Üniversiteden ayrılırken mezuniyet yemeğine gitmemiştim, ama hangi akla hizmet bilmiyorum; seneler sonra düzenlenen bir yemeğe katıldım. Okuldan bir çok çehre masaların etrafında sıralanmıştı. O genç çocuklar gitmiş, sanki sırtlarına onlarca yılın ağırlığını giyinmiş farklı bir dinin müritleri gelmişti. Oysa mezun olalı daha çok olmamıştı, daha çok gençtik hepimiz.
Ya masayı çevreleyen her renk ve tondaki gözlere ne demeli? Gözleri bir tuhaf bakıyordu, herbirinin gözlerini etiketler bürümüştü. Gözleri susmuyordu, karınları doymuyordu. Birbirlerine bakarak ağızlarını açtıkları zaman dudaklarının arasından etiketler dökülüyordu ziyafet sofrasında serili mezelerin, kebapların üzerine. Yorgun düşüp etiketlerine durak verdiklerinde ise bazılarının ağızlarından ya geçmiş beş yıldızlı yaz tatilleri dökülüyordu, ya da çocuklarının pahalı zaferleri. Ofis oyunlarından bahsediyorlardı, başkalarına nasıl kazık attıkları ile alenen böbürleniyorlardı. İnsanları sırtından hançerlemeyi erdem zannediyorlardı.
Etiket etiket bakan gözleriyle birbirlerini tartıyor, birbirlerinin önemlerini keşfetmeye çalışıyorlardı. İçlerinden yaptıkları "İleride ben şundan nasıl yararlanırım" denklemleri dışlarına vuruyordu. Yüzleri solgun, sarıydı ve yaşam yolculuklarının sonuna varmaları için önlerinde daha en azından kırk küsur yılları vardı.
Ya masayı çevreleyen her renk ve tondaki gözlere ne demeli? Gözleri bir tuhaf bakıyordu, herbirinin gözlerini etiketler bürümüştü. Gözleri susmuyordu, karınları doymuyordu. Birbirlerine bakarak ağızlarını açtıkları zaman dudaklarının arasından etiketler dökülüyordu ziyafet sofrasında serili mezelerin, kebapların üzerine. Yorgun düşüp etiketlerine durak verdiklerinde ise bazılarının ağızlarından ya geçmiş beş yıldızlı yaz tatilleri dökülüyordu, ya da çocuklarının pahalı zaferleri. Ofis oyunlarından bahsediyorlardı, başkalarına nasıl kazık attıkları ile alenen böbürleniyorlardı. İnsanları sırtından hançerlemeyi erdem zannediyorlardı.
Etiket etiket bakan gözleriyle birbirlerini tartıyor, birbirlerinin önemlerini keşfetmeye çalışıyorlardı. İçlerinden yaptıkları "İleride ben şundan nasıl yararlanırım" denklemleri dışlarına vuruyordu. Yüzleri solgun, sarıydı ve yaşam yolculuklarının sonuna varmaları için önlerinde daha en azından kırk küsur yılları vardı.
Kendimi pusuya kıstırılmış bir kedi gibi hissettim, nefes almakta zorlanıyordum. Oradan arkama bakmadan nasıl uzaklaştığımı bilmiyorum. Ben adam olmam.
Yaaa, bu şeker fotoğrafları nereden buluyorsun Allah aşkına Vladimir? :) Fotoğrafın yazıyla bağlantısı da süper olmuş. Önce fotoğrafı bulup yazını sonra yazıyorsun biliyorum, çok da iyi yapıyorsun.
YanıtlaSilÜniversite değil de, ortaokul ve lise arkadaşlarımla hala çok yakın görüşürüm ben. İlkokuldan sonra çıkıp 7 senelik bir okula girmiştim ve arkadaşlarımla birlikte büyüdük. Çok şey paylaştık. O yüzden yerleri ayrıdır bende. Üniversite de farklıydı. Doğru dürüst bir mezuniyet balomuz olmadı. Kendi ayarladığımız kadarıyla bir şeyler yapmıştık (ben yoktum organizasyonda, yanlış anlaşılmasın. ama yemeğe katıldım). Sonra da fuarlarda buluşmaya başladık. Bazıları hakikaten çok değişik geldi bana da. Ama en yakın arkadaşlarım değildi fuarda buluştuğum. O yüzden garipsemedim. Belki üniversite yıllarında da öylelerdi de ben bilememiştim.
