29 Kasım 2013 Cuma

Su'nun Kitapları

Su Blackwell kitaplara neler yapıyor neler.

Aşağıdaki resim yaptıklarının basit örneklerinden biri diyeyim gerisini siz hayal edin, ya da sitesini bir ziyaret edin derim.

Benim favorim Italo Calvino'dan "Ağaca Tüneyen Baron" kitabına yaptıkları. (Detaylara dikkat!)

Biraz da Gezelim.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Virginia Woolf'tan Çıktık Yola

Virginia Woolf'un  "Kendine Ait Bir Oda" adlı kitabının başlarındaki bir bölümde, "Oxbridge" Üniversitesi'ni ziyaret etmekte olan kadın kahramanı bahçedeki çimlere bastığı için din adamı bir erkek tarafından sert biçimde uyarılır: 

"Yüzünde öfkeli bir ifade vardı, Aklımdan ziyade içgüdülerim yardımıma koştu; o bir klise görevlisi, bense bir kadındım. Burası çimenlik bir alandı; ileride de yürüyüş yolu vardı. Çimenlerin üzerinde yalnızca öğretim görevlileri ve öğrencilerin yani sadece erkeklerin yürümeye hakkı vardı. Benim yolum çakıllı yürüyüş yolu idi."  

Sözü geçen kadın kahraman Virginia'dan başkası değildir. Bellidir ki sırf kadın olduğu için çimlerin üzerinde yürüyememek, ikinci sınıf insan muamelesi görmek gücüne gitmiştir. Acaba ikaz edildiği gün düşünceleri ile yıllar sonra bir çok kadını, feminizm akımını ve bir çok yazarı etkileyeceğini hayal etmiş midir? "Kendine Ait Bir Oda"  yıllar sonra bir çok kadının elinden düşürmediği önemli kitaplardan olmuştur. Üstelik Woolf'un en kolay okunan kitabı olduğu söylenebilir. Çünkü ana teması somuttur: "kadın ve edebiyat". Yazıldığı dönemde erkeklerin kadın yazarlara alaycı tonlarda yönelttikleri bir sual vardır: "Madem bizlere eşit düşünme yetisine sahip olduğunuzu ileri sürüyorsunuz, o halde neden yüzyıllardan beri Shakespeare gibi bir deha çıkartamıyorsunuz?" Woolf kütüphane raflarında uzun uzadıya gezindikten ve kadın yazarlara dair bir tarihçe çıkardıktan sonra bu soruya esaslı bir yanıt verir küçük hacimli ancak içerik olarak hayli yüklü kitabı ile. "Önce para kazanın" der kadınlara, "sonra da kendinize ait bir oda, tamamen kendinize ait boş zamanlar yaratın ve yazın. Erkekler ne der diye düşünmeden yazın." Onun bu çağrısı pek çok kadın üzerinde etkili olmuş ve cesurca yazmaya koyulmuşlardır. 

Woolf roman sanatına getirdiği yenilikler ve bilinç akışı tekniğine kattığı kendi yorumu sayesinde; kadın erkek diye ayırmaksızın kendi dönemindeki ve sonraki dönemlerdeki yazarları da etkiledi. 

Virginia Woolf'un kitleleri etkileyen yazma tarzzına nasıl ulaştığına dair sırlar ise elbette geçmişinde gizli. Anne ve babası ile ablasının kişilikleri yazdıklarının üzerinde hayli etkili olmuştur. Bir de entellektüel bir çevrede doğmuş ve yaşamış olmasına rağmen abilerinin aksine kız kardeşlerin evde eğitim almak zorunda kalmışlığı onun içinde farklı muameleye dair farkındalığınının erken gelişmesine sebep olmuştur. Onüç yaşında iken annesinin ölümü ile üzerinden bir türlü atamayacağı, annesinin beğenisini ve onayını alamamış olmanın verdiği bir ruh haline bürünür ve eserlerinin beğenilmeyeceğine dair kuşkuyu bir türlü içinden atamaz. "Annem ne der?"  takıntısından bir türlü kurtulamaz. Zekâ düzeyinin yüksekliği ve bir çok özelliğini babasından almıştır, babasını belki de annesinden fazla sevmektedir. Ablası Vanessa'yı ise duygusal sorunlarında sığınılacak bir liman olarak görmüştür. 

