4 Nisan 2013 Perşembe

Tanıdık Sularda Tanımadık Yüzme Biçimleri


Yedi Öykü Başlangıcı arasından, heyecan verici öyküler gelmeye başladı. "Gaybubetinde çok kitap okudum" iki öykü yazdı bile. Bana haber verip, "Kaşları olmayan, şaşırmış bir surat aynanın içinden bana bakıyordu." cümlesinin altına bir öykü yazdım dediğinde çok şaşırdım. Yedi cümle içinde en merak uyandırıcısı ve altını doldurabilecek öyküyü hayal edemediğim o idi. Hemen bloguna gidip şu şahane öyküyü okudum. 


Mümkün olmazmış gibi gelen başlangıç bu öyküde çok güzel bir yere bağlanıyor. 

Ayna olur da gerçek olmaz mı? 

İşin gerçeği arkadaşım "G." 2012 sonunda Akgün Akova'nın öykü kitabı projesi içinde "Mona Lisa" öyküsü ile yer aldı. 

Kitabın adı. "Bir Müzede On Bir Pilot"

Bu da benim facebook'da paylaşmış olduğum tanıtım yazım. 


Uzun zamandır böyle keyif veren bir öykü kitabı okumamıştım. 

Durun! En başından başlamalıyım. 

Oyuncak Müzesini Bilirsiniz, Göztepe'de; bembeyaz, ahşap bir konak. Önündeki iki devasa zürafa heykeli ve bahçesinde dev bir kedi ile Keloğlan ve eşeğine ters binen Nasreddin Hoca olunca gözden kaçırması güç bir yapı. Sunay Akın'ın gönül verdiği işlerden bir tanesi. Daha bahçe kapısından geçerken anlıyorsunuz dev kentin içinde çocuklar için de, yetişkinler için de bir vahaya ayak basmakta olduğunuzu. Her yaştan çocuk burada kendini kaybedebilir. Ama büyükler kaybettikleri bir çok şeyi burada yeniden bulabilir. Yaşı otuz beşin üzerinde olanlar, yetmişli yıllara doğru bir zaman yolculuğuna çıkabilir. Saksı yerine boş "vita" kutularının pencere önlerinde sıralandığı kullanıldığı mahalle arasında unutulmuş o eski bakkalın önünden geçebilir. Her şeyin eski yerli yerinde sıralandığını görüp hafiften hüzne kapılabilir. 

Hüzün dediğinden bu müzede kurtulması kolay. Şöyle bir silkelenirsin: çikletinden çıkan kartı başkasınınkiyle değiştirip, lastik topun peşinde koşarken Turist Ömer'e bir selam çakabilirsin. Hooop! Deme mişmiydim ben? Geçti işte. 

Zaman yolculuğuna çıkınca yetmişlerde takılıp kalmak yok elbette. Bunun 1870'leri var. Daha da öncesi var. Yüzlerce yıl evveline ait başka coğrafyalardan sabırla toplanıp vitrin camlarının arkasında sükuneti tercih etmiş oyuncakların arasında kaybolmak pekala da mümkün. 

Oyuncak Müzesi Yayınları'nın ilk kitabı "Bir Müzede On Bir Pilot". On bir yazar, müzeden seçtikleri bir oyuncağı, bir geceliğine evlerine alarak her bir oyuncağın çağrıştırdıkları ile bu kitabı vücuda getirmiş. Akgün Akova'nın bu projesi yeni yazar adayları ile tanıştırıyor bizleri. Sunay Akın'ın hoş bir sunum yazısı var, her zamanki gibi okuyanı zenginleştiren. 

Mona Lisa'nın öyküsünü okurken hayale gerçek arasında yitmiş bir genç kadına yol arkadaşlığı ediyorsunuz mesela. Müzenin en nadide oyuncaklarından bir tanesi görkemli ama sade tablonun arkasında gizli çok önemli üç sırrı teker teker fısıldarken genç kadının kulağına, haydi ne olduğunu anlamadan bir bakmışsınız, takılmışsınız peşlerine, diyar diyar dolanıyorsunuz. Bir atlı karınca, sarı bir değirmen, bir gergedan, bir piyano, Uzay Gemisi Atılgan'ın mürettebatı ve unutulmuş ama çok tanıdık çehreler ile birlikte zamanda yolculuğa çıkmanın sonucu baştan belli. Çocukluğunuzu yanınıza alıp şimdiki halinize muzipçe göz kırparken yakalıyorsunuz kitabın en gizemli yerlerinde kendinizi. Tanıdık sularda, tanımadık yüzme biçimleri denemek için ideal bir kitap. Korkmayın gevezeliğimden, daha fazla konuşup kitabın sürprizlerini açık etmek istemiyorum. 

Ha unutmadan, bu kitabı bir tek şekilde temin edebiliyorsunuz: Oyuncak Müzesi'nden. 



Meraklısına Linlkler:

2 yorum:

  1. Gerçekten ilginç, kitabı merak ettim:)

    YanıtlaSil
  2. On bir pilotun onbiri adına da teşekkür ederim sevgili Vladimir, varol!

    YanıtlaSil

Yorumlar