Sevgiler.
çınara katılıyorum:) fotoğraf şahane..
YanıtlaSilbu arada vladimir, artık değişik fotoğraf gördüğümde aklıma ilk sen geliyorsun. acaba vadimir bu fotoğrafı görse buna nasıl bir ksa öykü yazardı diye düşünüyorum.
bana bir mail adresi bildirir misin,
bildir ki sana böyle enterasan fotoğraflar göndermek istiyorum bazen üstüne kelimlerini fırlat diye..
"Adam" olmak eğer birilerinin duygularıyla,hayatıyla oynamak ise bırakın,başkalarına kalsın.. :)
YanıtlaSilHemşerim Vladimir;
YanıtlaSilbizim blogumuza davetlisin dostum:)
sevgiler
Başak
Henüz üniversitedeyim ama lise arkadaşlarımla, belli zamanlarda toplaşıyoruz... Ama bu toplaşmalarının içeriği elbet farklı olacaktır... Masada konuşulan konuların ağırlığını, okul anılarının oluşturması benim keşke dediğim birşey...
YanıtlaSilResim harika bu arada büyük usta vladimir :))
Blog yazarlarının gözümde ayrı bir yeri var, olaylara bakış açısı, yazıları, yorumları, eklediği fotoğraflar bile bir başka. Bu blogları kim yaptıysa tebrik etmek gerek. Gerçek dünyada doyuramadığım duygusal açlığımı burada bastırıyorum. Öğreniyorum, okuyorum. gülüyorum, boşluklar birer birer doluyor.
YanıtlaSilHer zaman dediğim gibi, yazılarını okumak büyük keyif. Yazan ellerin dert görmesin...
yazında zamanın insan üstündeki etkilerini gördüm. sana nasıl acı verdiğini tahmin ediyorum...
sevgiler
Adam, yukarıda tarif edildiği gibi ise, olma daha iyi Vladimir :)
YanıtlaSilaynı şeyi bende lise arkadaşlarımla görüşünce yaşayacağım dünün çocukları yanıma kucaklarında kendi çocukları olduğu halde gelecekler halbuki ben hala bisküvi maması yiyorum.zaman kadar görevini iyi yapan başka bir şey daha var mı acaba .hımmm Ölüm olabilir.
YanıtlaSilçok iyi ya...hem fotoğraflar hem de bütünleyen hikaye oluşturan kelimelerin...yüreğine sağlık...
YanıtlaSilmuhtemelen onlar da senin uzak duruşundan dolayı, seni burnu büyük bulmuşlardır. "ya vladamir de kimseleri beğenmiyor artık" diyebilirler. varsın desinler, dimi.
YanıtlaSilbugün ıssız adam a gittim. böyle böyle mi ıssızlaşıyor insan?
o masada, senin gibi düşünen biri daha olsa,
YanıtlaSilyaşam yolculuğunda, o kişinin adı "Dost" oluyor işte..
böyle bir toplantıya katılanların hemen birbirlerine kartvizit vermelerine de tilt olurum ben..
"Bi dur be." di mi?
benim resimde gördüğüm şey, avlanmak için kendini bir kuytuda gizlemiş olan kedinin, hamle için doğru zamanı bekliyor olması :)
YanıtlaSiletiketgibi ortada gezen kokoşlara gelince; önemli olan onların üzerindeki etiket değil vladimir... o etikete fiyatı kimin koyduğudur...
güzeldi yine...
Geçen günlerde Sevgili Beenmaya "Adam" olmakla ilgili yazdığı yazının üstüne, senin yazını okumak, bana bloglar arasında da birbirini tamamlayan ve beni mutlu eden okumalar olarak geri dönüyor ne güzel..