Annesinin ölümü ile ilk sinir buhranını yaşayan Woolf hayatının geri kalan bölümünde de ruhsal dengesilikler yaşayacaktır.




20 Kasım 2013 Çarşamba

Londra Sokaklarında

Ellerindeki seyahat kitaplarından okuyarak, satır satır geziyorlar ülkemizi. Üstelik kitaplar şaşırtıcı derecede güncel. Ama ne yazık ki bizim böyle gezi kitaplarımız yok. O zaman ne yapacağız? Romanlardan medet umacağız. Farzedelim Londra sokaklarını keşfe çıkmak istiyoruz, rehberimiz kim olmalı diye iyice bir düşünmek lazım. Eski Londra'yı mı öğrenmek isatiyoruz? O zaman gelsin Charles Dickens'dan; Olvier Twist ve David Copperfield. Bu iki minik kahramanın peşinden Londra'nın karanlık sokaklarına dair hayallere dalmak mümkün. Hele o "İki Şehrin Hikayesi" yok mu? Onunla Paris ile Londra'yı karşılaştıra kıyaslaya gezmek olası. Dickens'dan sonra gelsin Sör ünvanlı Arthur Conan Doyle ve ölümsüz karakteri Sherlock Holmes'un peşine takılmayı kim istemez? 

Hep eski mi dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin seçeneklerimiz bol. Modern Londra'yı Ian Mc Ewan'ın "Cumartesi"si ile ve J.G. Ballard'ın "Millenyum İnsanları" ile gözler büyümüş vaziyette, hayranlıkla gezebiliriz mesela. Ama benim tercihim Virginia Woolf''un çizdiği Londra haritasından yana. "Mrs Dalloway" kitabının sayfalarını açıp, iki farklı karakterin peşinde Londra sokaklarında dolanmayı başka bir şeye değişmem.  Joyce'un Ullyses'de yaptığı gibi bir gün Londra sokaklarında dolandırır Woolf okurlarını. İki savaş arasında bir gündür anlatılan. Kitap güzel bir açılış cümlesi ile başlar: "Mrs. Dalloway çiçekleri kendi alacaktı."  Okur bu cümlenin peşinden öykünün içine rahatça dalıverir. 

Kitaba ismini veren Clarissa Dalloway akşam vereceği davetin hazırlıklarını tamamlamak uğruna sokaklardan geçerken, romanın gizli kahramanı Septimus Warren Smith aynı sokaklardan karanlık amacının peşinde geçmektedir. Biz de Londra'yı iki farklı rotadan izleriz. 

Bayan Dalloway'in Bond Caddesi'ne doğru olan yolculuğu romanın en ünlü pargarflarından biri olan Big Ben'in vuruşu ile başlar: "Kaç yıldır oturuyor Westminster'da? Yirmi Küsür yıl olmalı.  İnsan trafiğinin ortasında ya da gecenin bir yarısında uyandığında garip bir sesszilik olduğuna kalıbını basardı Clarissa. Daha doğrusu açıklanamz bir sessziliğin içinde gizemli bir şeyler duyardı Big Ben vurmadan az önce. İşte! Yine vuruyor. Önce tatlı bir uyarı, sonra asıl kaçınılmaz ses. Havada eriyen kurşundan halkalar."

Bu paragraf dikkatli okurun beynine bir soru işareti kondurur: "Acaba kaçı vurdu saat?




19 Kasım 2013 Salı

Ne Olacak Bu Ayşegül'ün Hali?

Bir zamanlar Ayşegül Aldinç vardı. 

Hala da var. 

