Dün 13-14 yaşlarında bir grup öğrenci ile öykü atölyemizin ilki için toplandık. Yazma heveslisi bu gençlere bir hafta önce bir kompozisyon ödevi vererek; kendilerini anlatmalarını istemiştim. On cümleden kısa olmaması gereken bu çalışmanın üç de engeli vardı: kendilerini şemsiye, rüzgar ve çanta kelimlerini kullanarak anlatacaklardı.
Bize ayrılan salona girdiğimde 25 çift meraklı göz ile karşılaştım. Biri hariç hepsinin ödevi hazırdı ve okumak için sabrsızlanıyorlardı.Öncelikle kısa öyküye dair çok kısa notlarımı eğlenceli olduğunu düşündüğüm cümle tamamlama oyunları ile paylaştım onlarla. Okuru dikkate almadan ama okuyacakların ilgisini de canlı tutarak yazmaları için ne gibi çözümler üretebileceğimizi tartıştık. Gözlemin öneminden bahsettim. Gelen sorular işimi kolaylaştırır nitelikteydi.
Sonra içlerinden yedi öğrenci yazdıkları kompozisyon ödevini okudu. Tahmin ettiğimden başarılıydı yazdıkları. İçlerinde, en başından beri susarak not almış olan birine "sen de oku" dedim. Çekinerek başladı. Adeta büyülü gerçekçilik ödevi gibiydi yazdıkları. Bir çanta üzerinden kendini anlatması, hepimizi başka dünyalara uçurmaya yetti. O kadar mutlu oldum ki:
"Sen çok kitap okuyorsun değil mi?"diye sordum ona.
Yanıt oarak evet anlamında gözlerini kapattı. Bunu yaparken yanakları kıpkırmızı olmuştu. Mutlu olma sırası ondaydı
Atölyemizin ilk bölümünün sonlarına geliyorduk; Etgar Keret'in "Maymun Amca" isimli öyküsünün giriş bölümünü okudum. Kanser araştırmasında denek olarak kullanılan maymunun tatile çıkma ve dönüşte artık alzheimer deneyine gönüllü olma hayalini anlatan hüzünlü bölümü. O öyküyü seçerken aklımda bir acaba dolaşmıştı. Öyküde anlatılanları tartışırken endişemin tamamen yersiz olduğunu anlamış bulundum.
Yazmak için iyi gözlem yapmaları gerektiğini, insanların eylemlerinden ziyade onları o eyleme iten nedenleri bulmak için kendilerini onların yerine koyarak düşünmeleri gerektiğinden bahsettim biraz da.
Sonunda da önümüzdeki hafta için ödevlerini verdim:
"Bir hayvanın özgeçmişini yazın"
İçlerinden bir tanesi çok sevindi. Salonda dört adaşım vardı. Onlardan bir tanesiydi sevinen.
"Hayallerinden de bahsedebilir miyiz?" diye sordu..
"Evet" dedim, "Hayalsiz olur mu?"
Anlatacaklarımdan geötim, önümüzdeki hafta getirecekleri yazıları, merakla, sabırsızlıkla bekliyorum.
Maymun Kılığındaki Bir Tavşan
Güzel bir gün olmuş.
YanıtlaSilOkulda öğretmen bize de verirdi. Bir arkadaşımın yazdığı bir hikaye hala aklımdadır mesela. O arkadaşım şimdi öğretmen. :)
Ortaokuldaki edebiyat öğretmenimiz yazmak ile ilgili bir tek şey derdi bize. Nasıl yazılacağını anlatmazdı. Okuyun derdi, o güne kadar adını dahi duymadığımız yazarları o tanıttı bize, okuduk, okuduk, okumayı, okuduklarımız paylaşmayı ondan öğrendik. Yazmak ile ilgili söylediği tek şey bir kelimeydi: "yazın" derdi bize.
SilEnteresan bir gündü, devamı haftaya gelecek. Çalıştığım işyerinde yedi yol seminerlerde anlatıı olarak görev almıştım ama çocuklara öğretmenlik yapmak bir meslek olarak benim için zor. O arkadaşına Allah kolaylık versin diyorum. Leyifli ve zor bir iş. :)
Ne güzel.hayırlı olsun öykü atölyeniz.kimbilir ne cevherler saklı içlerinde..
YanıtlaSilTeşekkür ederim Sanem, hakikaten inanılma zyazılar çıktı. Cevher çok!
SilBu atölyenin oluşumunu, seninle kurdukları bağlantıyı ve en çok da o çok kitap okuyan öğrencinin hikayesini merak ettim. Yayınlayabilsen keşke.
YanıtlaSilHaftaya bir fotoğraf yayınlarım belki. :)
Sil