. Karakterleri ete kemiğe büründürüp sahici kılmışlar. Görüntüler etkileyici ve itina ile hazırlanmış film müziği ile mükemmel örtüşmüş. Mahzun Kırmızıgül'ün insanların içlerindeki acıyı aynı film içinde bir kaç kez dozajı fazla biçimde seyircinin gözüne sokmaya çalışmasını pek sevmedim. Ancak samimi olduğu, filmindeki her bir sahneyi içinden geçtiği gibi çektiği ve hayal ettiklerine sadık kaldığı belli. Olumlu yönleri de olumsuz yönleri de olan bir film.

Issız Adam, teknik olarak temiz bir film. Ancak samimi değil. Bence seyircisini iki ana karakterinde fena biçimde kandırıyor. Kadın karakter son derece hileli. Başka bir bedene göre dikilmiş elbise kadının üzerinden feci dökülüyor. Filmin açılış sahnesinde baş erkek karakterin girdiği odada bir kadın ve bir erkek var. Kapı üzerlerinden kapanıyor, gecenin bir bölümünü iki erkek ve bir kadın beraber geçiriyorlar. O sahneden biraz sonra Ada ismiyle bize sunulan baş karakteri hep "Adam" olarak izledim. Sanırım filmin eşcinsel bir erkeğin başka bir adam ile ilişkisini anlattığı iddiasında bulunacağım. Bu iddiada bulunursam senarist/yönetmenin kendi hikayesinin arkasında duramadığı ve baş karakterinin cinsiyetini - hangi kaygı ile olduğunu bilmiyorum, ancak gişede fazla para elde etme isteği olabillmesinden kuşku duyabilirim - değiştirdiğini de ileri sürebilirim. Film ana karakterlerinden brinin kadın olduğu konusunda beni ikna edemedi. Böyle düşününce de filmi seyircisine ihanet etmiş bir film olarak görüyorum. Bu arada filmde Alper'in annesini oynayan kadın oyuncu çok iyi.

Ayrıca bu filmin eski şarkılardan bir demet sunduğu film müzikleri CD sini bir üsre önce edinmiş ve Semiramis Pekkan şarkısının sunuluş biçiminden özellikle nefret etmiştim. Bu güzelim şarkının belli yerlerine "bir zamanlar" jingılı oturtulmuş bir versiyonunun elektronik ortamdan süzülmüş çok kalitesiz bir kaydının CDde dinleyiciye sunulması satın alan kimseye yapılmış bir hakarettir. Sonuçta Issız adamı ve müzik Cd'sini seyircisine/dinleyicisine ihaneti yüzünden samimiyetsiz buluyorum.

9 yorum:

  1. Nedendir bilmem ama Eşkiyadan sonra ne tv de ne de sinemada Türk filmi izlemek içimden gelmiyor.

    YanıtlaSil
  2. ben henüz güneşi görmedim.:)
    Önümüzdeki hafta gidicem. Issız adam konusunda ise kesin haklısın.

    YanıtlaSil
  3. Ben tam tersi sevdim ya. Belki de içinde bulunduğum ruhsal durumdan ötürüydü bilmiyorum. Ama samimi de bulmuştum.
    Güneşi Gördüm'ü seyredemedim henüz. Aslında Mahsun Kırmızıgül olduğu için biraz önyargım var itiraf edeyim. Bu hafta seyrederim belki yine de..

    YanıtlaSil
  4. sanırım okuduğum en değişik ıssız "ada"m yorumu seninki Vladimir :)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Arkadaşlar;

    Tutsak,

    O filmde sokakta vurulan adamın çatı katına çıkıp terasta ruhunu teslim etmesi, tüm film içindeki inandırıcı olamayan şeyler arasında en inanılmazıydı. Ben de epey zamandır türk filmlerinden uzak durmaya çalışıyorum. Sinemada izlemeye kesinlikle katlanamıyorum. DVD icat oldu iyi oldu. :)))

    Abi,

    Üzerine çok konuşulan bir film, çok fazla yetersizlik içinde çekilmiş, türlü engelllere takılmış, bazı Güneydoğu sahneleri Bulgaristan'da çekilmek zorunda kalmış, Norveç Hükümetinin son saniyede koyduğu bir taş yüzünden filmin konusunu bile etkileyen değişiklik yapılmak zorunda kalınmış. Tüm bunlara ve bölük pörçüklüğüne rağmen samimiyetini kaybetmemiş bir film. Issız adam, yönetmenin, malesef duyguları doruğa tırmandırır çorbayı kaparım şeklindeki iş bitirici yaklaşımı filmin her anında seziliyor. Bir türlü içine girilemiyor filmin. Bir de baş karakterin cinsiyeti konusunda malesef ikna olmadım. Fİnaldeki iç sesler de evlere şenlik. Bu kadar kör parmağım gözüne şeklinde izleyiciye gerizekalı muamelesi çekilmemeli.

    Çınar,

    Ben filmi çok geç izledim, DVD elime geçince baktım. Öğle ağlatan filmlere ağlarım mağlarım diye sinemada türk olsun yabancı olsun gitmiyorum. Ağlayabilen adam imajı vermek istemiyorum (samimiyetsizliğe bakın, ama bunu söylemiş olmam da samimiyetten. Samimiyetsizliğimi samimi biçimde dile getirdim :))) ) Önceden okuduklarım film hakkında bana hayli donanım sağlamıştı. Filmde hoşuma giden İstanbul'un sıcacık görüntüleri oldu.

    7. Oda,

    Değişik olduğunu kabul ediyorum ben nde şu ana kadar böyle bir yazı okumadım. Ama izleyebilmek için de evime kadar gelmesini bekledim işte. Ben Ada gibi kadın görmedim. Bence (m) harfini hakediyor. Yönetmen eşcinsel filmi çekememiş, kadına uyarlamış, kadının yerine adam olduğunu düşününce annenin Alper'in sevgilisine yüreği parçalanarak "bunu bari sen bırakma" deyişi bir annenin umutsuz çırpınışı olarak algılanabiliyor.

    Filmin sonunda korktuğum olmadı bu arada ağlamadım. Sinema fuayesindeki iç seslere gülmekten yarılmakla meşgulken adam dışarı çıktı, istermisin bu nereye gittiğini bilmeden sağa sola çarketsin derken.... çarketmesin mi, çok neşelendim :)))

    YanıtlaSil
  6. okuduğum en değişik ıssız adam yorumu oldu. adadaki eril özellikleri de açar mısın, merak ettim.

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Vladimir
    Nerelerdesin özlettin kendini.
    Umarım herhangi bir sorundan dolayı değildir sessizliğin.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  8. bloğunu izleyemiyorum.göremiyorum öyle bir bölüm sayfanda:) çok cahilim blog konusunda yazılarınızı sürekli takip etmek istiyorum ne yapmam gerekiyor.yardım istiyorum:)

    YanıtlaSil
  9. vladimir iyimisin? yoksun bayadır...

    YanıtlaSil

Yorumlar