Ve elbette popüler kültür her tür aracı kullanarak geçmişi yağmalarken, Ayşegül de araç olmuştu iki sene kadar önce. Şimdilerde güzel bir Sertab Erener şarkısını yeniden yorumluyor ya, anımsayayım dedim kendi kendime.  

İşte şarkı şuracıkta

Söz konusu fotoğraf da aşağıda. 

Kâh onun gibi, kâh bunun gibi, kâh Sertab gibi... Ne olacak bu Ayşegül'ün hali?  



12 Kasım 2013 Salı

Tanrı Kitap Severleri Seviyor Olmalı


Beylikdüzü'ne fuar için gitmek yorucu bir deneyim. Hele Kadıköy tarafından yola çıkacaksanız kendi kendinizi cezalandırmak üzere yola koyulur gibisiniz. Bu kez fuara bir tek kitap bile almamak kararı ile giden ben, 12 adet kitapla geri dönmeyi başardım. 

Fuar hengameli bir deneyim, standların yerleşimi okuyucudan ziyade stand görevlilerini rahat ettirmeye yönelik gibi (Metis'in standı hariç). Hele bir de yazarlar imza salonunda değil de standda imza atıyorsa izdiham sıkıntıyı büyütüyor. Kitap seçmeye yani elinize alıp arka kapağı okuyup, içini karıştırmaya uygun bir ortam fuar alanlarında sağlanamıyor. Bu sadece İstanbul'da görülen bir hata değil geçtiğimiz dönemlerde katıldığım tüm kitap fuarları okuyucu dostu değildi. 



Fuar alanından metrobüse bindim, ilk durak olduğu için rahat biçimde Cevizlibağ'a geldim. Söğütlüçeşme için aktarmamı yaptım itiş tepiş aracın kapısına bir yere sıkıştım. Bir iki  durak geçmişti ki elim kolum dolu ve ayakta gitmek iyice zul gelmeye başladı. İzmirliler bildiğiniz gibi sıkıntıya gelemez pek. "Tanrım bir mucize olsa da ben de oturarak gitsem" düşünceleri ile derhal hayale daldım elbette. İşte o anda aklımdan geçen mucize başıma geldi. 

Otobüsün lastiği patladı. Ön kapıya tüneyen ben olduğum için yeni gelen bomboş otobüse ilk ben binerek rahat rahat ve kitaplarımı kurcalayarak son durağa kadar geldim. 

Tanrı kitap severleri seviyor arkadaşlar.

Bu sefer edindiğim kitaplar şunlar:
Kara Kitap'ın Sırları
Küçük Prens'in Güzel Hikayesi
Okuma Günlüğü - Alberto Manguel
Bütün İnsanlar Yalancıdır - Alberto Manguel (ilk kez yabancı bir yazardan imzalı kitabım oldu, üstelik imza süresi dolmuş standdan ayrılmıştı :)  )
Ses Taklitçisi - Thomas Bernhard
Gelelim onur konuğu Çin'e ayrılan bölümden edindiğim kitaplara
Golden Treasury of Chinese Poetry in Han Wei and Six Dynasties
300 Tang Poems
Dialogue with 2 Contemporary Chinese Writers (Mo Yan dahil, entersan ropörtaj yazıları)
Tales from Tibetan Opera
Unravelling the Mystery, Chinese Faces (Çinlileri anlamak, vücut dillerini okumak için enteresan bir kitap)
China in the Movies
Chinese Literature (biröykü ve novella antolojisi)

Bu kitapalrın arasında en ilginç bulduklarım ise,
İlki daha önce bahsettiğim, Yaşar Kemal imzalı İlk Sözler

