24 Mart 2008 Pazartesi

Bir An

Bir an...

Parmağın denklanşöre dokunması ile "Klik" diye bir ses.

Bir fotoğraf makinesi flaşının patlaması, ardından ışığın karşıdaki cama çarpıp fotoğraf makinesinin objektifine geri dönmesi.

Bir an.

Bir anın fotoğrafı böyle çekilir.

Seneler önce ölmüş bir çocuğun, ruhunun vücudunu terkedişi gibi masum, basit bir ölümün resmi bu. Ruhu uzun yıllardır bedenini terkedememiş taki ölü çocuğun resmine bir flaşın patlayışına kadar ruhu resminin içinde hapsolmuş.

SORULAR:
Ölmüş çocukların ruhu huzur bulabilir mi?
Çocuk ölümlerinden sorumlu olanların elleri temiz kalır mı?
Çocuğa tecavüz ettikten sonra onu arkadaşlarına peşkeş çeken hacı amcanın vicdanı hep mi tertemizdi?
Kasabanın eşrafının ikram ettiği çocuk yaştaki çocuğun bedeni çok mu gÜzeldi? Haz mı verdi sana? Şehvetli miydi? Zevk mi aldı salyalarından?
Ondört yaşındaki çocuk 8 yaşındaki erkek çocuğuna tecavüz edip, kabahatını örtbas etmek için onu öldürmekle masumiyetini kayıp mı etti?
Ölmüş çocukların ruhları neden huzur bulmaz?
Ağladığı için evladının kemiklerini kıran anneni ayakları altında mıdır cennet?
Ağladığı için dayak yiyen çocuklar neden dayak yediğini biliyor mu?
Afrikadaki çocuklar niye ağlıyor?

ÖĞRETMENİM, İSTEDİĞİMİZ SORUDAN BAŞLAYABİLİR MİYİZ?
"Yaz evladım, canının çektiğinden başla, ağlama sakın sinirlerim perişan kırarım bir tarafını."

Dünyanın kardeş olduğu, insanların eşit olduğuna dair iyimser masallar çocukluk yıllarımızda kaldı.

Sonra büyüdük....

"İnsan Kalbini Haritası" isimli bir film, veremli bir eskimo bir çocuğun gözünden aşkı bulmayı, savaşı ve sevdiklerini kaybetmeyi anlatır. Çocuğun bulduğu aşkın tanımı içinde; uçma aşkı ve karşı cinsten birine bir ömür sürecek - karşılıksız mı yoksa karşılıklı mı olduğu hep şüpheli - tutkulu aşk bir vardır. Kolayca melodrama dönüşecek bu film çocuğun mutluluklarını ve acılarını anlatır. Çocuk o soğuk kuzey ülkesinde kalsa soğukların içindeki herkesin kaderini paylaşacaktır, gitmesi hayrına olacaktır, ama giderse aklı arkada kalacaktır, aklı arkada kalmasın diye son akarabası sırf çocuğun geleceği için kendini çocuğun gözleri önünde buzullar içindeki suya bırakır. Suyun içinde son kez bakarken gözleriyle "git" demektedir. Eskimo çocuklarını pek bilmiyoruz ama çetin şartlar içinde yetiştiklerini böyle filmlerden, bazen de belgesellerden biliyoruz.

Afrikalı çocukların, aç, ölümle cebelleşen cılız fotoğrafları bunca yıldır gözümüzün önünde. İlgisiz kalmak mümkün mü? Benim gözümde canlanan afrika çocukları parazitlerle dolu suların içinde geçen bir kaç yıldan sonra bacak damarlarına yerleşmiş beyaz kurdumsu canlılarla yaşamak zorunda olanlardan. Bazen damarlarında delikler açıp bu kurtları dışarıya çıkarmak için çabalıyorlar. Aç bedenleri bu kurtların yiyeceği olmuş.

Kızılderililer ve afrikadaki bazı kabilelerin üyeleri fotoğrafları çekildiğinde ruhlarının bendenlerini terkederek o çirkin görünümlü siyah kutunun içine hapsolacağını ve bir daha asla huzuru bulamayacaklarını düşünürlerdi.

