Türk annelerinin büyük bölümü evlatlarına dizginlenmesi zor bir sevgi ile bağlıdırlar. Hayatlarını evlatlarının ekseni etrafında döndürür, geleceklerini evlatlarının seçeneklerine uygun biçimde örerler. En azından yavru kuş yuvadan uçuncaya, hatta belki de kazık kadar oluncaya dek bu genelleme böyledir. Hal bu durumdayken evlenmiş, barklanmış, çoluk çocuğa karışmış bir türk kadınının her fırsatta evlatlarından bahis açıp, sohbeti döndürüp dolaştırıp evlatlarına bir yer bulması olağan şeylerdendir. Kodlanmamız budur. Anne evlatlarını ağzından düşürmez.
"Oğlum aşağı",
"Kızım yukarı",.
"Oğlum geçen gün böyle yaptı",
"Kızım öbür gün böyle dediydi."
Hepimizin evladı son derece normal insanlar olsa da; karga yavrusunu kuzgun görürmüş misali, evlatların bitmek tükenmek bilmeyen başarılarını dinlemek de; konu, komşu, eş, ahbap ve dostlara düşer elbette.
Geçen gün çok eski bir arkadaşımla buluştuk, epeydir görüşmemiştik; uzun lafladık. O kadar eski arkadaşım ki üniversiteden beri bağımız kopmadı. Bazen araya seneler girse de, her seferinde kaldığımız yerden sanki bir gün önce görüşmüş gibi devam etmesini bildik. İşte insan hayatındaki böyle dostların sayısı bir elin parmak sayısını geçmiyor, iyi ki. İyi ki dedim azlığı daha bir keyifli kılıyor bu dostlukları.
Arkadaşımla çok şeyden konuştuk ama beni en çok güldüren bir kaç gün önce yaşadığı bir olay oldu. Anlattığında gözlerimden yaşlar geldi ve anında "izninle bunu blogumda yazmak istiyorum" dedim. Sessizliğini olumlu algıladım ve işte olay şudur.
Arkadaşımın yandaki apartmanında oturan bir komşusu var. Birbirleri ile altı yedi yıldır sürekli selamlaşırlar, bakkalda, alışverişte rastlaştıklarında da; ayak üstü iki muhabbetin belini kırarlarmış. Komşu kadın tipik türk kadını olunca, bu alamünit sohbetlerin her birinde laf bir yerde gelip "kızımın başarıları bunlar şu ara"ya bağlanırmış. Kadın iki lafın arası "kzım da kızım" anlatırmış. Geçen gün yolda karşılaştıklarında; arkadaşım aklından şunları geçirmiş: "bu kadınla yıllardır laflaşıyoruz, bu kadar senedir kızı mutlaka bir yerlerden mezun olmuştur artık" ve aklına gelmesi ile sorması bir olmuş:
"Eee, sizin kızınız n'aptı* Bitirdi mi okulunu?"
Soruyu duyan kadın ne diyeceğini bilememiş, hık demiş, gık demiş. ne desin bilememiş. Gevelemiş de gevelemiş. Arkadaşımın "Allahım ben gene ne gaf yaptım, ne pot kırdım, çam mı yardım ne dedim ben?" diye ayak üstü kendi kendini yemesine müsaade edecek kadar uzun bir cevapsız zaman dilimi geçtikten sonra; komşu kadın, elini çantasına atmış. Cüzdanını açmış, içinden bir fotoğraf çıkarmış ve arkadaşıma göstermiş. Resmi gören arkadaşımın nefesi kesilmiş, gülse bir türlü... Gülememiş. Ağlasa bir türlü... Ağlayamamış. Bakakalmış fotoğrafın içindeki şirin mi şirin köpekcağıza.
Komşu kadın "köpek aslında o" bile diyememiş.
Yürümüş gitmiş.
Yaaa..
"Seven ne yapmaz" misali bazen insanlar hayvanlarını sevgileri ile acaip biçimde sarıp sarmalayıverebiliyorlar... Ve bazen hayvan sevgisi böyle bir şey olabiliyor.
yaziyi okumadan vlademirin derdi milleti gerdi der giderim :D
YanıtlaSilO lafı çoook dediler bana.. Hatta mimlerden bir gün kendim de demiştim . :)))
YanıtlaSilsüperdi, çok güldüm gerçekten:)
YanıtlaSilÇok tuhaf ama değil mi yıllarca farketmemek ve sonra bir saçma diyalog :)
Silhangi tarafa gülsem şaşırdım:)
YanıtlaSilKomşumuzu ne kadar tanıyoruz sorusuna kötü bir yanıt oldu bu durum. Ama hayvan sevgisindeki sınırlar kaldırılınca nereye gelinir onu da gördük. İyi ki böyl ebi rgaf yapmamışım ben. Çok kötü gülerdim sonra. Gaflarım çok fecidir benim :)
Silben bi ara yakında kedi köpeği çocuğu (gerçek anlamda ) sanacak insanlarla karşılaşacağız demiştim blogta. Hatta bana neden benzemiyor bu yaaa diye ah edecekler de olacaktır. köpeğiyle aynı yüze sahip olmak için uğraşanları bile gördük neticede. e haliyle bunun adı sevgi değil, hastalık...
YanıtlaSilee harbiden hangi okulu bitirmiş kızı, hav hav yüksek okulu mu?
ahahaha, uyuzumben..:)
Ben bir öykü karaladım bir ara ama bitiremedim. arı koca, çocukları olmuyor senelr sonra bi rgün kadın bir takım büyücülere dualara kalkışıp hamile kalmayı başarıyor. Nurtopu gibi kedisi oluyor. Kedi erkek. Adam başta yadırgıyor ama oğlum oldu diye seviniyor sonra normal anne babalar gibi kediyi yetiştiriyorlar. Yine de adam sinirleniyor. karısı "bıyıkları tıpkı sen" dedikçe.. Kedi geceleri yatağından kalkıp çöp kovasının üzerinde kıvrılıyor filan. Ama sonra yüreğim kaldırmadı bıraktım öyküyü tamamlayamadımm :)
Silen azından burda yayınla bence, değişik bir öyküye benziyor. hoş kedisini çocugu sanan bir öykü direkt değişiktir zaten, benziyor ne ya...:)
Silbacanak naber yaaa da diyeyim du..:)
YanıtlaSilİç güveysinden halliceyim bacanak ya sıcaklar rahat bırakmıyor.. işte böyle :D
SilBacanaklık hadisesini bilmeyenlere açıklamadır: Beyazıtlı Prenses ve kız kardeşinden ötürü bir bacanaklık ihtimal dahilindedir. :D
hehehe beyazıtlı yalnız...:)
Sil