İkincisi "Küçük Prens'in Güzel Hikayesi. Kitabın oluşma öyküsünü anlatıyor, yazılışından basımına giden süreyi fotoğraflarla, orijinal metinden fotoğraflar ile ve bugüne kadar yapılmış Küçük Prens kitabından sayfaları içerdiği gibi, kitapta yer almamış sayfalara da yer veriyor. Bu hali ile "kamera arkası görüntüler" ve "silinmiş sahneler" içeren bir DVD yi andıran bir kitap. Elbette bir böüm de bildiğimiz "Küçük Prens"e ayrılmış. Mavi Bulut yayınlarından küçük büyük tüm okurlara hediye adeta. Kitapla bir verilen Küçük Prens kitabı görünümlü defter de cabası. Önümüzdeki bir yıl boyunca dostlarıma alacağım doğum günü hediyesi de diyebilirim artık buna :)


Son ilginç kitap ise, Orhan Pamuk'un Kara Kitabının hazırlanma sürecini konu alıyor. Kara Kitap'ın Sırları. Yazarın kendi eli ile yazdığı notlardan, çizdiği rsimlere, kendi hayatının gizemlerine dokunan bölümlere kadar bir çok ayrıntı yer alıyor. Bu işin mutfağına kayıtsız kalamayan okurlar için biçilmiş kaftan.



Hiç kitap almayacağım derken 12 kitap ile çıktım bir de alamadğım için pişmanlık duyduğum kitap var. O da Radikal Gazetesinin seçtiklerinden oluşmuş bir derleme.

Neyse..

Bir daha başka fuardan bir daha kitap mitap almayacağım. 

Söz.  
 

11 Kasım 2013 Pazartesi

Solamante Tu

Bu akustik şarıyı beğeniyorum bu ara. Solamante Tu, Pablo Alboran'dan. Yaban ellerin "O ses" birincisi.







9 Kasım 2013 Cumartesi

Detaylar...

Sahaflara düşmüş anıları kaldırmaya devam. Bunlar Kadıköy'de bulduğum fotoğraflardan detaylar.

İki kız kardeş. Aynaya başını dayamış düşünceli bir kadın gibi, ama değil. Bir elin parmakları kadar benzeşen iki kadın. 


Ordu Evi'nde bir yılbaşı balosu.
- Anlamıyor musunuz kuzum? Çekmeyin diyorum size.


Aynı balodan bir küçük kız. Masum gözlerinde gezinen minik bir dilek:
"O kadar mesudum ki, dilerim bu fevkalade gece nihayet bulmasın."


Yalova'da, bir apartman dairesi. Misafirlerini uğurlamak üzere balkona çıkmış bir kadın. Ellerinin arasındaki oyuncak kediye dikkat!


Bir geçit resminden...
- Şinasi Bey bu yılki üniformaları müdafaa etmeyin bana reca ederim. Zira bu denli rüküş fener alayı görülmüş hadise değil 

Sahaflarda eski resimler kuruş hesabı ile alıcı bula dursun. Bizlerden geriye bunlar da kalmayacak desem fazla mı içli olurum, yoksa az mı elektronik kalırım... 

Bilemiyorum. 

:) 

8 Kasım 2013 Cuma

İlk Sözler

32. Tüyap İstanbul Kitap Fuarı'na bir tane olsun kitap almamak için gittim. Ha, ha, ha. Gülünür böyle bir iddiaya elbette. Aldıklarımı şu an sayamamakla birlikte, yeni kitaplarım arasında bana en ilginç gelenlerini buradan paylaşmak istedim.

Yaşar Kemal kitaplarının ilk cümlelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bu avuç içinden de minik kitap Yapı Kredi Yayınları'nın fuar için hazırladığı hoş bir şıklık. Kitabın içindeki ayracı bile unutmamışlar. Aldığım gibi muska niyetine kaldırdım çantama. Arada çıkarıp birer cümle okumayı planlıyorum. Belki iki de olur, bilemem. Ne de olsa aldığım kararlara uzun süre bağlı kalamıyorum kitaplar söz konusu olduğunda. 


Fotoğraftakiler: 
Kitap: Yaşar Kemal - İlk Sözler, YKY 2013
Sol el: Vladimir
Masa: Fuardaki bir masa.