Ve bizler türkiyede geçen çocukluğumuzda kovboyculuk oynardık, iyi kovboylar ve kötü kalpli kızılderililer. Kızılderililer çok kötüydü hep kovboyları öldürürlerdi. Hiç insafları yoktu, öldürmek yetmezdi onlara, kafa derilerini de yüzerlerdi.

Üzgünüm, yalanla tanışmamız çocukluk yıllarımıza denk düşüyor.

Sonra o bir an geldi......

Kış zor geçmişti, gökyüzü hep kapkaraydı. Nihayet bahar geldiğinde o kara bulutlar dağıldı. Pamuk helva tadındaki bulutlar gökyüzünde gezmeye başladı.

Küçük kız annesinin elbisini ve pabuçlarını giyerek kırlarda koşmaya başladı. Güneşli ılık bahar gününde neşe içinde koşarken zıplasa bulutları yakalayacak gibiydi. Mutluluktan kalbi duracak gibi oluyordu. Kahkahalar atarak kendini kırdaki otların üzerine bıraktı.

Bir an, sadece bir an gökyüzündeki o yüce varlığa çok yakınlaştığını hissetti.

Bir fotoğraf makinesinin flaşı patladı.

Kızcağızın ruhu vücudundan havalanıp, fotoğraf makinesinin içine doğru bir kelebek misali süzülüp gitti.
Ve ardından her şey tekrar kapkara oldu.
Sevgili Ege Mavisi, mim için teşekkür ederim aldın götürdün beni. Ve Sevgili Gülçin aklıma uyup da bu nefis fotoğrafı direktifler silsilesi altında üstelik sinirin bir nebze olsun bozulmadan çektiğin için teşekkür ederim, senin yazından ve Ege Mavisinin yazısından etkilenince bunlar dökülüverdi.

9 yorum:

  1. İçim bir garip oldu okurken. Asıl ben teşekkür ederim. Böyle bir yazının yazılmasına katkım olduysa eğer.

    YanıtlaSil
  2. Bu arada aceleyle yayımla düğmesine bastım. Üstteki cümlemden katkım olmadıysa teşekkür etmiyorum gibi bir arnalm çıkmasın diye bu yorumu yazıyorum. Aklıma takılır, üzülürüm sonra.

    YanıtlaSil
  3. Bu internet ne enteresan bir şey değil mi? Bir yazının yazılır yazılmaz okunması bana çok tuhaf geliyor. Çocuklara karşı o kadar duyarsızız ki. Aniden büyüdüklerinde bile farkedemiyoruz. Gerçekten de teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. aa nerdeyse aynı anda yazmışız :))

    YanıtlaSil
  5. hmmm, görüyorum ki resim layığını bulmuş. eline sağlık :)

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. İçim titredi okurken. Dünyada muhtaç o kadar çocuk var ki..Tecavüze uğrayan, dayak yiyen dahası aç olan o kadar çocuk var ki.. Kalemine sağlık Vladimir.

    YanıtlaSil
  7. Teşekkür ederim Çınar. Çocukları görmüyor çoğu insan.

    YanıtlaSil
  8. Hepimiz cocuk degil miydik? İnsan kucucuk bir cocuga iskence edecek kadar uzak olabilir mi dogasına? Tecavuzu soylemek bile istemiyorum..! Durmaz mısın? Dusunmez misin? Nasıl bir haldir bu? Kendini, karsındakinin yerine koymaz mısın? O kucucuk bedenler korkudan titrerken, ne dusunursun? İnsan buyudukce herseyin felaketi oluyor, kendi turu dahil..

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Kedimkayboldu;

    Malesef gazetelerin üçüncü sayfalarına taşınan facialardan haberimiz oluyor çocuk suçlarında. Ya o sessizzliğe gömülen, akıl sağlığını yitiren, en şanslısı hayat yaralı başlayan çocuklara ne demeli..

    YanıtlaSil

Yorumlar