YanıtlaSilSevgili Vladimir
Bu insanların hepsi "Adam" olmaya çalışıyor ve bunun böyle olacağını sanıyorlar.Bunlardan bir dolu var çevrede..Aynıçevremizde gördüğümüz bir sürü Burhan Altıntop gibi.. Bu anlamda adam olma zaten, Vladimir ol yeter...
Sevgili arkadaşlar,
YanıtlaSilEpeydir yorumlara yanıt vermiyordum. Zamansızlıktan elbette.
Çınar,
Arkadaşım fotoğraflar çok hoşuma gidiyor ama nereden bulunur edilir pek bilmiyorum tesadüfen karşıma çıkanlar da oluyor, e mail ekinde gelenlerde. BU resim en eski blog arkadaşlarımdan bir tanesinin e mailinde ekliydi, başlığı da kendisi kadar sevimliydi: "kuşlar vadisi - pusu"
İlk, orta-lise, üniversite, iş dönemlerimden görüştüğüm insanlar var elbette. Kendisi olabilmeyi başarmış insanlarla bağlarım kopmuyor, yokluklarını hissediyorum. Ama sahte insanların yükünü taşıyamıyorum, taşı taşı nereye kadar.
Benim katıldığım bu yemektekilerin içinde benim arkadaş grubumdan bir kişi vardı sadece. O yüzden yavan geldi son hobileri.
7. Oda,
Fotoğraflarını aldım, özellikle o yaprak resmi akşam eve giderken kafamdaydı. Sanırım o resmin içindeki öyküyü okumaya başladım.
Pnarist,
Başkaları ile oynayan ve adamlığı da kimselere bırakmayan bir insan grubu var. Bunlar en önemsiz meseleler üzerinde fırtınalra kopartmakta ayriyeten ustadırlar.
Başak,
Blogunuza geldim. İlginç bir yer, yazılarınızın devamını bekliyorum, gözüm üzerinizde.
Bariisss,
Okul anıları ya da okuldaki neşeli, hesapsız halin çevrelediği bir masa olsun canımı yesin.
Yüzümkızardı ya öyle deme :)
Haccecan,
Zamanın izlerini hepimiz bir şekilde taşıyoruz ve izleri okumasını öğreniyoruz yavaşça. Blogları ben de seviyorum. Okumayı da yazmasını da..
Aydan Atlayan Kedi,
Böyle adamlarla işim olmasın diye tüm çabam. :))
Sanana Aki,
Zaman konusunda söylediklerine katılıyorum. Zaman herkesin gelişme süreci, herkes bir yönde gelişiyor, aynı saksıdaki çiçekler gibi her bir güneşe bakıyor ama hepsi farklı açılardan görüyor dünyayı. İnsanlar da zamanla dans ediyor. Zaman kimileri için acımasız kimileri için daha cömert. Hepimizin alnında başka bir hayatın rotası çizili. Yolumuzda gidiyoruz mecburen. :))
Beenmaya,
Teşekkür ederim arkadaşım. :))
Arzu Pınar,
Belki de öyle bulmuşlardır, öyle demişlerdir. Herkes beni beğensin arzusu her insan hayatındaki bir yere kadar kendisine eşlik ediyor. O yeri geçince insanlar daha gerçek ve oldukları gibi görünüyor. Queen Latifah denen kadının bir konuşmasına şahit olmuştum; kadın ayaklarını aşağıdan tutup çeken insanlarla geçirdiği zamanı azalttığını söylemişti. Akvaryumlardaki balıklar gibi sürekli bir arada ve aynı konuları konuşmaktansa farklı maceralara atıldım, farklı insanlar beni zenginleştirdi diyordu. Bence haklı. Issızlaşıyor muyum? Bir açıdan belki ama ben vaktimi daha gerçek temellerden gücünü alaan arkadaşlarıma sunuyorum. Bu da beni kalabalıklaştırıyor. :))
Abi,
Büyüksün. Oradan bir arkadaşım ile ayrıldım. Kafamız götürmedi ortamı.
:))
Kutup Zencisi,
Kesinlikle etiket konusunda dediklerine katılıyorum.
Ava giden de bazen avlanır işte :))
Brajeshwari,
Bazen birbirimizi konularımızla etkiliyor bile olabiliriz o yazı beni de çok etkilemişti.