Geçenlerde uzun zaman önce adını duyduğum bir lokantaya iş yerindeki arkadaşlar ile birlikte öğlen yemeği yemek için gittik. Adını uzun süre önce Gülçin'den duyup benim burnumun dibindeki lokantanın ismini ben bilmem de başka şehirden birisi nasıl bilir diye için için içerlediğimi de gizleyecek değilim. Çalışma arkadaşlarım da duymuş bu lokantanın ismini ama henüz hiç biri gitmemiş. Hep beraber döküldük yola Kervan Lokantasını arıyoruz.
Lokantayı, Alsancak Camii'nin karşısında elimizle koymuş gibi bulduk. Siparişlerimizi verdik oturduk. Etrafı inceliyoruz. "Kervan yazısı sanki biraz tuhaf duruyor" yorumunda bulunuyorum. Yazı daha çok bitişikteki kuruyemişçiye ait gibi. Evet, Kervan Kuruyemişçinin adı. Kafamızı kaldırıyoruz, "Gül Büfe" yazıyor. Getirdikleri amerikan servislerin üstünde ise "feşmekan köfte" yazısı var. Garsona soruyoruz, öğreniyoruz ki lokantanın ismi Gül Büfeymiş. Yemekleri temiz ve lezzetli, iskenderi harika yapıyorlar. Kalabalığın içinde bir sima hiç yabancı gelmiyor. "acaba blog komşumuz Abi'mi" diye düşünürken adam köşeyi dönüp yütüyüp gidiyor.
Kalktığımızda, yoldaki bir taksinin 34 plakalı oldupu gözümden kaçmıyor, arkasındaki "Dünya Malı, Benim Değil" yazısı beynimin kıvrımlarında kıpırtılara sebep oluyor. "Doğru ya" diyorum içimden, "herşey dünyada kalacak, kim götürebilir ki öbür dünyaya?"
Bugün İzmir yağmurlu. Orta okul yıllarımdan beri yağmurlu havada, gündüz vakti, yağmur damlalarını dinleyerek uyuyup, keyif yapmayı isterim bir kez kısmet olmadı ya da fırsat bulamadım. Bugün mesela, hemen şimdi şöyle yatıp uyumak isterdim. Bak işte böyle bir şeyi yapsam bu dünya malı olarak kalmaz bunu yanımda götürebilirim.
Bugün Gülçin ile telefonda konuştuk, bir taksinin arkasında gördüğü yazıyı söyledi bana. "Dünya Malı, Benim Değil" yazılıymış. Dünya küçük. Hoş tesadüfler, hatta hüzünlü güzel şarkılar, çığlık çığlığa martılar var.
Geçen yıl bir ara el attığım radyo macerasına Nisan ayından itibaren yine devam edeceğim, günleri henüz belli değil. Salı akşamı aniden deneme yayınına çağrılınca elim ayağıma nasıl dolandı anlatamam. (Anlatırım tabi de belki başka zaman). O akşamdan beri beni aldı hummalı bir telaş, yeni jingle-lar, mevcut şarkılara kendimce remiksler yapmakla haşır neşirim bir kaç gündür. Dün gece "Söz&Müzik Teoman" albümündeki İzel&Teoman şarkısını remixledim, Eros Ramazotti'nin "Adesso Tu" şarkısının yeni versiyonundaki gitarları alıp şarkıya ekleyince inanılmaz bir sonuç elde ettim. Sabah işe gelirken başa alıp alıp dinledim. Programımı dinleyenlere farklı bir şeyler sunmayı istiyorum hep. Aklımda bir kaç fikir daha var onları bu hafta sonu bir araya getirirsem heyecanımı biraz yatıştırabilirim diye tahmin ediyorum.
Geçen Cumartesi günü DVD playerı hallettiğim için geçen hafta müzik ve okumaya ayıracak zamanım oldu.
Ama yine de ben şöyle kıvrılılıp, bir güzel uyumak istiyorum, yağmur dinmeden
Bakar mısınız güzelliğe lütfen...
sevgili vladimir,
YanıtlaSilsenin şu programı ne merak ediyorum bilsen. keşke kaydetsen de göndersen. veyahut buradan yayın saatini filan desen. (bu kadar kafiyeyi içim kaldırmadı birden)
taksinin arkasındaki yazı çok hoşuma gitti hakikaten sabah sabah. "hiçbir şey için benimdir deme, de ki yanımdadır" lafı geldi sonra da aklıma. ne çığrışım.
sevgiler.
:)
YanıtlaSilProgramı çeker yollarım merak etme. Anonslar dahil.
Hani bana jingle için söz yazacaktın?
Hala geçerli. Bekleşiyorum.
Saygı ve sevgilerimle...Üstadem
üstadım demek sanki kaba birşey gibi geldi)Üftade gibi isim gibi oldu bu.
Yakın arkadaşların benzer şeyler yaşamaları çok şaşırtıcı değil aslında. Zevkler benzer olduğunda farklı mekanlarda da olsa gözler aynı şeye takılıyor işte böyle. Ne mutlu size :)
YanıtlaSilProgram yaptığını bilmiyordum, şaşırdım ve de merak ettim doğrusu.
Gül büfe işine de çok güldüğümü belirtmeden edemeyeceğim :)))
Sevgili Çınar;
YanıtlaSilGeçen sene bir ara yapmıştım. Nisan'da yeniden başlıyorum. Biraz fazla kafayı taktım sanıyorum. Pek iyi bir şey değil. Yayın günlerim belli olunca buradan paylaşırım.
Evet üç isimli kafe :)) komik değil mi?
Buda'ya atfedilen cümlelerden biriydi sanırım, yaklaşık olarak şöyleydi: "Milyonlarca yıllık dünyada nasıl olur da 70- 80 yıllık ömre sahip olan insan herhengi birşeye benim diyebilir?" Bunu anımsattı yazınız bana. Programınızı, sesinizi, frekansınızı bilmek isterim ben de. Sabırla bekleyeceğim...
YanıtlaSilYazınızı okurken serbest çağrışım halinde oradan oraya uçuştum. Lokanta, İzmir, Abi, taksi, yağmur, yağmur, yağmur...
YanıtlaSilBurada kaldı. Ne çok özlemişim yağmurda yürümeyi.
Bu arada unutmadan, mimlendiniz!
Sevgili Ege Mavisi, mimini aldım, bu hafta fazla vakit geçirmeden konuya kendimce değineceğim.
YanıtlaSilTeşekkürler.
:)
ben de uyumak istedim şimdi birden yazını okuyunca usul usul bir yağmur kokusu eşliğinde..
YanıtlaSilYıllardır hep heveslenip bir türlü fırsat bulamadığım şeydir bu yağmurda uyumak ne yazık ki..
YanıtlaSil:))