‘‘Müslümanlar
bu tarafa... Hıristiyanlar bu tarafa...’’
Kısa
süren bir uğultudan sonra sesi ikinci kez yükseldi:
‘‘Müslümanlar
evlerine gitsin.’’
Kalabalığın
yarısı dağıldı, Tahir ayrılmadı meydandan.
Mülazım
tekrar emretti:
‘‘İstikamet
Menemen... Marş!’’
Kadınlı
erkekli kalabalık ilerlemeye başladı. Tahir arkadan izliyordu. Sıraların içinde
Maria'yı gördü. Ağır ağır yürüyordu kız. Yaklaştı, baktı... Buz gibi bir ifade
vardı yüzünde. Korkudan eser yoktu!
Yüz
metre kadar daha yürüdü Tahir. Ne yapacağını bilmiyordu... İçindeki fırtınayı durdurması
olası değildi. Aniden fırladı ve kafileye yöneldi. Kalabalığa girdi; kendine
yol açıp ilerlemeye çalıştı.
Tüm
gücüyle bağırıyordu:
‘‘Maria!
Maria!’’
Kadın
geri dönüp baktı. Şaşırdı. Neden yapıyordu bu işi? Canını tehlikeye atıyordu! Neden?
Bağırdı
Tahir:
‘‘Maria...
Uzat ellerini bana!...’’
İradesi
dışında uzattı ellerini. Tahir tuttu ikisini birden. Hızla sıranın dışına çıkardı.
Atın üstündeki zabitle göz göze geldiler. Adam hiçbir şey demedi!
Bu
kez daha hızlı çekti. El ele koşmaya başladılar. Meydandaki atın terkisine
bindirdi kızı. Üzengiden yükselirken hayvana seslendi:
‘‘Haydi
kızım... Doğru Kozbeyli'ye!’’
Kocakayalar'dan
denize baktılar. Taa uzaklarda Midilli'nin silueti görünüyordu, belli belirsiz..."
Büyük Ayrılık - Kemal Anadol
Doğan Yayınları - 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar